Ne Aramıştın?

Yeme, içme, gezme, görme, gülme, annelik, babalık, çocukluk, sanat, çizme, boyama, müzik, tiyatro, film..

Wednesday, October 31, 2012

Dıkandım Ha..

Herkes ve herşey suyuma gitmeye başladı. Böyle olmaz kardeşim. Ne yazacam ben? Herşey çok güzel, çok rahatım, bebe uyuyor, adam bebeyi kucağından indirmiyor, her gün iki saat banyo yapıyorum, saçları sarıya boyattım, altıma da sıfır cip çektiler, gezip duruyorum mu yazacağım buraya. Hiç bana göre değil..

Vurun kahpeye bi hayatım vardı benim. Negzel kendi çöplüğümden hönkürüp duruyordum. Halkın sesi olduydum. Millet aha işte tamda beni anlatıyo, demek hepimiz aynıyız falan diyodu. B*k aynıyız olm artık. Ayağıma da çektim sıcak ev pabuçlarını. Elimde şarap ooh. Yan gel oğlum osman.

Annem arıyor izmirden hadi kızım gel, ben bebene bakarım, sen gezersin. Kanka diyo gidemezsin, ben bebeyle ilgilenirim sen gez. Çakal karlos diyo her haftasonu başka yere gideriz, gezeriz, rahat ol. Bebe "da da da" demeye başladı. Sanırım anlamı artık sana ihtiyacım kalmadı. Vay lan n'oluyoruz..

Ya da şarap çarptı bana öyle geliyo. Geçen parantez içi sohbetlerimizde bahsettiydim ya. İşte o indirimli italyano şaraplarından aldık bugün. Para b*k ama hala indirim peşinde koşuyoruz o ayrı. Geçmişini unutmayacan hacı. Şarap dedin mi villa dolucaydı bi zamanlar. İçindekiler; sirke ve su.

Şimdi böyle şarabı bardağa koyuyon, havalansın diye sallıyon, ufak bi lokma alıp ağzında gezidiriyon, izmirin şu bölgesinin, keçi b*kuyla yetişmiş çekirdeksiz kırmızı üzümünün, zartla harmanlanmış zurt mahzeninin şarabı falan diyon. Artistik hareketler.

Madem herşey yolunda bari eskileri kurcalayalım. Rahat batsın iyice. İlk evlendiğimiz zamanlar kanka bir türlü evlilik hayatına adapte olamadı. Hatta evlendim ama totoş olmadım diye her gece dışarı çıkıp sabahlara kadar eve gelmedi. Valla ben mışıl mışıl uyudum. Çokta umurum. Zaten otuz yaşında evlenmişim, ele güne "karta kaçtı, kimse almaz artık" lafını yedirmişim bi güzel. İster sabah gel, ister akşam banane.

Haftasonları beraber film izliyoruz mesela. Klasik yeni evli çift atraksiyonu. Akşam kanepede filmi izlerken ben uyurdum. Bu beni bırakıp gider yatardı. Sabah kanepede donarak uyanırdım. Lan bari üstümü ört vicdansız. Neymiş o bekar yaşamaya alışmış, başkasının sorumluluğunu alamazmış. Yok yea. Argadaşım bunu bana değil nikah memuruna anlatacaktın. Hayır diyecektin mesela sorduğu soruya. O kadar içmeyecektin eveeettt diye bağırırken. Bi dinleyecektin neye evet diyorum ben diye.

Çamaşırlarımızı ayrı yıka dedi bi ara. O ne lan? Karışmasın ben huylanırım!! Lan köyden mi gelin aldın beni olm. Dağda öküz otlatıp onun çamurunu mu akıtıyoz biz? Altıma mıçtığımda yok allaha şükür. Neyi ayrı yıkayayım lan? Senin pazar donunla benim dsquared kotlar aynı anda yıkanıyo. İsyanı sen mi yapacan ben mi?

Annemin pilavı gibi olmuyor, ah ulan annemin yemekleri diye tutturdu bi arada. Bas git lan ananın evine o zaman. Bana flörtken "domates çorbası yap alacam seni" dediydi. Yaptım, aldı harbiden. Şimdi de dövünüp durur bi domates çorbasına gittik diye. Bu kadar kolay olmayaydın hacı. Senin bana varasın varmış. Domates çorbası bahane. Bebeğin dibini doğurduk adama hala vah vah tüh tüh. Çarpılacak, ağzı burnu yamulacak o olacak..

İkinci şarap şişesine geçerken ben.. Yine yarın sabah yazdıklarımın hesabını verecek olmanın haklı gururuylan.. İyi indirmişler la bunun fiyatını.. Yarın gidip osbeş koli daha alalım.. Öttürüyo adamı bülbül gibi.. Daha yazardım da.. Şurda gece mesaimin başlamasına dakikalar kaldı.. Gücümü bebeye saklayayım.. Arkası yarın diyerekten iyi geceler diliyorum..

mobil hareketler
Location:Ev

Sunday, October 28, 2012

8 Aylık Baba Profili

Bence bu tip bilgilerde yer almalı anne-bebek bloglarında. 0-3 aylık, 3-6 aylık örnek baba profilleri verilmeli. Yoksa öyle "ay melaatin kocası tüm gün bebekle ilgileniyormuş, melaat de dötünü yayıp oturuyomuş şekerim" ya da "şükufe hanımların damadı pırlanta ayol, bi memesi yok emziremedi çocuğu" gibi efsaneler dinlemek yerine "aç oku da öğren" diyebileceğimiz bi kitap bi bişii bi sihir ne bileyim işte..

Kitap var da bizimki öyle gereksiz bilgilere zaman harcayamaz. Ona verecen kişisel gelişim, ego, şimdinin gücü, beslenme, yok uzayda hayat, marduk gerçek mi, mayalar bizim atamız mı, bay pipo, reis zart zurt. Annelik babalık dediğin içgüdüsel olaylar. Onun kitabı mı yazılırmış. Bebe kitaptan mı çıktı?! Hem ne var olm bebek büyütmede. Yedir, temizle, uyut. Te allam yaa bunun için oturmuş cilt cilt kitap yazmışlar iyi mi.

Çocuğa yemeğini yediriyorum, etrafı toplamak için babasına veriyorum iki dakka oyalasın diye. Ulan çocuğu alır almaz sen bi hoplat zıplat, tüm midedekiler halıda. Arkadaşım bunu bilmek için de diploma gerekmiyor ya. Oturduğu yerde yanına koyuyor bebeyi, sanıyor ki kendi gibi oturacak. Sağa sola saldırıyor bebe sonra "al bunu annesi durmuyor". Valla mı. Durmuyor mu? Alla allaa!. Bebe karnımdayken sıkıyordu ama "müzik dinletecen çok zeki oluyormuş, her yere dokunacak bebe dokuları anlayacak beyni gelişecek, televizyon izletmeyecen zararlı" falan diye. Şimdi arkamı dönsem baby tv açılıyor. Konuşmak, oynamak yerine kucakta mal mal gezdiriyor falan. Saat başı "ne zaman uyuyacak bu annesiee". Bi de her sabah çocuğu ilk defa görüyormuş gibi "anaa büyümüş bu" demiyor mu ağzını burnunu dağıtasım geliyor. Gece rüyasında astral seyahat yapıyor herhalde bu adam..

Babasının kucağına giderken bana nasıl acıklı bakıyor yazık. Yapma, verme beni o adama, gözünün yağını yiyim anneaa dercesine. Uzaktan bana bakıp gözleri doluyor. Zaten adamın istediği de bu. Bahane hazır; Seni istiyor çocuk, seni?? Sonrasında bir daha kucağına vermeyeyim diye kendine türlü gereksiz işler buluyor falan. Ben bi çatıya çıkayım anten mi döndü, kombiden ses mi geliyor dur bi servisi arayayım, terasın derzleri şey olmuş onu bi şeyedeyim, şeyin şeyine şey kaçmış onu yapayım... vs vs..

Akrabalarına gittiğimiz zamanda sanırsın bebeyi o doğurdu. Kucağından indirmez. Ay uyku saatleri şöyle, sabah şunu yedi, akşam sulu mıçtı, en sevdiği oyuncak, mama saatleri, ay bak nasıl da yürüyor, hadi bi gül bakayım babanene.

Bir de bizimkinden küçük bebekleri olan arkadaşlarına akıl veriyor falan; abi akşam uyku saatiniz çok geç, biz alıştırdık koyuyorsun uyuyor (yok yea ne koyuyorsun çay mı, bana da anlatsana?), yok abi yoğurdu şöyle mayalayacan ki böyle olacak (vay arkadaş vayyy), dur daha dişi bi çıksın gör o zaman (bebenin ağzında kaç diş var biliyor musun acaba), yürüyor abi bizimki bildiğin yürüyor (alla alla ben niye görmedim)..

Ama bak geçen kahvaltı masasını devirdim attım ya. Çok işe yaradı. Ertesi günü yaranmak için bu aldı çocuğu oynadı falan. Banyo yaptım, evi toparladım, yemek yaptım, film izledim, sıcak kahve bile içtim. Bundan sonra böyle. Haftada iki masa devirir atarım ben. Zaten bebeyi sağ kolda taşımaktan arnılt şıvartzeneger kası yaptık. Valla tersime gelirse sağlam bir tane de yapıştırırım. .

Bir bayramda böyle bitti gitti. Ben bir şey anlamadım. Sabah aynı sabah, akşam aynı akşam. Ne zaman çocum büyüyecek, anneme bırakıp bodruma gidecem, o zaman tatil yaptım derim. Evlenecek olanlar, bebek yapacak olanlar bunları okuduktan sonra vazgeçiyormuş. Valla hayat kurtarıp sevaba giriyorum. Benden mutlusu yok. Gerçi eşekten düşenin halini eşekten düşen anlar. Sen şimdi öyle rahat rahat okuyorsun ya, hele bi evlen, doğur asıl ondan sonra zoi haklıymış diyeceksin.

Hadi kız ağlıyor kaçtım ben. Babası yine ortalarda yok. Evde gereksiz bir iş bulup odalardan birine kapandı kesin. Tüm gün evde görünmez, bebe uyuyunca hoop salonda kanepenin tepesine tüner. Al sana sekiz aylık baba profili. Tepe tepe kullan..


mobil hareketler
Location:Ev

Saturday, October 27, 2012

Bayram Özel

Bir bayram özel programında daha birlikteyiz. Yazamam mı sandın? Sıkıldın di mi koca bayram nasıl geççek bensiz diye. Aileni ziyaret ettin, yedin içtin, el öptün, bi boncuk vermediler. Eşek kadar oldun hala para bekliyorsun. Benim gibi doğuracan ki o zaman iki altın takan oluyor bak.

Ben ne yaptım. Bayram sabahı kankayla sen bir kapış, masada ne varsa elinin tersiyle bir tep, bir dök, bir kır geçir etrafı. Oh üstüne de kahveni yapıp iç. Valla kıyametin kopacağı varmışta bayramı beklemiş. Bir önceki akşam gelen misafirler yeterince sinirimi zıplattıydı zaten. Üstüne de sabah kankanın kaprisini çekemedim, tatar ramazana bağladım. Hueeyyt dedim kahvaltı masasını yıktım yere. Bayram öyle olmaz böyle olur bizde..

Adam baktı ben dellendim suyuma gitmeye başladı. Al dedim bana çabuk izmire bilet, anama gidiyom. Tövbe bi daha dönmem. Çocuğu da bi daha zor görürsün, veririm mahkemeye, 600bin telaa maddi 750bin manevi 900bin hissi 1500 havai tazminat açarım çatır çatır ödersin dedim. Yapma etme gel öpeyim barışalım dedi. Tamam o da olur dedim öpüştük, barıştık.

Akşama da teyzesine bayram yemeğine gittik. Sinirimden öyle saçma sapan bir kıyafet giydim ki bildiğin sirk palyançosu. Altı fistolu uzun, çizgili elbise, altına fistolu diz altı çorap, altına koca topuklu bot. Saçları da papaz gibi kabarttım. Desinler ki "kızım bu halin ne" ben de başlayayım "sizin oğlunuz şöyle, böyle, bıktım, usandım, canımdan bezdim". Demediler ama. Kesin içlerinden bu kız şaptı şeker oldu demişlerdir. Zaten deselerdi o bayram masasını da devirip, üstüne bi cuara yakıp "kusura bakmayın bu aralar sinirlerim çok bozuk" diye ağlardım. Olmadı. Kısmet değilmiş..

Neyse bugün de babasına gidicez diye başladık güne. Annesi babası ayrı kankanın. Hepsi ayrı yuva kurmuş durumda. Neyse işte. Sabah bebe sol tarafından kalkmış, tek kaşı kalkık, mızmız, altı b*k, üstü daha bi b*k o derece. Yemiyor, uyumuyor, susmuyor.

Öğlen bir oldu uyumaz iki oldu uyumaz delirecem. Halim kalmadı. İmdaaat alın şunu üstümden diye bağırdım da babası geldi sonunda. İki gibi uyudu ki zır telefon. Kankanın babası; e hadi gelmiyo musunuz? Baba gelicez, kız biraz huysuz, yeni uyudu, zaten az uyur, uyansın biz sizi arayalım.. "Uyuduysa alın gelin canım, uyuyan bebek her yerde uyur, iki kişi bir bebeğe bakamadınız zaten, al getir çocuğu" demez mi. Tirilay lay liii, tiri lay lay liii diye şarkılar çalmaya başladı kafamda, böyle altın bir huni döne döne geldi kafama kondu, beyaz bi önlük giydirdi doktorlar, ağzımdan salyalar aktı, hemşire geldi ilaç içirdi. Ben o sırada hala "aşkolsun baba o nasıl söz" falan diyorum ama aslında kafayı yemişim haberim yok..

Aman neyse kız uyandı gittik. Hengameden elimiz de boş gittik. Zaten kavga dövüş her anımız. Lan otur otur bi su ikram eden yok. Orda dank etti zaten, elimizde bişeyle geleydik çayın yanına verecekti kadın. Battı balık yan gider hesabı, bebe var diye de üste çıkarız diye "valla bi kahve varsa içeriz" diye atladım. Neyse pasta varmışta yanına ikram ettiler.

Öyle bi gün işte. Bebe yine it ısırmış gibi ağlaya ağlaya uyudu. Babası 'yea bizim arkadaşlar çağırıyo ben bi gidip geleyim' diyip gitti, sabaha anca gelir. Ben de işte yazık, iki bira, iki çiz, kes, dik, boya bişiler. Öyle mal mal oturuyordum da yazayım dedim.

Bayram işte geldi, gidiyor. Anam babam da uzakta.

Fonda da şu çalsın...

 Lav yeaaa!

Wednesday, October 24, 2012

Ben Yine Bişiiler..

Naber neabion hacı. Bayram tatilin başladı mı. Boşuna heveslenme, zort diye geçecek zaman ve sen yine sıkıcı işine geri dönecen. Emeklilik hayali mezarda biliyosun. Zaten bebeliler için tatil demek işkence demek. En azından evde bi düzenin vardı. İki gün için onu da bozacan. Al sana uykusuz, b*k gibi bi bayram. Taam taam ağlama. Öpeyim gel hadi şimdiden iyi bayramlar.

Bak ben bu gün bebeyi saldım çayıra, aldım elime dikiş nakış kutusunu, kaç zamandır yapacam diye beklettiğim canavarı yaptım. Benim ne eksiğim var doorstepping den diyerek başladım işe. Oturdum saatlerce canavar yapacam diye evde ne kadar çul çaput varsa yığdım önüme. Çul çaput dediğim de çeyizimden çıkan trilyarlık kumaşlar. Canavarın içine de yine (anam duymasın) el değmemiş havluyu kestim bastım.

Diy dediğin fakir işi. Tarz olarak bize ters. Gidecen imecineryuma, verecen beş yüz keş para, alacan böyle birşey. Bebe de yüzüne bakmayacak, atacak koltuk köşelerine. Çakiye hediyeler geldi oradan valla etiketlerini kesmedim. Orta yere de koydum ki öyle aşağı bi yerden hediye getiren olursa utansın diye. Öyle de şekilciyim, görgüsüzüm, ayıyım sizler gibi.

Neyse işte ilerde bebeye "senin annen bir melekti yavrum" desin bu adam diye yaptık, koyduk evin en tepesine. Malum bu herif beni tez zamanda öte tarafa yollayacak. Üstüme de en az üç karı alacak. Bari el emeği göz nurudur, yavruma bir şey bırakayım diye.

Puahuahu valla kendi dediğime kendim gülüyorum bazen kusura bakma. Hiç öyle hisli manyak bi ana olamadım. Ay şekerim sus valla gözlerim doldu hıck mıck. O ne yaa. Ne oldu kardeş niye ağlıyorsun durup durup? Anne olunca anladım şekerim. İyi b*k yedin. Ama sen de annesin anlarsın. Evet keşke erkekler doğursaymış onu anladım ben. Böyle gözlerimin içine bakıp bi gülüyo şekerim. Hea işte başka da bi b*k yok zaten. Olay bu. Gerisi s*ç b*k.

Ben elimde iğne iplik dikiş dikiyorum, kanka tepemde dolanıp duruyor. Herif kıllandı. Ne yapion sen? Napacan o bebeği? İğne mi batıracan? O ben miyim? Üfledin mi bebeğe? falan diye tutuştu adam. Hasta ya kendine büyü yaptım da karıya kıza gidince iğne batıracam sandı herhalde. Eşeğin aklına da karpuz kabuğu düşürdü aslında. Dur bak onu da yapayım ben. Akşamları dışarı kaçtığında iğneleri sokayım da evin yolunu erken bulsun.

Yaptık işte bişeyler. Kolunun biri uzun biri kısa oldu, içini istediğim gibi dolduramadım, evdeki malzemelerle bu kadar. Maksat diy'cı gruba dahil olmak. Hayat böyle. İlla bi gruba dahil olacan.

Diyet grubu, teneke kutucu grup, dantelciler, gezenler aman uzar gider bu. Bak ben ufaktan yerimi yaptım. Zaten ömür boyu diyetteyiz. Al bi de bu işe girdik. Teneke kutuya sarmadım henüz ama göz kırpıyorum uzaktan. Dantelcilerin kafayı hala çözemedim. Bebeyle gezmek desen bana hayal. Yemekçilere de takılıyoruz arada. O hooo tam ortam adamı olmuşum lan ben.

Canavarın bitmiş halini koydum instagrama. Kanka elinde telefon geziniyo. Niye layk yapmadın dedim. Beğenmedim dedi. Allahın hastası. Ben sana bayılıyordum sanki. Akşama kadar hem bebenle uğraşıp, hem karnını doyurup hem de bunu yapmışım, beğenmemiş! Sen benim neyimi beğeniyorsun diye bi sor, bi düşün, bi hayal et. Hiiiiiçç..

Geç oldu. 00:05. Yarın temizlik var. Kadın akşam aradı, gripmiş, ama gelicekmiş, ama biz evden çıkalımmış, bebeğe bulaşmasınmış, akşam erken çıkıp köyüne gidecekmiş falan filan. Yani erken yatıp, erken kalkıp, o gelmeden evi terk etmemiz gerekiyor. Eminim erken çıkacam ayağına, parasını tam alıp işini yarım yapacak. Ama bayram ya olsun di mi.

Bütün dünya buna inansa, bir inansa, hayat bayram olsaa.

Büyüklerimin ellerinden (benden büyük var mı ki burda), küçüklerimin gözlerinden öperim.

Haydin iyi bayramlar.

mobil hareketler

Monday, October 22, 2012

NiğDelim

Ne anılarım var ya. Yazları okul kapanır, aynı gün soluğu ananemde alırdık. Hem şehirde hem bağda iki ev. Teyzemler, dayımlar, kuzenler orada. Kalabalık eğlenceli bir grup.

Ananem sürekli iş yapar. Hiç dötünü yayıp oturduğunu hatırlamam. Evde temizlik, bağda çapa, sulama. Bildiğin anadolu kadını. Dedem erken göçmüş. Ananem diyorum, öyle elli kollu dağ gibi kadındı işte. Hepimizi doyurur, uyutur, terlik fırlatır, ummanı zoi, yiğeri zoi, abariii diye niğde'ce konuşur çok güldürürdü bizi rahmetli.

Akşama kadar bisiklet üstünde -kendi bağımızda yokmuş gibi- bahçelerden meyve aşırırdık. At arabalarının arkasına tutunup kaçak yolculuk yapmak, sapanla kuş avlamak, armağan çayırında balık tutmaya çalışmak, futbol oynamak, mütemadiyen dövüşmek, şehirde ara sokaklarda avarelik yapmak, bakkaldan sakız yürütmek, leblebi tozunu burundan çekmek, ananemin ekmek almak için verdiği parayla dondurma yemek, eve eli boş dönünce de sırtına tepiği yemek gibi..

Valla öyle bebeğimin saçını tarayarak büyümedim. Barbi, cindy vardı tabi de kısa bir dönem. O ne saçını tara, üstünü giydir, banyo yaptır, gezdir. Yok parti kıyafeti, yok plaj kıyafeti, yok kuaförü, yok sevgilisi. Oyuncağın kölesi olmuştuk. Ortamlara uyum sağlamam için üçyüz beşyüz tane almıştı paşa babam. Mahalleden arkadaşlarla 'senin kaç barbin var' diye sidik yarıştırırdık, ne utanç verici.

Abim benim bebeklerin kafalarını koparana kadar sürdü bu durum. Sonra zoi yine sokaklara döndü. Bu sefer lastik borularla insanlara külah fırlatma, oturduğumuz beşinci katın penceresinden aşağıdan geçenlere üzüm, vişne fırlatma, dürbünle milletin evini dikizleme gibi illegal olaylara döndük.

Neyse Niğde diyorduk. Bağda bahçede çakal çukallık yaparak büyüdük işte. Yazık, bana aşık olan bebeler vardı. Saçım amerikan traşı, ağzımda ciklet, kir pas içinde bisiklete biniyorum, kotun arka cebinde sapan, muhtemelen abimden dayak yemişim dudağım patlak, tırnaklar pislik içinde, sümüklü bir kız. Bu profile küpe, kolye hediye eden, niyeti ciddi köylü gardaşlarım..

Burdan bi yerden hafta sonu gittiğimiz düğüne gelicem ya. Bi türlü U dönüş yapamadım. Erken gidelim dedim kankaya, bir gün öncesinden mangal yaparız diye ama ı ıh adamın tersi tuttu, düğün günü öğlen çıktık yola. Akşam üstü vardık, bebenin karnını doyurduk, saçı düzleştirdik, beğenmedik topladık, gözleri panda gibi boyadık, giyindik hoop düğün salonu.

En son ilkokul mezuniyette böyle gazoz, kuruyemişli ortama girdiydik. Unutmuşuz o kafayı tabi. Sen osbeş yaşındaki koca kadın şıkkıdı şıkkıdı bir oyna, bir oyna. Şu çektiğim 7-8 ayın çilesini sallaya sallaya attım gitti ohh.

Düğün alkolsüz ya, bizim kankayla çakal karlos abim, salonun yanındaki meyhaneye oturmuş, masayı donatmış, arada düğüne gelip görünüyorlar, sallana sallana çıkıp tekrar içmeye gidiyorlar falan. Amma virgül koydum he. Lanlı lunlu yazıp bu kadar virgül niye? Havam kime?

Ben teyzemlerde kaldım. Kanka ve diğerleri bağ evinde. Bunlar sabaha kadar içmiş, tavşan avına çıkmış, tavşan bulamamış, bira şişelerine ateş etmiş, sesi duyan köylüler bunların yolunu kesmiş, siz ne ayaksınız birader diye bunları sıkıştırmış, bunlar kuyruğu kıstırıp kaçmış falan. Olaylar olaylar.

Neyse bir hafta sonu da böyle geçti. Bu gün n'aptın de? Valla öldüm bittim. Valiz yerleştir, yemek yap, yazlıkları kaldır, kışlıkları çıkart, çamaşır yıka, as, topla, bebeyi yedir, oyna, yürüt (yürüyo la bu).

Böyle sırtımdan aşağı doğru bi sıcaklık iniyor şu an. Kalp krizi mi desem döt krizi mi desem. Sonum geldi herhalde. Ay hayatta bebemi bakıcıya vermem kendim bakacam diye oturduk evde ama ne iş olsa yapacak duruma geldim.

Akşam bebeyi yatırdım tuvalete girdim, b*kum az daha dötümde kalsa ameliyatla alırlarmış yeminle. Kanka şehir dışından arkadaşım geldi diye fıyttı yine. Şaşırmadın di mi. Zaten gün boyu bebeyi de bi kez aldı kucağına, çamaşırı sereyim diye. Kasım sonu anamın yanına kaçarım ben arkadaş. Daha da durmam buralarda.

Acayip komikli şeyler yazmak isterdim ama hiç mecalim kalmadı.

Öperim.

Saturday, October 20, 2012

Güncel V

Onu giydim, şunu giydim, bunu giydim yok. Olmadı. İçime sinmedi. Ben olamadım. Ben olamayınca olmaz. Yürüyemem, yüzüm makyaj tutmaz, gülemem, sinirli olurum, içerim, yok bebe var içemem, içemezsem iyice asabi olurum, dağıtırım lan burayı..

Düğünlere ne giyiyoduk ya? Son gittiğim düğünlere hep siyah elbise şeettim. Zaten pms'nin dibindeyim. Saat başı elimde bi çikolat, bi cpis, bi alkollü bişii. Göbek önde yaylanıyor. Kankaya da kükremekten sıkıldım. Noolacaksan ol da bi kurtulak diyip duruyo. Yakacam lan buraları, hepiniz bağıra bağıra gebereceksiniz, ben cuaramı yakıp dışarıdan izleyecem diyorum. Adam korkmaya başladı. Ben de ürküyom bazen kendimden..

En sevdiğim siyah, minnacık elpisenin kenarı yırtılmış. Niğdeli toprak zengini akrabalarıma çarpık çurpuk bacaklarımı süslü, pahalı bi pabuçla satarım diyodum amma olmadı. Ne ara yırtıldı ya o? Tee üj bej sene önce bi yılbaşında giydiydim. Kesin güveler yedi. Benim dolaptaki güveler de mutaassıp mıdır nedir. Uzunlar dururken kısaları yemiş bitirmiş yobazlar..

Valla tişört yaka, cepli, kısa bi elbise buldum. Altına file çorap, dayşmandan ucuz bi topuklu, omzuna da afilli bi şal. Al sana sosyetik zoi. Yersen. Kıza da iki kıyafet aldım. İkisine de daha düğünün başında zıçacak zati. İki de tulum. Önlüğü, bezi, biberonu, çorbası, yoordu derken döt kadar arabaya sığışıp gidecez zabaan köründe.

Bu arada kuzenin biri pizzacı açtı Niğdede. Yolu düşen olursa selamımı söylesin. Paragözdür falan ama zoinin hayranıyız dersen iki üç kuruş indirir belki. Bilemiyorum beni de pek sevmez. "Neööy zoi mi, sittirin gidin layn" diye kovabilir de. Vazgeçtim. En iyisi sen transit geç bizim orayı.

Kanka da hasta ayağına düğünden yırtma peşinde. Bi haftasonu da erkek arkadaşlarınla buluşma kardeşim. Eksik kal bekar maabbetinden. Dakka başı wazzaptan mesaj geliyo. Bana bakıp acıklı acıklı öksürüyo cancağzım. Hani gitmesekte çiçek yollasak, ben de karıya kıza kaçsam hesabı. Yok yeaa!

Düğünde şu uğruna sinek yuttuğum kuplay abi de olur mu ki. Boylu poslu kocamı ve bal lokması kızımı gösterip "bir zamanlar fakir ama gururlu bi kız var dı hatırlar mısın kuplay abi" diye, muhtemelen dötlü döbekli karısı ve obez bebesini bi süzsem şöyle el sıkışırken. Bizim ferrariyi nereye park ettilerse bulamıyos siz gördünüz mü desem sonra. Peheeyyy..

Neyse işte yarın gidecez, görecez, atacaz göbecikleri. Yine buralar ben yokken boş kalmasın diye şeettim. Daha kafamda neler vardaaa. Kız mızıldanıp duruyor telsizde. Üstten dördüncü diş damağını oyup duruyor zavallının. Azılara gelene kadar moku yedik valla. Elimi yüzümü yırttı, sol gözümün altı kedi tırmığı gibi yara bere, yine sol omzum diş izleriyle dolu. Köpek gibi ısırıyor eşolusu. Ulan babasına kakara kikiri, anasına pat küt. Kaplan anne mi, aslan anne mi ne bi kitap varmış onu alıp okuyacam. Yoksa daha yaşına girmeden tepeme pisleyecek bu çaki..

Saatte geç oldu haydi yatak. 00:15.. Bu ara saatlere taktım, her finişte saat veriyom farkındaysan. İyice günlük belledim burayı. Evin içinde dört duvar naapacan işte. Şu bebeyi büyütekte holdingdeki işimize geri dönek. Haydin iyi tatiller beybiler..



mobil hareketler

Location:Ev

Thursday, October 18, 2012

Güncel IV

Annem gitti. Kanka şifayı kaptı. Bol sıçboklu günler beni bekliyor. Bebe şimdi uyudu ama hala uykusunda hıçkırıyor ağlamaktan. O da durumu anladı, ulan yine mi anneme kaldım diye içli içli ağlıyor yavrucak. Anneme elli kere söyledim, bırak yatakta döne döne uyur o diye. Yok illa ananelik hevesini alacak ya, sabah akşam aldı bebeyi ayağına sallaya sallaya uyuttu. Eee şimdi sen bebesiz, dertsiz, sessiz, sakin evine döndün ya, ben ne yapayım anne?

Ulan yaklaşık dört gündür banyo yapacam. Bornozumu koydum, terliklerimi kapıya koydum, şampuanlarımı kullanma sırasına göre dizdim, diş fırçamı, macunumu koydum. Dört gün, doksan altı saat, beşbin yediyüz altmış dakikadır banyo yapamadım arkadaş.

Kafamın arkası kaşınıyor, kaşıdıkça elime birşeyler geliyor. Akşama kadar bebenin *oku, kafamın biti valla halim perişan Güzin abla. Öyle biri vardı di mi. "Güzin abla erkek arkadaşım kulağımı yaladı hamile kalır mıyım" diye sorarlardı. O da sakin sakin cevap verirdi "canım yavrum daha çok gençsin, kulağını yalatma, memeni elletme, eteğini açtırma oldu mu çocuğum, sevgiler" diye. Rahmetle anıyoruz.

Valla ben bitlendim ama kanka rahat. Sabah akşam duşunu alıyor, mis gibi giyinip, parfümleri sıkınıp "haydi eyvallah" diyip gidiyor. Arayıp nerdesin, hangi karının koynundasın diye soracak zamanım yok. Olsa banyo yapacam.

Anam beni erkek doğursaydı ya. Sekiz aydır ne gece hayatından eksik kaldı ne uykusundan ne bir zevkinden. Şimdi bir de hafta sonları carting yarış grubu kurmuşlar. Aman iki dakika oturma evde. Hemen fıyytt. Bizi de haftada iki saat ikea ya da markete götür, oh al sana baba. İki gündür de burnunu çekip duruyor, aman çocuğu bana yaklaştırma falan diyor. Sümüğün akmazken yaklaştırdıkda ne oldu? On dakika tuvalette oturduk diye kapıyı yumrukluyorsun. İki gram *okumu gün içinde üçe bölüp taksit taksit zçıyorum..

Dün akşam evde organik tavuk kavgası yaşadık bi de. Tavuğu aldım öğlen, düdüklüde haşladım. Suyunu poşetlere koyup donduracam, bebenin çorbasına katacam, kemikleriyle sos yapılacak, etleri didiklenip çorbalara parça parça eklenecek. En az iki saat elim tavuğun butundan, *ötünden çıkmayacak yani.

Akşam düdüklü soğusun diye bekliyorum, yemek yiyorum bu arada. Seninki demez mi "ya hala mı tencerede bekliyor bu tavuk, niye yapmadın?" Lan olm tencere sıcak, yemek yemeye vakit bulmuşum karnımı doyuruyorum, bebe uyumamış daha, başlasam zaten elimin kolumun yağıyla bebeyle nasıl ilgilenecem? Bunları hiç düşünmeden langır lungur konuşunca abicim benim gözüme şrraakkk diye perde bir indi. Ağzımda da yemekle salyalar saçarak Grraawww diye kükremeye başladığımı hatırlıyorum, gerisi karanlık.

Kendime gelip, ne oluyor, nerdeyim ben, bura nere, sene kaç, bu bebe kimin falan demeye başladığımda adam çoktan toz olmuş. Elime ekmek bıçağını alıp yedi sokak kovalamış bile olabilirim. Hatırlamıyorum.

Dediğim gibi şimdi de hasta. Allah şifasını versin. Üç saattir (rakamla 3) banyoda. Ben hala kafamın arkasını kaşıyorum. Elime gelenleride topak yapıp yere atıyorum. Bebe uyanmak üzere. Mutfak bildiğin çöp yuvası. Bu gün de banyo yapamazsam lavaboda kafayı deterjanla köpürtmeyi düşünüyorum. Hafta sonu düğüne de kotla giderim herhalde. Şimdi bu adam bana onu da soracak. Benim siyah takım nerde? Yıkadın mı, ütüledin mi? Ne çileli başım varmış arkadaş ya.

Aman daha saat 12:45 Bu gün akşam olur mu ki. Akşam olsa ne olacak? Geçen cuma akşamı bebeyi yatırdıktan sonra içimden "ay neyse ayol yarın cumartesi, uzun uzun uyurum" dedim. Kafa gitmiş kendimi çalışıyor mu sandım ne? Sonra donk diye bi gülle indi, senin neyine cumartesi zıbar yat, bebe sabahın köründe uyanacak. Öyle gelgit kafalı oldum. Uyusam mı, yesem mi, zçsam mı, yıkansam mı, pişirsem mi, başımı alıp gitsem mi.

Ya işte bugün de böyle. Öyle instagram fotolarına bakıp ay ne şahane bir hayatı var, pek seviyorum deme. Ne acılar çekiyoruz bilmiyorsun. Kan kusup kızılcık şerbeti fotosu ekliyoruz.

Hala evlenecem, bebek yapacam diyenler var. Ömrü hayatımda duyup "aa hakkaten doğruymuş" dediğim tek söz "bekarlık sultanlıktır". Ay evde kaldım, bir yuva kuramadım, bebelerim olmadı, yapayalnızım diye ajitasyona gerek yok. Al eline kitabını, tak kulağına bi müzik, aval aval gez, hayatını yaşa.

Sonra gelip bana ağlama.

mobil hareketler
Location:Ev

Wednesday, October 17, 2012

Avokado

Elimde kupa, içinde form çay. Yüz bin yıllık hayatımda, gün gelecek form çay içeceksin deseler 'bsktir git biramı soğutta gel' derdim. Ama bira bitti hacı. Son kolinin son birası da dün bitti. Kendisiyle yine eski dost muhabbetine giriyoruz.

Severdik, içerdik, içtik ve bitirdik. Dolayısıyla uzun zamandır yerleşik duruma geçmiş göbeğim için de bir kaç saniyelik saygı duruşu yapabiliriz. Ya şu birayı içip içip göbeği hala dümdüz olan karılar tanıyorum. Adaletine tükürdüğümün dünyası. Kırk yıllık ayyaşı form çay içer hale getirdin ya. İlaç gibi kokuyor lan bu. Zaten içinde sinameki varmış. Üstüne de aktivya yoğurt yedin miydi altını tutabilene aşkolsun.

Hamilelikten önceki diyetimde 57,9'u gördüm olm ben. Böyle tam skiny biç kıvamındaydık. Surat kaşık kadar kalmıştı. Üç beyaz diyolar ya işte ondan elini eteğini çekince oluyo bu işler hacı. Yok annemin böreği, yok teyzemin dolması, komşudan gelen kurabiye, ay doğum günü pastası falan diye löp löp yutarsan, öyle mal gibi bakarsın ince belli Simge'lere. Simge kim deme. Oku öğren.

Böyle diyorum da dün sen bi kudur arkadaş. Canım istediğinden değil sırf sıkıntıdan cips, cola, nutella, börek allah ne verdiyse bir yumul. Gerçi hafiften pms krizi geçirdim de diyebiliriz. Mutfağa meyve yiyecem diye girip cips ve top kekle çıktım. İçimde konuşan 'ye ya ne olacak, battı balık yan gider'ci puşt yüzünden tüm gün pişmanlık yaşadım. O yüzden bu gün salata, meyve ve form çay.

Dün de marketten avokado aldım. Ne yapacaksam? İki sos tarifi gördüm ama onlar hep cipsle yenilenden. Yok ben sağlıklı bişeyler yaparım diye azmettim. Avokadoyu alırken de bir kaç kadınla göz göze geldik. Böyle havalı havalı sanki iyisinden anlıyormuş gibi seçerek aldım. Kadın sorsa -hamfendi naapacaanız bunu- diye duymayıp kaçacam, hazırım. Neyse ki soran eden olmadı. Şimdi tabakta bakışıyoruz. Bak olm seni yiyecem ama en az iki kilo verdirmeyi garantilemen lazım. Tat yok, koku yok. "Ay şekerim limonu sıkıp, az zeytinyağı döküyorsun bal kaymak oluyor" diyorlar.

Bir gün gelecek hiç küfürsüz, la'sız bir postta yazacam. Böyle dünya tarihinden, sanattan, edebiyattan, konserlerden bahsedecem. Çocuk yetiştirme sanatı falan attıracam arada. Bebelere sağlıklı tarifler, annelere ucuz kıyafetler. Var yani bende de var birşeyler. Doluyum, bilgi küpüyüm ama gel gör ki yazarken ağzım bozuluyor. "Ay çok küfürlü yazıyor şekerim, döte açık açık döt diyo yağnee" falan diyorsan çoktan sktirdin gittin zaten.

Biz yine biz bizeyiz. Niye kasıyorum ki.

Yani sayın okur, kiloları öyle ya da böyle veriyoruz. Şurda kaldı 4-5 kilo. Allahım ne gitmez, bitmez 5 kiloymuş. Yok mu bu işin üfürükçüsü neyim. İştaha üfüren bi hoca bulsakta şu kursağıma bi üfletsek. İki gün salata yiyip üçüncü gün pilava, dolmaya bağlıyoruz anasını satayım.

Hala eski pantolonlara girecem diye yırtınıyorum. Pantolon zar zor giriyor, üstüne tunik çekiyorum. Öyle de inatçıyım. Bir gün cart diye yolun ortasında patlayacak, o olacak.

Ben bir yoğurt üstü form çay daha içeyim. Avokadoyu da salataya sos yapayım. Manda gibi ot yiyeyim. Mandalar da ot yiyor ama manda olmuş yani. Bu işte bir tuhaflık var ya neyse.

Hafta ortasına da bir selam çakalım ve işimize bakalım.

Öperim.

mobil hareketler
Location:Ev

Monday, October 15, 2012

Güncel III

Kız uyuduktan sonraki zamanı nasıl verimli hale getirebilirim acaba. Evi mi toplasam, telefonla mı konuşsam, yemek mi yapsam, koltuğa mı uzansam, kitap-dergi mi karıştırsam, banyo mu yapsam, dikiş mi diksem, çamaşır mı sersem, oyuncakları mı sudan geçirsem, tuvalete mi girsem, kahve mi içsem, blog mu yazsam, boş boş otursam mı, kankanın halini hatırını mı sorsam..

Bazen o boş zamanda gereksiz, hiç konuşmak istemediğin kişiler arar. Yanlışlıkla da açarsın. Aha gitti canım zaman. Anlatır da anlatır kendi gibi gereksiz hikayelerini. He he he he he dersin, baktın saçmalamaya devam ediyor, valla kızı uyutmam/doyurmam lazım der zart diye kapatırsın. Sonra telsizden ağlama sesi, bi küfür sallarsın arayana, doğru kızın yanına.

Bak şimdi mesela hem tv izliyorum, hem blog yazıyorum, hem kulaklıktan müzik dinliyorum, arada durdum tırnaklarımı kestim. Lan hala uzuyor arkadaş kurtulamadım bu tırnaklardan. Yıllardır onlar uzuyor, ben kesiyorum. Yahu bu kadın bizi istemiyor, kalkın gidelim demiyorlar! Şimdi işin yoksa törpüle. Gırç gırç gırç gırç ıyy içim çekiliyor o sese. Valla şu blog işinden köşeyi dönersem ameliyatla tırnaklarımı aldıracam olm.

Kola içmeye çalışmışım, yarım kalmış. Ortada kızın memory defteri açık duruyo. Doldurmam lazım. Her zaman ki gibi akşama yemek yok. Çamaşır topladım ama yerleştiremedim, onlar da ortada duruyor. Kızın ana kucağında pislikten yeni bir canlı organizma oluşmaya başladı. Hayrına silecek birini arıyorum. Annem utanmıyor musun bunun hali ne dedi, ne utanacam yeaa al bezi sen sil dedim, yüzüme tükürdü gitti kadın.

İyi kötü bir yardımcımız var artık. On beşten on beşe gelecek. Kendim için yazdığım koca bir yapılacak listem var. Unutmayayım diye hep açık durur masanın ortasında. Kadın geçen hafta ilk geldiğinde bunu okumuş, ona yazdım sanmış, altına "zoi bunca işi bir güne sığdıramam, bu şartlarda çalışamam, ben yaşlı bir kadınım" yazmış!

Aradım hemen korkma korkma onları yapacak olan mal benim dedim. Sen gel evde ye, iç, eğlen, git dedim. Üstüne de para veriyoruz daha ne ağlıyorsun dedim. Aman size de bi *ok söylenmiyor, memur emeklisi gibi sızlanıp duruyorsunuz dedim. Ama içimden.

Haftasonu da Niğde'ye gidicez. Düğün var kuzenimin. Ay nasıl mutlu, nasıl şen. Evleniyoruzzz diye haykırıp yazmadığı mecra kalmadı. Allah mutlu mesut ediyor bir süre evet. Sonrası malum. Ben bu bebeyle ne yapacam onu düşünüyorum. Öyle elimi kolumu sallaya sallaya gidemiyorum artık. Bağda bahçede mangal yakıp sabahlara kadar içemeyecez.

Ay bebe üşüyecek, aman karnı acıktı, altını nerde değişsek, geç oldu biz kalkalım, yürüsene kanka, kime diyorum, içme o kadar içme, baba olacan bi de tüü, hadi, hadi ulaaan diye uzayan sohbetler.

Heyecanlı bir haftaya daha başladık genşler. Hepimize hayırlı uğurlu olsun. Ekimin tam ortası. Vay anasını ekim de bitiyor ya. Hüzünlendim valla. Saat erken ama olsun, bi bira içeyim bak şimdi. Gençliğime içeyim hatta.

Şerefe..


mobil hareketler
Location:Ev

Friday, October 12, 2012

Soğuk Biraz

Kendi üşümeden kombiyi yakmayan zihniyetin içine tüküreyim.

Kardeş burnumun ucu düşecek ya evde azıcık yaksana şunu! Otuz beş yıllık hayatımda atlet, fanila giymiş insan değilim, yine giymedim tabi ne sandın. İsviçreden aldığım kayak içliği ile hayatta kalma mücadelesi veriyorum. Paranla rezil olmak bu iste.

Kış gelmiş anasını satayım bu ne. Evde ağzımdan duman çıkıyor. Balkonda iki bira içmeye çıkamayacaksak hayatın ne anlamı kaldı. Yok arkadas ben 25 derecenin altında yaşayamıyorum. Şimdiye kadar nasıl yaşadın diyecen, valla otomatik pilotta . Nefes al, ver, al, ver..

Aramızda Miami'ye gitmemiş kimse yoktur herhalde. Sonuçta belli bir okuyucu kitlem olduğunu düşünüyorum. Elit, kalbur üstü, cüzdan dolu, hafif kıro, görgüsüz, markacı, tiki. Ben gitmedim ama. O yüzden tarif sana uyuyorsa yavaştan uza diyecektim.

Miami hep sıcak diyorlar. Deniz, güneş, kum, gençlik, eğlence. Akşama kadar amerikan bayraklı bikininle paten kayabiliyormuşsun. Filmlerde falan gösteriyor ya. Sarışın yollu karılar. Güya spor yapıyorlar ama gözler fıldır fıldır. Yer mi lan anadolu cocuğu. Benim herife bi çarp bakalım o patenle. Sorry morry derken zümzüğü yersin gözünün üstüne.

Ne diyordum ben ya! Üşüdüm ya kafa gitti. Sıcak yerlere gitmek lazım diyorum. Soğuk, kar, battaniye altı film keyfi falan bana göre değil. Zaten adam gazdan tasarruf edecem diye dötümüzü donduruyor.

Babamın evinde böylemiydi. Gazı trilyonla alırdık. Kışın evde şortla gezer, pencere açardık. Elektrikli battaniye hep üçte çalışırdı. Hey gidi günler. Aşk işte. Ne yapacan. Düştük bi zalimin eline.

Buralar boş kalmasın diye saçmaladık yine. Adam saçlarıma yapışıp kafamı duvara sürtmeden kaçayım ben.

Hadi sıcak bir hafta sonu olsun..

mobil hareketler
Location:Ev

Wednesday, October 10, 2012

Şööret Bize Ters

Gazla çalıştığım doğrudur. Misal bu blog öyle açıldı. Blog açsam mı diye bi tiwit attıydım, bazıları hemen tt yapalım diye ele güne rezil etti, olay çıkardı. Öyle bir hal aldı ki bazıları gıcık bile oldu bana. Kim bu zoi, artist mi sanıyor kendini diye kıl oldu millet. Gerçi şimdi gizli gizli okuyup gülüyor ipneler ama neyse.

Zamanında yine gaza gelip kankanın erkek arkadaşına yan baktı diye bi karıyı dövmüşlüğüm de var. Bana ne oluyorsa. Yazık karının ağzına sen bi tane patlat. Hem de mezuniyet balosunda. Ufak tefekte bir şeydi. Haketti ama benden değil. İri yarı kazuletiz ya beni uygun gördüler haddini bildirmeye.

Yine gaza gelip iki şişe viski sonrası arabaya atlayıp gecenin köründe Datça'ya yola çıkmışlığım var. Ankara nere, Datça nere hesabet. Alkol sonrası gazı daha seri alırım evet.

Şimdi hani yorumlarda diyosunuz ya "az kaldı ünlü olacaksın", "bu blogdan kitap çıkar, olmadı gazetede bir köşe" fln, yok arkadaş. O gazı ben almayım. Zaten biz bize gülüp eğleneceğiz dedik olay global bir hal aldı. Gerçi geçen Güney Afrika'dan okuyorlar diye hava attık ama artık hanginizse şu saat oldu tık yok. Adam kaçtı.

Tatlı tatlı okuyalım, eğlenelim. Bilgi yok, tarif yok, reklam yok. Faydası olmadıgı gibi zararı bile olabilir. Ben de isterim yarın çakiye bırakacağım süper içerikli bir blog olsun ama ehehe yok artık. Bebe okumaya başlayınca kapatırım burayı. Benim anam bu mu demesin bebe. Vah yavrum.

Saat 23:20, ışıkları kapatıp yatma vakti. Büyüme hormonu mu ne zkimse gece karanlıkta şey oluyormuş. Aman geç kalmayalım büyüyelim.

Hadi iyi büyümeler.

mobil hareketler
Location:Çakal Karlos

Tuesday, October 9, 2012

Bir Heves Hikayesi

Evde dolanıp duruyorum. Birşey yapacam ama ne? Delirecem arkadaş. Halıya bakıyorum, lan şunu kessem kıza elbise mi yapsam. Vazolara bakıyorum, ben bunları kırayım parça parça geri yapıştırayım diyorum. Akrilik boya var, onlarla taşı duvarı boyayayım diyorum. Mumları eriteyim, karıştırayım, yeniden mum mu yapayım. Çorapları doldurup oyuncak bebek mi yapayım. Annemden dantelleri isteyip sağa sola mı yapıştırsam. Kolları sıvayıp hamur işine girsem, biblo neyim mi yapsam ay bayılazaamm..

Dün kankayı çekiştire çekiştire d&r'a götürdüm. Ne alacağımı da bilmiyorum. Süslü püslü bişeyler bakıyorum. Kağıt, bant, zarf, kalem ne bulursam aldım. Geldim eve kendime bir hobi kutusu yaptım. Koydum içine bunları. Boş kaldı tabi kutu. Gittim evde çul, çaput ne varsa doldurdum içine. Ayakkabı bağcığı, eski düğün davetiyeleri, naylon torba, üç beş parça ip.

Hah dedim taam oldu. Böyle sanki kırk yıllık dikiş diken, efenime söyleyim yaratıcı, üretken bir şahsiyetin şeysi gibi oldu. Hatta fotoğrafını çekeyim instagrama koyayım dedim. Karı iyice manyadı derler diye vazgeçtim. Hem altına ne yazacaktım fotonun? "Ayh şekerim bu gün de bitti, kutumu derledim topladım" yazsam biliyorum saçma olacak.

Bak bundan yıllar evvel bizim bir kırmızı düdüklü tenceremiz vardı. Onun lastiği mi ne bozulmuş, babam düzeltmeye çalışıyordu. Sonra tabi yapamadı. Anneme "al bunu saksı yap" dedi. Yani aslında yaratıcı da bir aileyiz. Yetenek var, istek var ama ne yapacam? Hepsinde gözüm var hangi birine yetişecem. Bıktım mal mal bakmaktan fotolara. Neyim eksik olm benim. Ortaokulda ev ekonomisi dersi gördük. Diplomalı ekonomistiz. Paranın alayı bende ama yok bundan sonra kendim diker kendim giyerim arkadaş. Zaten işten ayrıldık, aile bütçesine her ay kazandırdığım üç zilyon dolar da yok artık. Yani seve seve dikecez, sökecez, yapıştıracaz.

Bu gün de bebenin heyheyleri tepesinde. Terk edilme korkusu mu ne yaşıyormuş. Te allam yaa. Korkuya gel. 7buçuk aydır dötdöte yaşıyoruz, ne ara terk edildin de o korkuyu yaşıyorsun acaba? Sanki mazisi var bebenin. Yakamı tutuyor bırakmıyor arkadaş. Yahu dikiş dikecem, ne olduğunu bilmediğim bir şeyler yapacam düş yakamdan, ayrıl peşimden bebe diyorum yok. Ümmeeaaa diye yırtınıyor. E iyi o zaman dedim ağzına yüzüne bant yapıştırdım. Eh biraz hevesimi de almış oldum.

Senin anlayacağın evde bir kutu dolusu ıvır zıvır, yapışık bir bebe ve yarım kalmış hevesimle mal gibi kaldım. Bak gözüm perdelere ilişti şimdi. Ne yapsam şöyle zigzag kessem mi ki boydan. Yastık kılıflarını çamaşır suyuna bassam. Şu renkli bantlarla televizyonun çevresini mi dolansam. Dur bakalım başıma bir iş açacam ama hayırlısı.

Valla bi başlasam alayınızı siler süpürürüm iddia ediyorum. Hepiniz kapatırsınız blogları, ağlarsınız yeminle. Dua edin şu el kadar çakiye. Dantelinden girer, amigurumi mi aguramimi mi agurikiku mu ne şu bebek yapma şeysi abuk sabukta bir adı var, ordan çıkarım valla. Diy'cının dibi olurum olm korkun benden. Almıyım elime hamuru, boyayı, ipi, mipi. Tepemin tası attı lan birşey yapamamaktan.

Huuiieeyytttt!...


mobil hareketler
Location:Ev

Sunday, October 7, 2012

Sevgili Günlük

Ne harika bir gün yarebbi. Güne gülerek, kendi kendine uyanarak, yataktan kalkıp, kıçını kaşıyıp, gerinerek başlamak ne güzelmiş. Bizim bebe akşam 9'da yattı sabah 9'da kalktı zoruna gitmesin. E alışmışım sabahın köründe zırlayarak uyanmasına. Ne oluyor lan dedim öldük mü. Bazılarınızın "şekerim bebeye veriyor mamayı uyur tabi sabaha kadar" dediğini duyar gibiyim. Veriyorum yavrum, veriyorum bebeğim, veriyorum aşkım, gel sana da vereyim sen de uyu canım benim.

Annem de bizde kaldı. Sabah verdim eline çakiyi. Çayımı demledim, kahvaltımı hazırladım. İnan bana aynaya baktım, saçımı taradım olum. Böyle bi ancelina colilik, bi viçtorya bekımlık havaları. Kanka yandan yandan aşk dolu gözlerle bakıyor. Kırıta kırıta yürüyorum, çay alır mısın hayatım diyorum. Anneme komutlar veriyorum oraya gitmesin, vitaminini içirmeyi unutma, şu köşeyi silmek lazım, altını kontrol et, çorbasına ekmek doğra.

Dün tartıldım 64.2 diyor tartı. Çıplak ayakla basmış olmasam eğilip öpecektim. Zaten annem sürekli tamam daha verme falan diyor. Vücut kitle indeksi yok artık deve daha ne verecen diyor. Bira şişesi iç iç birşey olmaz diyor. Kanka şu göbeğin de gittimi yatakları birleştiririz diyor. Hamilelikten önceki kıyafetler boşuna kasma bir daha zor girersin diyor. Aynadaki yansımam herşey tamam da o gıdı ne diyor. Taze ekmek ve nutella boşver sür ye bizi diyor. Diyor diyoor diyooor..

Güzel bir pazar ya. Yarım yamalak film bile izledim. Başını ve sonunu göremedim ama. Gemiden ateş eden birileri vardı çok heyecanlıydı. Buna da şükür. Bebe şimdi uyuyor. Uyanınca filmi başından sonuna kadar koltukta yayıla yayıla izleyen babasına vericem. Ne yiyeceğiz diye sorup duruyor şimdiden. Millet mangalda, kokoreçte, balıkta, kebapçıda. Ben tencerenin başına geçip soğan kavuracam?

Yohh yeaa!. Arasın, en pahalısından bi ördek ızgara ve şampanya sipariş etsin. Saçlarımı taradım, kırıttım. O kadarını hak ettim yani. Ben bunları yazarken kendisi çoktan dürüm döner siparişi verdi bile. Öyle romantik öyle şık bir menü.

Akşama da maç varmış. Burdan blogumu okuyan tüm beşiktaş oyuncuları ve yönetim kuruluna başarılar diliyorum. Yensekte yenilsekte benim için değişen bir şey olmayacak. Sıç, bok, temizle, doyur, yıka, uyut. Siz iki gol fazla atamadınız diye çocuğun bezini değiştirmeyecek halim yok. Ne yaparsanız yapın banane? Hiç birinizi de tanımıyorum zaten. Alex varmış birşeyler olmuş millet ağlayıp duruyor. Valla çakinin yemek saatlerinde baby tv'ye çıkıp anlatsın kim ne yapmış anlayalım.

İşte böyle sevgili günlük. Saat 17:45 ve bir gün daha bitiyor. Önümde telsiz, kanepede yayılmış adam, annem kaçtı kurtuldu, bebe uyanmış yatakta zırlıyor ve sipariş için kapı çalmak üzere. Gidip günün geri kalanını yaşayayım bari.

mobil hareketler
Location:Ev

Saturday, October 6, 2012

Teşekküre Gerek Var

25 Ağustos'ta yazmaya başlamışım. Öyle gülelim eğlenelim diye. İyi de etmişim galiba yorumlar, efenime söyleyim tepkiler falan. Beklemiyordum açıkcası. Benim külüstürik hayatımdan ne olacak biz bize okuruz iste diye.

Güney Afrika'dan okuyanlar var diyorum sana hangi biz bize? Afrikada üç ülke say desem mal mal bakarsın. Hele bir de üşenmeyip yazdıklarımı bildiğim yedi dile bir çevirebilsem o hoo alır yürürüm valla. Ana dilim gibi ingilizce, almanca, fransızca, italyano, boncorno, frappacino, arigato ve hatta flamenko..

Eğitim bende, kültür bende. Avrupa görmüş, Filipinler'de tatil yapmış insanım. İsviçrede kayak, Kızıldeniz'de dalış yapıp, Meksika'da adam öldürmüşlüğüm var. Araba plakalarını ezbere bilirim 63 Urfa, 17 Çanakkale, 51 Niğde. Ne bileyim başkentleri bilirim Almanya'nın başkenti Münşın, Amerika'nın başkenti vaşington, İngilterenin başkenti kraliçe elizabet.

Edebiyat desen o da bende. Rahmetli Maeve Binchy'nin tüm klasikleri, sudoku 1-2-3, bebeyi ne yapsakta millete dudak ısırtacak şekilde büyütsek kitapları.

Sanat. Bebeden önce çok gittik tiyatro, gösteri, konser, müzikal. Şimdi kendi hayatımız bir oyun, film, dizi. İnstagramda fotoğrafçı, tiwitte filozof, pinterestte sanat takipçisiyiz. Son kurukafa eserimi anlatmama gerek yok sanırım. Kocam ayakta alkışladı. O derece.

Japonya, Avustralya, Mısır, Bulgaristan bak tek tek saydırma bana şimdi okuyucuları. Ben şahsım adına vay anasını o ne lan? dedim. Koştum anneme sevinçten sarılıp ağladım, tam sekiz tane bira içtim anca kendime geldim.

Yeri geldi varoş olduk. Ticaret lisesi tecrübemle kroluktada birinciyim. Hepinizin konuşmasını bozdum bi kere. Neabion la? diye başladık, sululuk ve küfürle devam ettik. Gidişata bakılırsa böyle de devam edicem çünkü hormonel sorunlarım var.

Yazarken böyle de yakından görsen haza beyefendiyim. Yavaş yavaş normale döndüğümü bile söyleyenler var.

Herkes birinci senesinde falan teşekkür ediyor ya da kutluyor kendini. Ben o kadar bekleyemeyecem. Yarın ne olur bilinmez. Belki ünlü olurum hiç birinizi tanımam falan o yüzden şimdiden teşekkür edeyim hepinize.

Sağolun olm. Şu Osman abi zamanlarımda gülüp eğleniyoruz iste. Takip ediliyor olmakta güzel bir şeymiş.

Şimdiye kadar toplamda 20bin küsür görüntülenme oranıyla zoiplanet hepinize teşekkür eder ve iyi bir hafta sonu diler.

Saygılar efenim..

mobil hareketler
Location:Çakal Karlos

Friday, October 5, 2012

Diy İliskiler Uzmanı

Dün hamaratlığım tuttu, kıvır, çevir, yıka, yerleştir, pişir, doyur, çiz, kes, dik. Ayol bildiğin hanım olmuşum haberim yok. Dur bir anlatayım da övüneyim, rahatlayayım. Alkışlatayım kendimi, egom tavan görsün, koyayım instagrama iki foto, alem layk sayısı görün.

Sabah kalktım bebenin kahvaltısını hazırladım. Yemedi eşoleşeğin pırlantası hepsini döktüm. İyi aç aç gez o zaman diye saldım bunu oyuna. Güzel bir karatay kahvaltısı hazırladım, kankamla yedik. Islattığım nohutları haşladım, bebeye çorba yaptım, nohut köfte için kolları sıvadım. Bu arada bebe viyaklıyo karnı aç tabi. Sütmüş, yoğurtmuş ne varsa tıktım ağzına hiç hayır demedi. Bayıldı uyudu sonra. O arada banyosuyu'nun biloonda gördüğüm projeyi taktım kafaya. Oturdum kurukafa çizdim. Üç makina çamaşır yıkadım, kuruyanları yerleştirdim, yerleri süpürdüm, sildim.

Yemeğim pişince süpriz misafir geldi. Oh kaynanaları seviyormuş diye yedik yemekleri. Bebe uyandı, oyunlar, masallar. Verdim eline bir dilim kavun, oturttum mama sandalyesine. Yapış yapış oldu ama pek keyif aldı. Ben de bu arada mutfak yerleştir, yoğurt mayala, akşam oldu bebeyi yıka, doyur, uyut. Çizdiğin kurukafayı kes, biç zart zurt.

Bak şimdi anlatınca hiçbir şey yapmamışım gibi geldi. Valla tüm gün totom yer görmedi. Genelde bebeyi savsaklar, uyuyunca bira içmeye çıkar, aman ne yemek yapacam deyip kebapçıyı ararım. "Diy" olaylarını da uzaktan ağzım sulanarak izlerim. Ben bir başlarsam hepsinden alasını yaparım diye avuturum kendimi. Ananemin ruhumu kaçtı içime n'olduysa.

Şu tişörte kuru kafa olayını bitirmeye çalışıyorum akşam. Çıkardım iğne ipliği. Kanka bana bakıyo tip tip. Ne var olm ne bakıyorsun dedim, içeri gitti 5 yıldır biriktirdiği yırtık sökük neyi varsa topladı getirdi. E hadi benim şunları da dik! Lan ben diy yapıyorum olum ev işi yapmıyorum cahil adam!. İyice annesi, teyzesi sandı beni. Oldu burada tüm yaratıcı zekamla (!) almışım elime iğneyi, senin yırtık donunu dikeyim, hevesim orda can versin!.

Sizinle lafa daldım, saat oldu 13, kahvaltı edemedim. İzninizle pörsümüş domates ve yumuşamış salatalıklarımı kemireyim.

Hepinize hayırlı cumalar diler, iğneli iplikli yaratıcı zart zurtlar yapmanızı tavsiye ederim. Ay ben çalışan kadınım şekerim yapamam öyle şeyler diyorsan sipariş için mail adresimi biliyorsun. Ne alırsan 39.99.- a öpüyorum hepinizi..


mobil hareketler
Location:Ev

Wednesday, October 3, 2012

Güncel II

Sabah dolaptan birşey alıcam o da ne! Yeşile çalan bir kurtçuk yukarılara doğru tırmanıyor. O ne ya? Kurtlandık mı? Evde kelebekler neyim uçuşuyor ama ben onları baharın habercisi falan diye şey etmiyordum. Meğer erzak dolabının içinde bir oluşum, bir discovery hayatı, bir canlı orgazmik kabile varmış.

Bebeyi sırtımdan attığım gibi elime bezi alıp giriştim dolaba. Kapağı açmamla tüm haşere dünyası tepeme yıkıldı. Millet evindeki karıncadan şikayet ederken hava atıyordum "aman efenim bizde hiç yok, ev tertemiz, zaten yeni bina mehmehmehhhh, karınca pisliğe gelir tabi, ay sizde azıcık temiz olun ayol" falan diye. Meğer kendim bokun içinde yaşıyormuşum haberim yok. Ay bak hala kaşınıyorum.

Neyse hallettik, sildik, süpürdük. Bu arada erzak dolabından da bir habermişim. On kilo kırmızı mercimek çıktı evden. Savaş çıksa bendeki pirinç ve makarnayla apartman doyar. Erzak dolabı değil sığınak anasını satiim. Mevcut köftelik bulguru satsam zengin olurum. Mısır ununda da iddalıyım. O kelebenkler ağzı açık pudra şekeri ve kuru üzüm kaplarında yaşamış yıllarca. Evet evet yıllarca. Çünkü hepsinin son kullanma tarihi 2010 falan.

Annem "ay en iyisini aldım" diye beş kilo neyim nohut getirdiydi. Kendimden beklenmeyecek bir performansla bir kilosunu suya attım. Hani diyorlar ya "nohutu geceden suya koyun" diye. Ben gündüzden koydum noolacak? Nohutun geceyi gündüzü ayırma zekası var mı? Olmaz diyosan döküp geceden basayım suya. Naapacaksam bir kilo nohutu. Haşlayıp buzdolabı poşetiyle buzluğa ordan da bu neydi lan diye çöpe herhalde. Dur bakalım hayırlısı..

Bir de toz alma olayları var ki hiç sevmem. Bir süre üfleme, hırkanın koluyla ucundan silme yöntemi uygulamayı düşünüyorum. Sonra "bebene mi bakacam evi mi temizleyecem" diye çemkirip yırtarım gibime geliyor. Balkonlar bira şişesi dolu. Kadın nası olsa atacak diye dağıttık tabi. Ne olacak onlar. Bira şişesinden diy falan olmuyor mu.

Bu arada temizlik yaparken tv2'de aşk-ı memnu izliyorum. Bizim cemiyet hayatının dizisi tabi. Ziyagiller, Zoigiller falan yakınız yani biz. Öyle evde zengin dizileri hep açıktır bizde. Kim naapmış, ne demiş falan merak ediyor insan. Geçen annem bizim konağın terasına ip gerip çarşaf asmış. Ay nasıl rezil oldum. Koskoca konakta allı güllü çarşaflar sallanıyor skandal. Katyaaa Katyaaa diye sayıklayarak uyanmışım.

Bak saat kaç oldu hala yemekte yapmadım. Dün anneme gittiydim, yemeğin yoksa şu patlıcan oturtmayı al git dediydi. Keşke alaydım. Burun kıvırdığım oturtma şimdi bana oturtmakta. Hadi bizi yemeğe götür diye adama azcık göz mü süzsem ki. Sağ omuzu da şöyle hoplata hoplata hadi ama tatlım falan desem. Valla terliği aldığı gibi fırlatır kafama. Cıks. Biz bu akşam açız. Size afiyet olsun.

Boğazınızdan geçsin. Ziyade olsun.

Hürmetler..

mobil hareketler
Location:Ev

Temizlikle Alakalı Zırvalar

Bugün ne oldu ya?

Valla sabah uyandım, bişeyler oldu, eve geldim çamaşır serdim ve yatıcam. Temizlikçi kadın yine beni terk etti. Lan amma baseni kalkmış bunların ya! Zengindik haftada bir alıyorduk. Son zamlardan sonra holdinglerin üçünü kapattık. On beşte bir alalım bari kadını dedik, kadın bizi ezim ezim ezikledi, bastı kalayı gitti!

Akşama kadar balkonunda sigara ve çay içebileceği başka evlerin kadını oldu. Her zamanki gibi söylemek istediklerimi de söyleyemedim. Peki hadi güle güle dedim. Astrolojimi, burcumu zkiim afedersin. Ah ulen şu şirret akrep kadınlarından olacaktım ki ağzını caaart diye ayırıp sokağa atardım ya ben onu. Neyse.

İşte kadın bugün gelmeyince, biriken işler bende önce felç sonrasında hafıza kaybı olarak şey etti. Valla temizlikten anlamam demiştim ya, karıya da laf sayamamanın hırsıyla evi köpürte köpürte yıkadım. Günde 100 tl, pazarları çalışmasam ayda kaç tl eder diye hesap bile yaptım. Sonucu bulamadım ama işte her ay bi luivitong çanta alırdım herhalde.

Yeni birini bulana kadar evde kirden tasarruf edecek yöntemler bulmam lazım. Sekiz banyodan beşini kullanmasak mesela. Aslında herifi evden yollasak tasarrufun babası olur da. Naapacan evimin direği işte. Lan hakkat bu adamın dağınıklığı ile üç aya helvamı yersiniz olum. Titreye titreye nalları dikerim valla. Bu da kesin üstüme evlenir, mezarda bile ters döndürür beni. Yok yok. Ben, beni ilk terk eden Nurteni arayayım yarın. Ocağına düştüm Nurten diyim, ağlıyım azıcık.

Annemi çağırdım öğlen. Gel yardım et diye. Ay o da süslenmiş, püslenmiş, saçları yaptırmış, kokuları sıkmış geldi şıkır şıkır. Soyun anne dedim, altına ağı yırtık taytlarımdan birini giydirdim, verdim eline viledayı. Sildi, süpürdü, mutfağı halletti. Ben de kızla ilgileniyormuş gibi yapıp nette gezindim tüm gün. Ne olacak işte benim kız da yarın bana bunu yapacak. Annelik zor bebeğim afsdafadfd (o efekti bir türlü tutturamıyom ya asdaadsadad klanfglknfgl cnxjanfqh olmuyo işte, sen sapıkça bir kahkaha attığımı düşün)

Bak mesela şimdi. Adam yattı. Kanepenin üstünde bitmiş ayran şişesi, kasede kaşıkla yenmiş bişiiler, bir adet rakı bardağı, terlik, kırış kırış duran koltuk örtüsü. Yattığı yerin (bebeden sonra odalar ebedi ayrıldı biloorsun. kaç yaşında adamlarız aynı yatağa girecek halimiz yok) başında otuzsekiz tane su bardağı.

Kapının önü yine ayakkabı dolu, evde kına gecesi, nişan varmışcasına. Geçen gün o ayakkabıları dolaba koyarken bana "ya ben koyacaktım" dedi. Ney dedim? Ne yapacaktın? Lan olum dedim bas git adamın asabını bozma! Yerine koyacakmış. Dalga geçiyor benle..

Bu gün de böyle sona erdi işte. Makinada hala çamaşır var. Yarın sadece tuşuna basılacak şekilde ayarladım. Bulaşık makinası şimdi durdu. Tabii ki ses olmasın diye toplayamayacağım. Yarın kahvaltı etmek yerine bulaşık yerleştiricem. Kahve içmek yerine çamaşır yerleştiricem. Banyo yapmak yerine yemek yapıp, tuvalete girmek yerine de altıma edicem.

Evde metrekareye düşen bok miktarına katkım olsun. Tek derdim akşam kuzey&güneyi izleyebilmek. Evet şimdi hep beraber elele tutuşup tek derdimizin akşam kuzeyi izlemek olmasına şükrediyor ve evrene her eve bir kuzey mesajı yolluyoruz. Ommmmmm...

mobil hareketler
Location:Ev

Monday, October 1, 2012

Evlen ve Doğur Temalı Şeeler

Yazdıklarımı okudum da milleti evlilikten, bebekten soğutmuşum. Adam benle evlensin diye elli takla attım halbuki. Pardon da okulun en havalı en yakışıklı adamıyla evlendim. Hiç mütevazı olamayacağım bu konuda. Bebeyi daha hazırlıkta kafesledim. Kesin ayrılırlar, çocuk bize kalır diye düşünen kaltaklar avuçlarını yaladı. Hepsi şimdi kel kafalı, göbekli kocalarına bakıp küfrediyordur bana. Meh Meh Meh..

Evlilikte evlilik işte. Büyük büyük laflar etmeye gerek yok. Anan baban nasıl evliyse biz de öyleyiz. Bizimki korktu başlarda özgürlüğüm kısıtlanır mı, arkadaşlarımla görüşemem mi falan diye!!

Arkadaşlarına öyle tutkuyla bağlı ki ben nikahta birinin çıkıp "durun ben hamileyim" diye atlamasını bekledim valla. Neyse sadece ıslıkla protesto ettiler allahtan..

Ne bekliyon hacı evlilikten. Çalışıyorum, eve geliyorum, yemek yapıyorum, adam geç geliyor, yemek soğuyor, etraf dağınık, vur alkolün gözüne oh mis. Çalışıyorum eve geliyorum, yok anasını aramamışım, yok tanasına selam vermemişim, babasına şöyle demişim falan filan.

Çalışıyorum eve geliyorum yok çorabı nerde yok kemeri nerde. Hayat bu. Ama güzel bak sorumluluk sende, dekorasyon sende, faturalar sende, mutfağın var daha ne istiyorsun. Her genç kızın hayali.

Yüzbin baloncuklu sene olmuş hadi bebek yapalım. Bir heyecan bir mutluluk. Hamilesin hayat çok nefis, adam gözünün içine bakıyo. Erkekse hele başının tacısın, kızsa soyu tükenecek yastasın.

Sonra bebek bir geliyor abicim dünya toz pembe, adam her işine yardımcı, karım da karım diyor başka bir şey demiyor. Sen yat ben bakarım diyor, sen git ben oynarım diyor, sen gez ben yediririm diyor. Ay ne tatlı bir hayat.

Ve sonsuza kadar mutlu yaşadılar.

Diye bitiyor bu masal.

Yersen.

Sonra o bebek gözünün içine bakıp bir gülüyor, ay dünyalara değişmem.

Adamı övdüm, evliliği övdüm, bebe de gözüne baktı gülümsedi. E daha ne diyeyim?

Hadi sevin, evlenin, çocuk yapın.

Sonra yine elime düşersiniz.

mobil hareketler
Location:Ev
 
Designed by Beautifully Chaotic