Ne Aramıştın?

Yeme, içme, gezme, görme, gülme, annelik, babalık, çocukluk, sanat, çizme, boyama, müzik, tiyatro, film..

Thursday, September 10, 2020

Güncel 27

Yeni bir ondalık yaş grubuna girmek ne heyecanlı.

20ler, 30lar ve nihayet 40lar. Monica Bellucci gibi olacağımı düşündüğüm 40lar, elimde toz bezi, aynaya bile bakmadan hem de pijama ile hızla geçip gitmekte. Ben ise trene bakan çiftlik sakinleri gibi izlemekteyim. 

Tamam tamam o kadar da değil. Yapıyorum bir şeyler. Kollajen hapı aldım mesela. Her gün içmek gerekiyormuş. En son iki hafta önce aklıma gelip içmiştim. Kil maskesi, yüz masajı, pahalı kremler falan da aldım yanında. Ama işte o sürekli kullanım beni zorluyor. Sürekli yapabildiğim tek şey evli kalmak. 

Sanırım yakında bizim kızlar beni kulağımdan çekerek bir estetik cerrahi masasına yatıracak. Ya da yirmi yıl sonra falan ikna olup elimde Monica Bellucci fotoğrafı ile kendi ayağımla gidip "doktor bey, bana bunu yap" diyeceğim. Ödemeyi de böbreğimi satarak ancak karşılarım artık. 

Yıllardır kaşlarımı yaptıracağım ona bile tam ikna olamadım. Kalem ve farlarla kendim boyuyorum. Sevgili eşim eve her geldiğinde vay kenan abim, vay arnold, vay takashi, vay izzet naber lan diyerek yorumluyor kaşlarımı. Ne kadar fena boyuyorsam sakın kaşlarını yaptırma valla yüzüne bakamam bir daha dedi. Birbirimizin yüzüne asansörde falan bakıyoruz, sıkıntıdan. 

E yani kaç yıllık evlilik şimdi. Bir on yıl da öncesi var. Yani cicim aylarını falan bitirip evlendik biz. Düğünde 57 kiloydum, ertesi gün 70 oldum öyle çabuk saldım kendimi. Alnımda mission completed yazıyordu. 

Uzun bir İzmir tatili yaptık kızımla. Tatil dediğim de deniz gören ev karantinası. Üç koca ay, annem, babam, abim, üç çocuk. Evin heryeri mayınlarla doluydu. Arada basıp patlaya patlaya devam ettiğimiz uzun bir yolculuk oldu. Oradan ayrı bir yazı hatta kitap çıkar. Daha önce filmi yapılmış aslında, Rocky 3. 

İzmir'de iki bayram geçirdik. 

Kurban Bayramı benim içinde evladım içinde unutulmaz anlara sahne oldu. Son an'a kadar bağış yapılacak diye sevinirken, birden 95 kiloluk koca ineği leğenlerle taşımaya başladık. Çocuklar görmesin diye epey uğraşmama rağmen -ki pek başarılacak bir durum değildi- en son haşlanmış inek kafasındaki göz yuvalarına parmak sokuyorlardı. 

Dün online derste herkes bir anısını paylaşsın dedi öğretmen. Evladım tam olarak şöyle dedi; "kurban bayramında annem ve babam koca bir ineği bıçaklayarak öldürdü ve yedi" Hayal gücünün sınırsızlığına hayran kaldım. Bir kere babası orada bile değildi ki kendisi ateist bir insandır. İkincisi merhum islami usüle uygun kesildi. Son olarak kendisi de yedi. 

Ha öğretmenin burdan illa bir çıkarım yapması gerekirse, ayağımı denk almalıyım diye düşünmüş olabilir. Psikopat bir aile, her an elektrikli testereyle kapıma dayanabilirler.. 

Sevgili eşim ben yokken bekarlığın keyfini sonuna kadar çıkartmış. Pandemiden önce de çıktığı yoktu, iyice yapışmış eve asosyal kişilik. Televizyona burnu değecek kadar yaklaşıp bol bol ps oyunları oynamış. Zaten az gören gözleri iyice körelmiş. Şaşı kediler gibi burnunun ucundan başka bir şey görmüyor. 

Ehliyetler yenilenecekmiş ve tam sağlık raporu gerekiyormuş ya nah alır o gözle ehliyeti. Buradan tanıdık göz doktoru okurlarımdan fason göz muayenesi geçer raporu rica ediyorum. Yoksa Monica Bellucci gibi olmam gereken yaşta bunun şoförü olacağım bu gidişle. 

Ayrı kaldığımız yaz boyu bolca telefonla konuştuk tabi ki. Kendisi bir evlilik danışmanı edasıyla bu ayrılıkların ilişkimize ne kadar iyi geldiğini falan anlattı. Bu ayrılıklar bana da iyi gelebilirdi paçamda bir çocuk olmasaydı. Tüm gün camış gibi yatıp yuvarlanma şansım olsaydı ben de bu ayrılığın felsefi kafasını yaşamak isterdim. 

Elimde şarap, ağzımda pipo, ipek röteşambırım ile bıyıklarımı burarak "çok haklısın sevgilim, seni görememenin kalbimde yarattığı acı sıcaklığın tadını, seninle elbet kavuşma ihtimaline banıp yemek istiyorum" gibi cümleler kurabilirdim. Olmadı.

Bir kere de sen al çocuğu, ben tatil yapayım be. Ama nerde, parka götürse eksik getirir. Yani gerçekten bazen sosyal bir deney için bilinçli olarak bir araya getirilmiş insanlar olduğumuzu düşünüyorum. İsviçreli bilim insanlarının bir projesiyiz. 

Gelecek nesillere her aşkın evlilikle sonuçlanması gerekmediği, aşık bir kadının tahammül sınırları, aşk ve evliliğin tehlikeli sonuçları, çocuktan sonra aşkın donmuş yemek yağından farkı gibi çeşitli sosyal ve ailevi konularda mercek altında olduğumu hissediyorum. Anlaşılan ömürlük bir proje.

Uzun ilişki yorucu ama güzel. Mesela bazen neredeyse ikimiz tek kişi gibiyiz. Sabah aklımdan geçen, ona hiç söylemediğim bir şeyi akşam alıp geliyor. Şaşırıp kalıyorum. Telepatik bağımız çok yüksek. O'nu aramak için telefonu elime alıyorum, telefon çalıyor, O. El ele tutuştuğumuzda sanki kendimle el ele tutuşmuşum gibi hissediyorum. Etimiz, budumuz, kalbimiz, dalağımız hep bir olmuş arkadaş. 

Herkes farklı tabi. Olması gereken de bu. 

Bak bugün iki çocuğu olan bir arkadaşımla telefonda konuştum, dedi ki ya biz akşam bir salaklık yaptık, korunmayı unuttuk, çok korkuyorum ya hamile kalırsam. Nasıl yani şey mi yaptınız, onu mu yaptınız cidden öğüüü sus daha fazla anlatma kusucam kapat ya! 2 çocuklu kadınsın yakışıyor mu! Hadi ikinciyi yaptın, üçüncüye durumu nasıl anlatacaksın allaaşkına! Evladım biz babanla aslında kardeş değiliz ve zamanında çok kötü şeyler yaptık, sen de o yüzden aramıza katıldın mı diyeceksin? Çocuğun o saf pırıl pırıl zihnini böyle çirkin şeylerle ya kapat ya kapat arkadaşda değiliz bundan sonra öğüürk valla kusucam.. 

dedim..

Herkes farklı. N'apcan.

Wednesday, March 25, 2020

KoronaZi


Herkesin sosyal mecralarda canlı yayın yapıp toplumu bilinçlendirdiği, eğlendirdiği, özendirdiği, güldürdüğü, ağlattığı, paylaştığı, düşündürdüğü, kah aldatıp kah güven verdiği şu zamanlarda blog yazmak çok vasat bir şey olduğu için yazmaya karar verdim.

Gün gelecek vasatizm de hak ettiği değeri bulacak arkadaşlar.

********

Tüm dünyayı düşünmeye sevk eden bu malum virüsten önce de ben burada bizzat şahsım sizi uyarmaya çalışıyordum zaten. Yapmayın diyordum.

Her ne yapıyorsanız o'nu yapmayın diye defalarca uyardım.

Siz de artık biliyorsunuz ki haklıydım, o yapmamanız gereken şeyi yaptığınız için dünya bu hale geldi ve siz ve şahsım bu duruma geldik.

Keşke yapmasaydınız, olmasaydı, gitmeseydiniz, görmeseydiniz, yemeseydiniz, ellemeseydiniz, mıncıklamasaydınız, çorba yapmasaydınız, yapanı zavadak diye duvara şey etseydiniz.

Yaptınız arkadaşlar! Hepimiz oradaydık, gördük.

Yani tam olarak bir şey olmamış gibi görünse de kesinlikle bir şeyler oldu ve bu duruma geldik.

Hatta şöyle söyleyeyim "İşte Kuzuuu Kuzu Geldik"

Siyaseti burada bırakıyor ve gerçeklere geçiyorum. (yıllardır burada çok feci siyasi makalelerim olduğunu zaten daha önce okuyanlar bilir)

********

Virüsün hayatımı kısıtlamaya başladığını öğrendiğimde evde 13. günümü geçiriyordum. Aralıklı oruca başlamış, 10 kilo vermiş, acıkınca sandalye ayaklarını kemirmeye başlamıştım bile.

Eve et, çocuk olduğu için giriyor ve pişiyordu.

O da doğuştan vegi olduğu için "ööee yine mi et, hayvan yemem ben, kimin annesini, çocuğunu pişirip koydunuz önüme" diyor, evladım aynaya bak maruldan, hıyardan yapılmış bir halin mi var? Etten yapıldın, et yiyecen işte diye ikna edilerek tabağını bitiriyordu.

Hala köfteyi nohuttan, çıtır tavuğu cipsten, balığı annelerinden izin alarak aldığımız yumurtalardan ibaret sanarak yiyor. Balığın kılçığını görmemesine dikkat ediyoruz çünkü kılçık değil iskelet olarak düşünüyor ki bence haklı.

"Evladım, hayvanlarda birbirini yiyerek hayvan oluyor" diyerek hayvanlığımızı gelecek nesillere aktarmaya devam ediyoruz.

********

Ben zaten evdeydim de adam da farklı sürelerde fazlaca evde kalmaya başlayınca anladım ben bir virüs olduğunu.

Sisteme bir virüs girmese bu kadar götgöte olmazdık.

Evlilik; belirli kişilerin, belirli zamanlarda, belirli şeyler için, belirli süre birlikte olması üzerine kurulmuş bir sistem. Az ya da fazlası hata verir.

Evde uzun süre birbirimize maruz kalınca şöyle oldu; sistemin içi boşaldı ve ben "Allah Allah ya, okumuş, iki üniversite bitirmiş, askerliğini yapmış aslan gibi adam, neden hala evlenip gitmiyor anlamadım" demeye başladım.

********

Okullar kapandı, tatil değil uzaktan eğitim dediler ama biz bunu yemedik, yiyemedik.

Akşam 9'da yatırıp sabah 7'de okula çakı gibi hazır ettiğim çocuk, öğlen 11'de kalkıp "yiaa anne online ders 2'de başlıyor, brawl stars'da arkadaşlarla oyunumuz var, patates kızart bana" diyor.

Müfredatta da tam bölme işlemine gelmişler. Çarpma sanki bitmiş gibi bölmeye geçince okul kapandı. Çarpmada da 5'lere kadar gelmişler, onu da bitirememişler;

- Evladım beş kere beş?
- 15 anne
- Öyle mi yavrum?
- Evet anne
- Peki çocum.

Hadi beş kere beş = yirmi beş bunu tekerleme gibi ezberlettin, peki beş kere altı diye soruyorum seksen diyor.

Bölme hiç oturmadı. Eve ekmek almadığımız için bölmeyi ben de öğretemem. Ekmeğimi böldüm de yedim şarkısı da yardımcı olmuyor.

Eba çocukların olmayan kafasını iyice karıştırdı. Bölmeyi çıkarma işlemi gibi gösterdi, yandı gülüm keten helva (bu ne demek ve ben nerden öğrendim olm lan).

Öğretmenlere de gün doğdu; ınlıdınız mı nısıl ılıyırmışşşş??

Peki sen anladın mı nasıl oluyormuş?

Derdimiz yok, oturup sizi çekiştiriyorduk tüm gün mınako! İşini yapması gerekenler "ınlıdınız mı şımdı hı"

Evde oturup göt yayma heveslisi 1-C öğretmeni 657 Necla konuştu; "nıııldı ınlıdınız mı şımdı"

Anladık, anladık otur sıfır.

********

Annem ve babam İzmir'de ve sokağa çıkma yasağı yaşındalar.

Otomatik Portakal filmi gibi oldu ülke. Yaşlılar ölsün! Yok yea??

Onlara bir şey olursa Vuhan'dan başlayıp tüm Çin'i haritadan silecek yangını çıkarabilirim.

Ya da içime o yangın düşerse delirebilirim.

Adamlar Batman'in çorbasını içmiş, Batman ortada yok!

Joker anasına sövse Batmobil'le dünyayı yakar ama lazım olunca yok işte kayıp.

********

Bir süre karantinada yaşamayı öyle ya da böyle öğreneceğiz.

Zaten herkes çıldırıyor tavsiye vermek için.

Vay arkadaş şu evde oturma işini nasıl fırsata çeviririz diye neler neler.

Sanki her ay Harvey Nichols'a gidip banyo alışverişi yapıyordu da gidemeyenler için hacı şakir sabun önermiş mesela; "bu süreçte tercihim hacı şakir" valla mı??

Dünyamızı kirletmeyelim tabi ama "bu süreçte tercihim çamaşır suyu"

Sokak hayvanları için bir şeyler yapalım ama ben tırstım benimkini attım sokağa.

Çocukları ekrandan uzak tutalım ama tabi süreç böyle olunca saldım çayıra..

********

Güzel günler yakın değil arkadaşlar.

Yakın olan tek şey tehlike.

Ama ben buradayım merak etmeyin.

Arada güleriz diye.

********

25 Mart

İyi ki doğdun Annem

********

Ve Müzik

********
 
Designed by Beautifully Chaotic