Ne Aramıştın?

Yeme, içme, gezme, görme, gülme, annelik, babalık, çocukluk, sanat, çizme, boyama, müzik, tiyatro, film..

Wednesday, June 10, 2015

HaZziran!

Geçen zamanlarda ne yaptım? Bir ay kadar İzmir'de kaldım. Dur hatırlayarak yazayım. Aklıma pek bir şey gelmiyor bu aralar. B12 düşük. Geçen babamın adını unuttum, kız hatırlattı. İzmir iyiydi ya. Gider gitmez abimle spor yabacaz, göbeklerimizi eritecez diye sabah yürüyüşlerine başladık. 3 gün süren istikrarlı yürüyüşler yerini akşam kurulan rakı masalarına bırakınca kilolara kilo ekleyip döndük. Gündüzler balığa çıkmak, bahçe çapalamak gibi meditasyonlar yaparak geçti. Annemin bahçe düzeninden anladığı "bırakınız büyüsünler" mantığını değiştirmek, kontrollü, sade ama renkli bir bahçe yaratmak için sıvadım kolları. Kadının şunları kesme, bunlara elleme, o tarafa geçme demelerine aldırmadan vurdum kazmayı. Duvarları kaplasın diye yıllarca büyüttüğü sarmaşıkları bile don gömlek bıraktım. Abi duvara niye sarmaşık yapar bi insan? Sarmaşık yabacaksan niye duvar yaptın? Aman zaten tabiat ile giriştiğim bu komik kavgayı kaybettiğimi, döndüğümde annemin telefonda 'kazdığın her yerden yeşillik fışkırıyor adpwnkdkahajsdhaa' random gülüşü ile anladım. Lavaboda tencere yıkamak, ocak başında soğan kavurmak, elimde bezle evi dolaşmak ya da süpürgeyle örümcek ağı temizlemek yerine çapa yapmayı tercih etmiştim sadece. Tekneyle balığa çıkmakta ikinci tercihimdi. Şu kaptanlık ehliyetini bir alayım, bundan sonra anca elektriğimi alsın diye basarım toprağa. O da teknedeki saksılara bu amaçla koyduğum topraklar olur. Sizin olsun buralar..

İzmir'de tek sorunum paşa babamla sevgili eşinin durmadan bu çocuk ne zaman bezi bırakacak diye beynimi yemeleriydi. Çocuk hazır olduğu zaman, ben hazır olduğum zaman, zaman müsait olduğu zaman, istediğimiz zaman ulan! diye sabırla anlatmaya çalıştım. Kendilerine bunu görev edindiler ve çocuğu ayıplamak, küçük düşürmek, tehdit ve ödül dahil tüm yolları denemek suretiyle amaçlarına ulaşamadılar! Olaylar abimin on yaşındaki oğlunun yani o 'çok sevdiği abisinin' de kendisi ile alay etmesi raddesine gelince zıplayan sinirimi hepsini kılıçtan geçirip cinsel orgnlarını köyün meydanına atmamla son buldu. Bi bitin lan artık. Uyumadı, uyutamadın, yemiyor, yediremedin, bezine yapıyor, öğretemedin!! Ayhhh bi bitin arkadaşım. Güya ben 1 yaşında tuvalete yapıyormuşum. Hadi ordan! Ben kendimi bilmez miyim ya. En son yatağa işediğim zamanı bile dün gibi hatırlıyorum. Aklımın erdiği bir yaştı yani. Olaylar annemin kafasında nasıl bir değişime uğradıysa artık. Abim 8 aylıkken çarpım tablosunu ezberledi, ben 1 yaşında elimde gazeteyle tuvalete gidiyordum, abim 3 yaşında ingilizce özel ders vermeye başladı, ben 5 yaşında dünya makrome ve dantel birincisi oldum falan. Malzeme belli, ürün belli. Birbirimizi kandırmayalım reca ediciim..

Ankara'ya döndük sonra. Biraz isteyerek, biraz da mecburiyetten merkezden uzak bir çiftlik evinde iki hafta geçirdik ailece. Evde bulaşık ve çamaşır makinası yok. Soba ve ocak için tüp var. Önceleri çok sevimli geldi tabi. Kızın minnak çoraplarını lavaboda çitilemek falan. Elinde ikiyüz liralık viski kadehi ile bahçeden madımak toplayıp "ay ayle bütçesine de ne katkı sağladım ayol" diye sevinmeler. Sabah o madımağa yumurta kırıp fransız peyniriyle yemeler. Ertesi sabah madımak topladığın yere bahçedeki köpeğin gidip işediğini -aslında sürekli oraya işediğini- görünce "aha şindi zçtık" demeler. Bolca piknik, davet, mangal, kutlama yapmalar. Bahçeli evin hakkını sonuna kadar vermeler derken.. Bulaşık değil de çamaşır olayı zorlamaya başladı. Ulan ben lekeleri makinede çıkaramıyorum, elimde nasıl şeedeyim! Leğene basıyorum, döküyorum üstüne deterjanı, bekliyorum ki lekeler çıksın ben durulayıp asayım. Olmuyor. Markete gittim. İlk çamaşır suyu alma deneyimimi yaşayacağım, heyecanlıyım. Yeni başlayanlar için teker teker anlatayım hatta; çamaşır suları alkol değil deterjan reyonunda arkaaşlar bu bir, çamaşır suyu katkılı yazanlar değil direk çamaşır suyu yazıyor üstlerinde, heh işte alın onu. Eve gidip beyazları -evet arkasında yazmıyor ama sadece beyazlar içinmiş, kocam söyledi- leğene koyun ve ağzına kadar su doldurun. Kutunun arkasındaki kullanma talimatına göre ölçülü olarak ekleyip bekleyin. 15 ila 45 dakika gibi bir şey yazıyor arkasında bekleme süresine. Ben garanti olsun diye -çok yorucu bir iş sonuçta- iki gün falan beklettim. Baktım sudaki beyaz tsörtler saydamlaşmaya başlamış, dedim durulayıp asayım bari. İki haftanın sonunda kızın iki bodysi, benim ve çok değerli eşimin bir kaç tşörtü leğenden direk çöpe gitti. Ama ellerim, tırnaklarım bembeyaz oldu inanır mısın. Bulaşık bir yandan, çamaşır bir yandan böyle doğal manikür ayol. Faydalı bir deneyim oldu yağne..

Tüm bunlar olurken tek sohbet arkadaşım 3 yaşındaki kızımdı tabi. 7/24 çocuk kafası. Geçen gün en yakın arkadaşım bize oturmaya geldi. O da aynı yaşlarda çocuğuna benim gibi kesintisiz hizmet veriyor. Kızla epey bir süre iletişim kuramadık. Sürekli çocuklara baktık, arada birbirimize kaçamak bakışlar atıp gülüştük, aiiiy ne tatlılar, aiiyy büyüdüler yaa gibi salak bi onbeş dakikadan sonra sanırım ilk o sordu "ee anlat bakalım nasılsın" diye. Ayol kocam sormuyor bana nasılsın diye. Hatta kimse sormuyor. Ben nasıl mıyım? Bilmem nasılım? Nasıl görünüyorum? Nasıl olmalıyım? Bütün bunları düşünürken sağ tarafıma aldığım saçlarla oynuyorum. Cevabı olmayan sorularda hemen ellerimi çırpıp bir çocuk şarkısı söylemeye başlasam beni deli zanneder mi acaba. Yavaş ve sancılı geçen -yetişkin muhabbetine- alışma sürecinden sonra gideceği yere geç kalana kadar hiç susmadan konuştuk. Telefonu çalıp "nerde kaldıııııaaaaaannnn" diye papara yiyene kadar kana kana sohbet ettik. 5 dakika gibi geçen 2 saatin sonunda bunu daha sık yapmalıyız diyerek vedalaştık. Aslında bir daha yapamayacağımızı bildiğimiz halde. Çünkü çok tembeliz. Çok tembeliz be aytoan :)

Gelelim sevgili eşime. Ay inanmazsın bu aralar pek iyiyiz. Galiba o yüzden bunca zaman yazamadım. Ay adam bildiğin pamuk şekeri. Böyle elele kırlarda falan koşacağız o derece aşığız falan. Ya da ben iyiyim ondan bana öyle geliyor. Ay her ne ise tadını çıkarıyorum işte. Yok kız bana yardım ettiği falan yok. Hatta çocuğa torunu muamelesi yapıyor. Eve geliyor, eğer gözü çocuğu görürse(!) 'aiiy annesi büyümüş bu bee' falan diyor. Büyüdü dedesi işte 3 yaşına girdi diyorum. 'Ya saçları uzamış çok şeker' diyo. Hee her gün banyo sonrası tarıyorum işte elimden geldiği kadar dedesi diyorum. 'annesi ne yediriyosun yanakları şişmiş, kilo aldı bu kız' diyo. Yemeğiydi, temizliğiydi, parkıydı, uykusuydu hepsi bende. Yarın okuluydu, hastalığıydı, dersiydi, veli toplantısıydı, zartıydı, zurtuydu onlarda eklenecek buna. O yüzden şu kısacık mutlu zamanlarımı iyi değerlendirmeliyim anlıyo musun? Elimi kana bulayacağım zamanlar yakın biliyorum. Hadiiiiiiiiii gelin üstümeeeee kooorkmuyoruuum diye camı açıp bağıracam şimdi. Darlama beni. İyiyim işte..

Hadi yavaş yavaş canım. Güzel bir yaz olsun. Sevgiler.

mobil hareketler

Location:Ev

 
Designed by Beautifully Chaotic