Ne Aramıştın?

Yeme, içme, gezme, görme, gülme, annelik, babalık, çocukluk, sanat, çizme, boyama, müzik, tiyatro, film..

Monday, February 1, 2016

Bazı Minnoşlar, Minnoşluklar...


"Bazı insanlar tanırsın anlatmak için sayfalar dolusu yazar yine de onu tarif edemezsin ne ilmin, ne irfanın yeter. Bazı insanlar tanırsın 'arkadaşlar bu bildiğiniz bok' deyip geçer, gidersin."
zöyü pilavet..




Annecilik ya. Büyük meslek yemin ediyorum. Kendimden biliyorum. Ben hamileyken bu müessese yeni yeni yuvalanıyordu. Ben de hamilelik sarhoşluğundan hiçbirini öyle deli gibi takip etmiyordum. Uyu, uyu, yat uyu modundaydım. Yaklaşık 5 ayda 30 kilo almak hiç mi hiç zor olmadı. İnstagram ve tiwitter'dan bir kaç hamile birbirimizi bulup çocuğumuza ne isim koysak diye makara yapıyorduk. Yeni yeni civcivlenen baby shower partileri, doğum odası şaşaları, aile büyüklerine ve dostlara en fantastik sunumlar, bebeğin ultrason fotosundan magnetler, doğum anında merceği gtüne sokan fotocular ve hatta doğum makyajcıları hepsi daha çok yeniydi. Ya da ben her zamanki gibi salaktım. Aynı filmlerdeki gibi olmadık bir zamanda suyum gelecek, alelacele hastaneye gidicem, ıkına sıkına doğurup hoop annemin yaptığı sıcacık lohusa şerbetini içecektim. Lohusalık dediğin de 40 gündü. 40 gün anne evde yalnız bırakılmaz, hizmet, hürmet eksik edilmezdi. Doğurdun diye kocanın baş tacı olmazdın, çünkü zaten hep öyle değil miydin? Anne ve baba olmaktı ulan sonuç. Abartılacak bir şey yok. Nasıl sade, kendi halinde bir düğünüm olduysa bu da öyle olacaktı. Bir tek daha minnacık bir çocukken kodladıkları kırmızı lohusa tacım illaki olacaktı. Gerisi annemin, teyzemin, kuzenlerimin olduğu gibi tatlı ama telaşlı, su akar yolunu bulur şeklinde devam.

Ama gel gör ki olay öyle olmadı. Paylaşılanlar, düğünler, nişanlar, yapılan kutlamalar, sunumlar, şatafat yüzünden yıllar önceki kendi düğünümden soğudum. Havalarda uçuşan dolarlar, padaung kabilesinden ülkemize gelin gelen gırtlağına kadar altın tepilmiş (altın tepmek) kadınlar gördü bu gözler. Neyse ki kocam 'Evet' demeden önce (ki yüz kere izledim hala evet mi viyykk mi diyor orada çözemedim) iki şişe viski içtiği için çok sarhoştu ve düğün videomuzda hiç yoktu. Ben de 90 dakikalık videonun 10 dakikasını işgal edebilmişim. Oraya bi makas atsak "Ya biliyom bunu rüküş melaatin düğünü bu" diye yuttururum. Bak ne geldi aklıma, düğünümüzde çıkacak orkestranın kesinlikle oyun havası çalmaması için nasıl bastırıyor bizim salon erkeği. "Bakın, düğünü terk ederim eğer halay havası çalınırsa" diye tehdit bile ediyor. Ancak bütün akşamı düğün odasında içmeye devam ederek geçirdiği için halaya ilk kalkanların kendi familyasından olduğunu göremedi. Ama ne zaman bana kızıp küçümsemek istese "hee şu senin düğünde göbek atan akrabaların" diye başlar söze.

- Ney lan bu mutfağın hali, nebçim kadınsın lan sen?
- Aman kocacım hemen topluyorum, 6'da kalktım yetişemedim, bebelere tek başıma bakıyorum, bakıcım da yok benim, tek başımasknxjabnsja..
- Hadi ordan rezil kadın "senin düğünde göbek atan akrabalarının da" mutfağı pistir! Şrrraaakkk!

gibi..

İşte efenim bu sosyal mecralarda görüp bir yerimiz şişmesin diye biz de yavaştan esnafın yüzünü güldürmeye başladık. Çok istememe rağmen nasıl yapılır anlamadığım için baby shower yapamadım. Gelenlere ben mi hediye verecem, onlar mı bana altın takacak, kim kime ne takacak, gün gibi kısır-çay yeter mi yoksa godivadan pasta mı olacak, davetliler için uçak mı kaldırayım yoksa akbil basıp mı gelsinler bir türlü bilemedim. İşin ucunda çarşaf çarşaf foto çekip "ne eksiğim var lan benim, paraysa para amk, arabamı satar yine de rezil olmam size" diye bir sidik yarışı var. Neyse araba hala duruyor. Klasik pastaneden gidip beyaz tüllü, içi bademli bebek şekeri neyine yetmiyor di mi? Yetmez abicim. Bakıyorsun kadın hastanede doğum yapacağı odayı satın almış. Oda kapı kolundan, pencere pervazına kadar pembe saten fırfırla çevrili. 5x5m duvara swarovski taşlarla "Hoşgeldin ZenginSu" yazdırmış. Yetmemiş doğumu için davetiye bastırmış, davetlilere fraklı garsonlar somonlu kanepe ikram ediyor. Ensesi kalın kocası, para dolu lv bavulu doğum doktoruna verirken, İtalya'dan özel getirttikleri fotoğrafçıya poz veriyorlar. Sen de bir elinde çikileta kavonozu diğerinde mendil, kaderine lanet ederken aynı zamanda fotonun altına "tibrik idirim cinim, zinginsu siğlikli biyisin" deyip layk yapıyorsun. Sonra kim gider de mahalle pastanesinden bayat bademli doğum şekeri alır? Tüm ananelerimizin içine zçtınız amk.

Biter mi? E bu bebeklerin ilk gülüşü, ilk agu demesi, b*ku, dişi hepsinden ziyade ZenginSu'nun ilk doğum günüsü.. "Zoruna gidiyorsa takip etme o zaman şekeraam" dediğiniz herkes unfollow'a bassaydı şimdi sizi anca kuru temizlemeci rıfkı abiniz izliyor olacaktı. O yüzden susup sindirecen bu lafları. Hem bunlar hep hikaye. Hepsini ben uyduruyorum. Bunu unutmadan okumak lazım.

İsviçreli bilim insanlarının araştırmalarına göre, uzun süre bu şaşalı hayata maruz kalan denek (denek dedim AVHABHJKAHKJA gülmek benim de hakkım) bir süre sonra kendini o hayatın içinde zannediyor. Maaşını aldığı her gün, onların gidip kendi gidemediği o her yaz tatili, bilmem ne kafede tabağı 55 liradan ton balıklı salatayı yiyemediği o her fotoğraf suratına tokat gibi patlasa da, yine araştırma sonuçları diyor ki; bir süre sonra deneklerin beyinleri bu fotoğrafları hafızaya kayıt etmeyi reddediyor. İşte beyinin muhteşem savunma mekanizması!! Dahiyane değil mi?..

Sonrası işte tam da şimdi geldiğimiz nokta. Annecilik müessesesinin kısmen kaliteli, kısmen varoş, apaçi stayla insanların elinde mıncıklanması. Çok yakın bir zamanda yaşadığım tecrübe ile kendini geliştirmiş hiç bir annenin çokta takılmayacağına emin olduğum, ama bu değişen sistemin çarkında, avını bekleyen örümcek gibi sinsi ve sabırlı, avını bir başka sürüye kaptırmayı göze almayacak kadar toynaklılar. Tavsiyem, o bana b*k atmaya çalışan k*çlarınızı kollayın. Çünkü bugün bana, yarın size..

Şimdiye çoktan topuğuma sıktırmak için bir tetikçi bulmuşlardır. "Tez kellesi alına" diye çıkmıştır ferman. Ulan bana bir şey olursa bunlarla bir olup lansman lansman gezecek, bloglarınıza zkindirik bültenler koyup cebinizi dolduracaksınız biliyorum.

Az değilsiniz siz. Şark kurnazları sizi. Tatlı su balıkları. Aman bana dokunmasıncılar. Ay benim hiç haberim yokçular. Ay ben onu sana söylemedimciler. Sen yanlış anladıncılar. O iyi kızdır aslında ama öteki çok fenacılar. Aslında birbirini bir kaşık suda boğacak olup kol kola geziciler. Ay bana neler neler diyoğlar, beni mağdur ediyoğlar diye prim yapıcılar. Bana ahlak dersi vermeye kalkan ama daha iki hafta önce kendisine yapılan eleştiri yüzünden o kibar kibar laf anlatmaya çalışan insanlara "kömsönöz lön sözzz?? hödsözlörrr!! kömsönözzz" diye çemkirenler. Ah siz var ya siz.

Müessese o kadar dar ki ç*k gibi meydandayız, meydandasınız. Yu nov mi, ay nov yu.

Benden uzak, Allah'a yakın olun.

Selametle.

from my zoiPhone😎

Location:Ev

 
Designed by Beautifully Chaotic