Ne Aramıştın?

Yeme, içme, gezme, görme, gülme, annelik, babalık, çocukluk, sanat, çizme, boyama, müzik, tiyatro, film..

Thursday, March 28, 2013

Güncel 12

Hevessiz, amaçsız, bomboş geçiyor günler. Kız uyurken faydalı birşeyler yapayım diyorum, vazgeçip sadece oturuyorum. Zaman boş boş otururken de hızlı geçiyormuş onu farkettim. Kendimi böyle şeffaf, saydam hissediyorum, birşey yapmamaktan neredeyse yok olacağım.

Koca hafta güzel geçti aslında. Yarın gezilecek yerler var, hafta sonu hava güzel, piknik yapacağız. Ama niye böyleyim bilmiyorum. Sokakta bir kafeye sabahtan oturayım, akşama kadar gelene geçene bakayım istiyorum. Saçları kestirdim ondan mı acaba. Kesile kesile yok mu oluyorum lan yoksa?

Bahar detoksuna başladım. Modern aç kalma yöntemi. Diyette de, sporda da en zor gün 4. gün olur ya. Bu gün detoksun 4. günü. Şeytan diyo git markete, al istediğin ne varsa, geberene kadar ye diyo. Zaten hamilelik, doğum, hareketsizlik derken selülitler coştu boşver diyo. Ye diyo o nutellayı. Ekmeği bana bana ye diyor.

Dayan zoi. Üç gün kaldı. Başka şeyler düşün. Dağıt kafayı. Uyma şeytana. 59'a odaklan. Onbeş sene önce aldığın kota gireceksin. Gardropta üstüne uyan birşey kalmadı. Bak şurada yaza ne kaldı. O istediğin bikiniyi giyineceksin, elinde kokteyl ile çalan müziğe eşlik edeceksin. Yeme zoi, yeme canım.

Gel gitlerle geçiyor günler. Şimdi kalkıp kendime kefirli, vişneli bir karışım yapacağım. Kendisi benim öğle yemeğim inanabiliyor musun. Akşamda aynısının muzlusu. Aralarda çay, kahve, su. Öyle yani. Zor.

Hiç bir şekilde örnek alınmayacak hayatımın kısa gün hikayesini okudunuz.

Şunu da dinleyip dağılabiliriz.

mobil hareketler
Location:Ev

Monday, March 18, 2013

Cinnet Banyosu

Çocuğu bi tutta banyoya gireyim diyorum, tamam hadi tutuyorum gir, çık on dakika diyor. On dakika! Suyun ısınması 5 dakika sürüyor desen kaldı sana beş. Beş dakikada acele acele yıkan bakalım. Onuncu dakikanın sonunda kapı tık tık, annesiii bu durmuyor çık hadi. Girdiğim hata girdiğim. Banyoda keyif yapmak kim, ben kim? Gözümde sabunla alelacele çıkıyorum, daha üzerimde bornozla kızı kucağıma veriyor. Bari yüzüme bi krem sürüp saçımı tarasaydım.

Geçen gün beyefendi evde, ben de sağı solu düzeltiyorum, baktım banyonun kapısı kapalı ama su akıyor. Açtım baktım içerisi buhar olmuş. Suyu açık unutmuşsun diye söylenmeye başladım. Yok dedi unutmadım, suyu açtım banyo ısınsın diye bekliyorum. Efendim, pardon?

Meğer adam girmeden 45 dakika önce suyu açıyor, sıcacık, buhar içinde banyo yapıyormuş. Ben daha sıcak su borusu ısınmadan şampuanlanıp ılık suyla durulanırken bu arkadaş kendine fin hamamı yapıp saatlerce içinde oturuyormuş. Bu resimdeki enayiyi bulunuz?

Kız o korkulan azı dişlerini çıkarmaya başladı. Yaşadığım sıkıntıyı bir ben, bi çeken bilir. Sabah kahvaltı etmiyor, öğlen iki lokma yiyor gerisini tükürüyor, akşam hiç yemiyor, sütle irmiği haşlayınca iki lokma bazen. Geçen akşam yine kafama huniyi takmak üzereyim, köfte yapmışım, pilav yapmışım, çorba ısıtmışım yok yemiyor. Sabaha açlıktan geberip gitmesin diye irmikli mamasını yapmaya başladım. Bebenin ne mızmızlığından ne yememesinden bir haber olan ama illaki her işe burnunu sokmak isteyen koca kişisi geldi "çocuğa irmiği dayıyorsun başka birşey yapmıyorsun bi çorba pişirde onu yesin" diye söylenmeye başlamasın mı..

Ben anlıyorum arkadaş "kocasını üstüne benzin döktü yaktı" haberlerini. Valla bak. Otuz beş yerinden bıçakladığı kocasını testereyle parçalara ayırıp çöp poşetine dolduran cani kadını anlıyorum. Bir sor neden yaptı?

Madem delirdim neden saçımı kestirmeyeyim? Gidip direkt asker traşı yaptırayım. Banyo sürem uzun saça müsait değil. Kimsenin de beni düşüneceği yok. Kendi başımın çaresine bakayım.

Başlarım diyetine deyip iki parça çikolata yiyeyim.

Kimseyi benzin döküp yakmayayım.

mobil hareketler
Location:Ev

Wednesday, March 13, 2013

Hayallerim, Aşkım ve Ben

Senin için dağları delmeyen, aç, susuz kalmayan adam kadrini kıymetini nerden bilsin di mi. Ne bilecek. Ne zaman evlenme teklif edecek diye bekleyerek geçti yıllar. Etraf "babam niyetiniz ciddi değilse bir daha görüşmeyin dedi" diye rest çekip iki aya pırlantayı takanlarla doluydu. O da benim tarzım değil. Okulum bitsin, askerden döneyim, işimi kurayım derken on yıl geçti. Aşk işte bekliyorsun. Dünyada bir o, bi ben vardım o zamanlar. Şimdi çok kalabalık. 5 milyar insan var diyorlar.

"Uzatmalı aşıklar" listesinde yıllarca birinci olduktan sonra bu muhteşem yaşantımıza kavuştuk. Gelinliğin içinde peri gibi salına salına toz pembe evliliğime adım attığımın ertesi günü "yeni iş kuruyorum, balayına gidemeyiz, nohutlu pilav yapta soğan kırıp yiyelim" dedi aşık olduğum adam. İşten aldığım iki haftalık balayı iznini tencere başında soğan kavurup çorap yıkayarak geçirdim.

Neyse canım. İşini oturttuktan sonra çuvalla para kazanıp gezdirdi sağ olsun. Hala da senede üç, beş kez çıkarız şekerim. Yazları İtalya'nın güney sahillerinde, kışın alplerde mutlaka kayak yapıyoruz evet. Monaco'da, üstü jakuzili teknemizde, şampanya içerek formula1 izleyeceğimiz günler yakın.

Bebenin iki dişi çıkacak diye uykusuz ve yorgun geçen günlerde bir de diyet ile savaş veriyorum. Annem olsa iyiydi. Gezerdik en azından. Evden çıkmayalı epey oldu. Ne bir lokma çikolata ne bir cips ne bir şeker. Evde kaçamak yapacak birşey yok. Uykusuz, yalnız, yorgun ve açım.

Hayal kurmaya devam edeyim bari.

Location:Ev

Saturday, March 9, 2013

Elim Ayağım Alen Delon

Ellerim yaşlandı. Su, sabun ve pişik kremi üçgeninde pörsüdü resmen. Annemin elleri ne güzel incecik, narin. Benimkiler kürek mübarek. Bi de şimdi kuru, kırışık. Yazık. Ellerim niye babama benzedi ki. Hadi elim babama benzedi de sol ayağım niye dayımınki gibi onu anlamadım. Baş parmağın yanındaki parmak niye başparmağın üstünde? Ne çirkin bir görüntü.

Mordoğan'da, yazlıkta yakışıklı bir abimiz vardı. Neyse ki bizi pembe hayallere daldırmadan evlenip göbeklendi. Alain Delon gibi düşün yani. Küçüğüz ya ne yapsa havalı geliyor. Akşam üstü voleybol için toplandık sitenin gençleri, bu abimizde orda, takımlar seçilecek, onlar büyük ya onlar seçiyor oyuncularını. Kızlar grubu olarak bizi seçsin diye gözünün içine bakıyoruz. Elini uzattı ve beni gösterdi. Ben mi? Bana diyo bana! Sitenin en güzel kızı benim, tabi beni seçecek. Kainat güzellik tacımı almak üzere gururla yürümeye başlamışken şu sözleri sarf ettiğini duydum uzaktan "şu pide ayaklı gelsin"!!Artist gibi kızın adı sitede yıllarca "pide ayaklı" diye anıldı. Alen Delon kadar taş düşsün başına! Hatırladıkça harakiri yapasım geliyor.

O yaşlarda herşeye takılıyorsun işte. Elim, ayağım, saçım, başım. Düzgün bi yerin var mıydı diye sor. Kısaca hayır. Tek bildiğim zayıftım. Zayıf ince bi kızdım. Doğumdan sonra yazlığa gittiğimde karşı komşunun baştan aşağı süzüp "vay be zoi sen böyle olacak mıydın" demesi hala kulaklarımda. Ne var ya insan çıktı benim içimden! Yirmi kilo aldım verdim. Ben de böyle mi olacakmışım! Sen hep gemi gibiydin, ben sana dedim mi birşey? Hadsiz pzvnk!

Dünya kadınlar günüydü dakikalar önce. Şu an 9 Mart'a girdik. Hadi ufacık bi faydası olacaksa kutlayayım bende. Biz güne sabah kavga ederek başladık. Öğlene doğru biraz yumuşadı hava. Akşama doğru hafif bi ses yükselmesi, bi itiş kakış derken koca gün bitti.

Ayrı ayrı takılıyoruz. O tv karşısında ben pc'de. Az önce yarım litre sarımsaklı cacık yapıp koydu önüme. Bunları yazarken hepsini içtim. Tek gözüm kapandı. Bayılmadan yatağa geçeyim.

Uykudan önce bir müzikal şarkısı dinleyelim mi tatlı qıs?

 müzikalsiz olmaz..


mobil hareketler
Location:Ev

Monday, March 4, 2013

Yoğurtlu Çorba

Annemin evindeyim. Güneşe uzandım ohh. Kız uyuyor. Annem mutfakta. Burnuma yağda çevrilen salça ve sarımsağın keskin kokusu geliyor. Yoğurt çorbası yapayım diye başladı yine on çeşit yemek yapıp çıkacak belli. Annem de öyle mutlu oluyor ne yapcan. Yola çıkılacaksa hemen fırına börek, termosa çay, misafir gelecekse on çeşit yemek, hasta mısın, hemen nane limon, tavuk suyu çorba. Ne üşenme ne sızlanma. Bravo. Hiç bana çekmemiş.

Yoğurt çorbası yapmak için mutfağa girsem, önce kendime bir kahve yaparım, sonra müziksiz olmaz diye bilgisayarı açarım, açınca biraz sörf yaparım, sonra telefon çalar kızlarla konuşurum, aa tv de birşey var diye oturur iki saat onu izlerim, ya çorba yapacaktım diye dolabı açarım, aa kiviler büzüşmüş deyip onları soyar yerim, sonra tuvalete giderim, ne yapacağımı unuttuktan sonra kahvemi alıp bilgisayarın başında müzik dinlemeye devam ederim..

Armut dibine düşmüyor bazen. Yapmaya çalışıyorum en azından. Hani yoğurt çorbası yapma niyetim var ama kafam dağınık. Hangi odaya niye gittiğimi daha yolda unutuyorum. Girdiğim odalardan çıktığımda, arkama bakıp az önce ne yaptım, oraya neden girmiştim diye düşünüyorum, bulamıyorum.

Aman boşver, güneşe karşı oturdum, ayakları uzattım, sodamı içtim. Malum diyetteyim mide boş. Adamla iddaya girdik. Tığ gibi olana kadar zayıflayacağız. Diyetimizin açılımı; ne yiyorsan az ye diyebiliriz. Bolca da su. Amerikayı yeniden keşfetmiyoruz yani.

Sipariş için görevli kapıyı çalınca kız uyandı. Bizim apartmanda da görevli var sipariş değil sadece çöp alıyor. Sabah ekmekle süt alır mısın diyorum "ben mi?" diye soruyor. Bir süre bakışıyoruz öyle. Soruyu anlayıp hazmetmesini bekliyorum; "Marketten mi?" diyor. Sessiz bakışmalar. Finalde parayı alıp gidiyor. Siparişi de kafasına göre sabah ya da ertesi gün öğlen getiriyor. Rahat adam.

Hep istediğim kafa.

Rahat kafa.

mobil hareketler
Location:Anne Evi

Sunday, March 3, 2013

Pazar

Öğlen kızı uyutup The collection izledik. Gerim gerim gerildik. Klişelerle dolu bir korku filmi. Sırf korktuğum için vıdı vıdı konuşarak adama da rahat izlettirmedim. Bu adam kim, bu kadın ordan nasıl çıktı, arkadan geçen araba kimin, burası neresi, ay ne karışık film diye söylenip durdum. Korkudan fazla bakamadığım için tabi. Konuyu anlamam zor oldu.

Kadını kaçırıp bir kutuya sakladı kötü adam. Olayın içinci dakikasında bayılırdım herhalde ben. Yani gerçekçi olsun biraz bu filmler. Kısa olsun ama gerçekçi olsun. Adam kızı kaçırırken kız korkudan ölsün mesela. Toplam 15 dakika ama inandırıcı. İzlerken kendime sürekli kızım orda set var, yönetmen var, ışıkçı var, çaycı var saçmalama niye korkuyorsun diyorum. Yok olmuyor.

82 dakikalık filmin sonunda kız uyandı. Akşam maç varmış. Bizimki heyecanla arkadaşlarına kaçacağı saati bekliyor. Gidecek ya sevimli koca, iyi baba maskesini takmış sırıtarak dolanıyor etrafta. Geç kaldın geç, aman kaç yetiş maça!

Şu maçları daha erken saatte oynayın arkadaşım ya! Sabah kahvaltınızı edin, gidin topunuzu oynayın gelin işte. Akşam uyku saati maç mı olurmuş? İzlerken iki kadeh içerler şimdi. O iki kadeh beş olur, yedi olur. Sonra çoluk çocuk evde perişan oluyoruz. Evin yolunu bulamıyor kocalar alo!

Öğlen uykusundan sonra akşama kadar çocuk eğlemek zor. Bu gün aldım elime kalem kağıt, yaz kızım diye başladım. Kalemi ağzına, kağıdı çöpe attı. Başarısız bi deneme oldu. Birşeyler öğretmeye çalışmaktansa sevip öpeyim ben bunu daha iyi ya.

Millete sorsan bebesi 8 aylıkken konuşmuş, 10 aylıkken çorbasını kaşıkla içmiş, yaşına girdiğinde alfabeyi sökmüş, üç yaşında muhtar olmuş. Ne kadar seviyorsunuz abartmayı, iki adım önde gitmeyi, ilk benim çocuğum yaptı, ilk benim yavrum okudu demeyi, övünmeyi. Allah akıl fikir versin karşim.

Bir pazar da böyle bitiyor. Adam arkadaşlarına gitti bile. Çocuklar gibi şen, hoplaya, zıplaya gitti. Yarım ağızla "e sizde gelin bari" diye mırıldandı. Daha cevabımı beklemeden kapıyı kapattı. Mahsun mahsun baktım arkasından.

Alıştığım bir pazar.

Her pazar gibi.

mobil hareketler
Location:Ev

Friday, March 1, 2013

Nisan 59

Evladım burun deliklerini keşfetti. Parmak sürekli burunda. Sokabildiği kadar zorluyor. Bilen bilir de bilmeyen karşısına geçip burnumuzu karıştırdığımızı sanar. Bekar arkadaşlara sesleniyorum, bu bebeler burnunu da, saçını başını da elleye oynaya keşfediyor. O yüzden böyle burnunu, ayak parmağını oynayan çocuklar görürsen "şekerim çocuklar evde ne görürse onu yapar iğrenç ya" deme canım benim. Hepimiz keşfederek büyüdük.

Havalar da bi acayip. 200 metre ilerde kar yağıyor, diğer tarafta millet tişörtle geziyor. Herkes salya sümük hasta. Ben ne yapıyorum? Tabii ki en iyi yaptığım şey olan "eve kapanma" yöntemiyle hastalıklardan korunuyorum. Nasıl ki izmirde denizin kenarında 3,5 ay tatil yapıp kızı denize 3 kere soktuysam, koca kışı da dört duvar arasında geçirmeyi başardım. Yine de ateşi çıktı, öksürdü, burnu tıkandı. O kadar olacak di mi ama. Gün geçtikçe rahat bir anne olmaya başladım şükür.

'Kendi evimde yemiyorum ama size gelince iştahım açılıyor' diyor annem. Bunu bana diyenin evinden pasta, börek eksik olmaz. Sabah gözünü bazlama, gözlemeyle açar, akşama kadar makarna, pilav götürür, akşam iki parça somon yer, çayının yanında baklava eksik olmaz. Ama işte bize gelip iki parça faydalı şey yer ve kilolarının sorumlusu biz oluruz. Diyet yaparım hasta olacaksın kızım ye der, yerim bu halin ne biraz kilo ver der. Anne gibi anne.

Nisan 59 ne diye soracaksın. Niyet ettim hamilelik öncesi kiloma dönmeye. Sağlam bir Karatay diyeti ile ben bu işi başarırım arkadaş! Fazla değil, 3-5 kilo için giriyorum bu sürece. Haydi takıl peşime sen de. Kafiye yaptım beğendin mi? Söyle sen de gaza geldin mi?

Sağlıklı, kilosuz günlerde görüşmez üzere.

Byz.

Location:Ev
 
Designed by Beautifully Chaotic