Ne Aramıştın?

Yeme, içme, gezme, görme, gülme, annelik, babalık, çocukluk, sanat, çizme, boyama, müzik, tiyatro, film..

Sunday, February 16, 2014

Güncel 17

Olmuyorsa olmuyor. Zorlamamak lazım. Ulan çok komik bişii yazacam, millet gülmekten kırılacak diye bi kaide yok. Her zamanki olaylar abicim. Evde bebe bakan zavallı bi insanım sonuçta. Feyzbık diye bi lanete bakıp oha lan kuzenim maldivlerde amk, tanımadığım saçma sapan birileri partide, anam babam izmirde rakı masasında, oha o benim kocam mı, oha amk o bile eğleniyo diye ekrandan izliyorum hayatı. Ulan dayadılar bana hapı herkes eğleniyo ya la. Ocağınıza taş düşsün diyecem ucu bana dokunacak. Eğlenin amk ben cımbızla bıyık ayıklarken siz maldivlerde sevişip andır gırant partilerde film olun. Ben de ulan şu bilogda ne yazsam da iki yüz milyonluk giriş hasılatını düşürmesem diye kafa patlatayım. Geçen de baktım sabahtan akşama üç kişi okumuş. Bu mu lan sizin vefanız! Bittik valla amk. Bir paragrafta bana kaç kez amk yazdırdınız hepsi sizin suçunuz. Sonra bu kadın niye küfrediyo. Herkes bi kendine gelsin rica edeceyim..

Tamam bu paragrafta toparlanıyoruz. Bitti, küfür yok. Hayır yani maldivlerden, turkuaz deniz, pırlanta gibi parlayan kumlar, cincik gibi palmiyelerin olduğu yeri arkasına alıp sırıtık foto koyunca o. Birden kendimi kaybetmişim. Arkadaşım bankada çalıştığın mayışla sen hangi ülkenin adasının deniz kenarından sırıtık foto yolluyon benim feyzbıkıma yaa? Hayır unf etsek aha kıskandı diyecek. Evet kıskandım ulan unf amk! Benim iki yaşında sendrom sahibi cırtlak bebemle kapının önüne çıkamayışımı bu şekilde yüzüme çarpmanın ne alemi var? Ya bi git allasen internet yasaa mıymış ne bokmuş gelsin de kapansın amk bu kadar larç hayat mı olur yeaa. Ben sizin boktan süper hayatınızı izlemek zorunda mıyım arkadaşım. Kapı gibi hökümet var aha da kapatıyo hepinizi. Kapatın lan bunları. Vergileri de arttırın bi daa nah çıksınlar yurt dışlarına. İçimdeki ilkel insanı uyandırıyolla zorla ya. O kadar eğitim al, fransız dadılar, italyan aşçılarla büyü, piyano öğretmenin, tenis hocan olsun, doktora üstüne doktora yap, seksen ülkede kırkbeş dile çevrilmiş bilimsel eserlerin olsun, atomu parçalara ayır, sonra bi bebe doğur hooop hepsi yalan. Meğer hepsini sen uydurmuşsun. Yok yeaaaa! Ben oralara gidip k*çı açık bikiniyle palmiyenin altında foto koyamıyorsam sen de koyama amk..

Devreler yandı ilaç kullanıyorum biliyorsun. Tabii ki doktora falan gitmedim. Hastalığım belli; "ay muzaffer biz de yapalım bi tane çoğ şeker diğ miğ yağh" hastalığı. Alıyon bi tane antin kuntin sakinleştirici. Ohh temiz. O da kafayı saman gibi yaptığı için öyle komiklik yapamıyorum. Geçen iki gün içmeyi unutmuşum ay bi eğlendim bi güldüm anlatamam. Eğlence bitip "dur lan evi ateşe vereyim, karşısında da sigara içeyim" diye düşüncelerim olmasa pek hasta sayılmam aslında. Bak misal bugün, herkes mis gibi havada gezip eğlenirken dedim ki "lan madem mis gibi havada evdeyim, madem kocam odun, madem çocuk sıkıldı ağlıyo, madem ben de deliyim, niye törpüyü alıp ocağın kenarlarını kazımıyorum?" Beni ağzım köpürmüş şekilde törpüyle ocağın başında görünce bu, bi de göz göze geldiğimizde sapık bi gülüş yapınca buna, bebeyi kaptığı gibi ben anneme gidiyorum dedi. Dur lan çocuğu giydireyim bari dedim, yok yok diye uzaklaştı. Yani evde tek başıma kaldığım tek zamanı ocağı parlatarak geçirmek istemezdim ama çok ani olunca bırakamadım. Valla cincik gibi oldu ocak, bal dök yala..

Sevgililer günü. Ulan akşamına dövüşmeseydik iyi başladıydı aslında. Adamın boynu tutuldu. Tee zamanın birinde, yorgancıya yastık yaptıracam diye tutturduydu. Adama demiş ki içini iyi doldur. Yastıkla çıktı geldi bi gün. Kütük gibi iki yastık. Zabaana ikimizin de omuriliği yamulmuştu. İçine beton mu dökmüş naapmış adam perişan olduk. Sevgililer gününden on gün önce yine aklına geldi o yastıklar, çıkardı onunla uyudu. Kaç asırdır evliysek insan unutuyo tabi bazı şeyleri. Bu da unuttu o günleri herhalde. Yazık kafası ne sağa ne sola dönüyor. Bebenin mızmızlığına bir de adamın kaprisi eklenince sevgililer günü zehir zıkkım olarak suratımda patladı. Oysa ki tek beklentim bir çiçek, en sevdiğim pasta, erken uyuyan bebe ve patlamış mısır eşliğinde film izlemekti. Şimdi yazınca düşündüm de höhh yani. Elinin körünü de isteseymişim. Beklentiyi yüksek tutmuşum hocam. İnsan bazı şeyleri yazınca anlıyo. Yoksa gayet normal bir günmüş. Hödük bir koca, mızmız bebe ve kaçınılmaz kavga anı. Ayy çok sevindim şimdi abidin. Yani ben de o gün öyle geçti diye üzüldüydüm. Ay daha noolsun ya? Çok şükür yareppi, en kötü günümüz böyle olsun...

mobil hareketler

Location:Ev

Sunday, February 2, 2014

Normal Bir Hayat

Sen hiç kendi saçıyla kavga eden çocuk gördün mü abidin? Kalem, kağıtla, burgu makarnayla, yastıkla kavga eden çocuk gördün mü? Uzaylı bi aileyiz sonuçta diye robot aldık. Di dut di dut konuşuyor, hareket ediyor diye yerden yere vurdu garibi. Yanından her geçtiğinde bir tekme savuruyor robota. Lan daha yeni 50kaat saydım ona eşolusu. Tepikleyeceğini bilsem lastik top alırdım. Ne uğraşıyon ver eline tas tarak oynasın de mi. Yazık günah. Üstüne yirmi daha koyup bi büyük rakı alırsın o paraya. Kalemle gözünü oymaya çalışıyo şimdi de. Duvarları çizmesine izin vermediğim için etrafa fırlattığı kalemlerden biriyle. Hevesli aktivist anne olarak çocuğum bir frida kahlo bir dali bir picasso neden olmasın diyerek gidip gazlı kalem aldım. Sandalye, koltuk, halı ne varsa boyadı. Silecem diye uğraş dur. Anayın uşağı yok evde diye topladım kalemleri attım camdan aşşaa. Eşekliğime doymadım, gittim pastel boya aldım. Ulan kağıdı çizip boyasana bebe. Pastelle de evin duvarlarını boyayıp anamdan emdiğim sütü burnumdan getirince kuru boyaya geçtik. İyi bok yedik. Yerdeki parkeler rengarenk soyut eserlerle dolu. İki çizik atılmış boş resim sayfaları ve karalamaya doymadığı parkeler. Otuz yıl sonra ünlü bi ressam olacakta, dergilere trilyonluk röportaj verirken "resim yapmaya biricik annemin parke ve duvarlarıyla başladım, kendisi çok güzel ve asil bir kadındır" diye beni gösterecek, bütün kameralar bana dönecek, ben de botokstan pörtlemiş mimiksiz yüzümle kafamı iki milim aşağı yukarı oynatmak suretiyle gralıça selamı vereceğim. Altımda dizi çıkmış yırtık eşortman, sırtımda terle o parkeleri nasıl sildiğimi kimse bilmeyecek. Hee oldu canım. Oldu anam..

Eskisi gibi yazamıyorum çünkü sana belki normal gelen, tahammül edebildiğin günlük rutinlere kafam/beynim dayanmadığı için sakinleştirici ilaçlar alıyorum. İlaçlar sayesinde fiziken ot gibi olan hayatımı ruhen de ota çeviriyorum. Bu gün biraz geç içtim. Tesir etmeden iki satır yazayım bari. Sabah evde bağırıp duruyordum pazar da kime pazar? pazar da bana mı pazar? bu pazarlar kime pazar ulan diye. Tam duvara kafa atacaktım ki aklıma geldi ilaç içmedim lan ben diye. Biraz sonra kanıma karışacak olan ilaç, içinde bulunduğum şartlara uyum sağlamam için bana yardımcı olacak. Kız kahvaltısını yapmadığı için omuzlarıma çöken fil kaybolacak mesela. 1500kez anniii dese bile gülümseyerek bakabileceğim. Düzen takıntım yüzünden sinir krizi geçirmeyeceğim. Yerdeki yiyecek, içecek lekelerini, oyuncakları sabırla temizleyip kaldıracağım. Saat 11:45 olmasına rağmen uyumaya devam eden "sevgili eşim" kalktığında şikayet etmeyeceğim. Hatta belki "nasıl iyi uyudun mu bari" diyeceğim. O da zaten cümle içindeki kinayeyi anlamayacak. İyi ya sorun yok diyecek, kahvesini alıp bilgisayarın başına geçecek. Evdeki hayalet casper gibi. Ben de bir ot olarak bitkisel hayatıma bu fanusta devam edeceğim. Şimdi ilaç almayıp kendim olmayı tercih etsem bir dolu huzursuzluk. Bağır, çağır, kır, dök ne gerek var? Yuvayı dişi kuş yapıyor ya şekerim. Yapıyoruz işte. Kuş olarak değil ot olarak ama. Başka türlü olmuyor..

Annem her zamanki gibi bir ay çocuk baktım, her yanım ağrıyor bahanesiyle kafa tatiline gitti. Antalya'da havuz keyfi yapıyor ve beni arıyor "ee nasılsınız, kız nasıl?" Nasıl olabilir anne? Gören, duyan da bir ay bebeyi kadına bırakıp her sabah gezmeye, her gece diskoya çıktım zannedecek. Ne yaptıysak beraber yaptık. Bir tane bebeye tek başına bakamazken bana ikinciyi yap, ben buna bakarım, yalnız kalmasın diyor. Ulan ikinciyi de yaparsam bebeler anasız kalacak bunu düşünen yok. Sanki ben demir gibi sağlam, beton gibi güçlüyüm aq. İçim çürüdü be. Doktora gitsem, anlatmaya başlasam üç ay yatış verir. "Allah sabrını verir yavrum, dayan!" Yok valla sabrı ilaç veriyo annem ya. Öyle ilahi bişii yok yani. İçiyosun ohh. Yağmurlu bir new york sabahında, şemsiyeyle dans ederken fonda I'll be your baby tonight çalıyor gibi oluyor hayat. Yüzünde salak bi sırıtış. Acımadı kiii, acımadı kiii diyen bir ifade. Normal varsayılan günlük olaylar. Normaller. Sonra bir bakıyorsun hoop akşam olmuş. Normal bir akşam. Üzerinden sığır sürüsü geçmiş gibi hissettiğin normal bir akşam. Odaklanabileceğin ne bir kitap ne bir dizi ne bir film kalmamıştır. Tek derdin evi toplayıp uyumak. Evi yarına hazırlamak. Normal olarak..

Şubat ayı hem 92587231095481. evlilik yıldönümümüz hem kızın doğum günü hem de ömrümüzdeki en kısa ay olması nedeniyle özel bir ay bizim için. Ha bir de sevgililer günü var tabi. Ay sonu da kayınvalidenin doğum günü. Bandıra bandıra yemelik bir ay yani. İçimde de azıcık bir heyecan olsa bari. Ulan ilaç kana karıştı galiba be. Ohh valla bi gevşeklik bi rahatlama. Adam da uyandı. Saat 12:50. O da ilacın etki etmesini bekliyo herhalde uyanmak için, haklı. Huzursuzluk çıkmasın diye bekliyo. Ne düşünceli adam ya. Valla çoğ seviyom. Çocukta çocukluğunu yapıyor işte şekerim. Annii annii günde yüzbin kere. Hangisi yapmıyor ki. Aman hangimiz mutluyuz zaten. Çok şükür neler neler var. Napayım bey uyandı ben bi çay koyup karnını doyurayım bari. Evimin diree, çocuğumun babası. Daha allahtan belamı mı istiyorum ben ya. Hadi tutmayın beni, normal bir gün geçirmem lazım..

Öperim..

mobil hareketler

Location:Ev

 
Designed by Beautifully Chaotic