Ne Aramıştın?

Yeme, içme, gezme, görme, gülme, annelik, babalık, çocukluk, sanat, çizme, boyama, müzik, tiyatro, film..

Wednesday, December 11, 2019

İlkokul 2



İkinci sınıf, birincinin üstü olup çocuğunuzun okuma-yazmayı çok iyi bildiğini zannettiği ve fakat bir o kadar da sıkıcı bulduğu bir sınıf oluyor. Her şey kolay da o ca(ğ)nım gözleriyle okumak, o minnoş elleriyle yazmak çok sıkıcı.

Artık göremiyorum anne, ellerim yoruldu anne, sen oku anne, sen yaz anne, sen boya anne, sen çöz anne hatta sen söyle anne. Sanırsın eğitim hayatını hatmetmiş seni de asistanı olarak işe almış bir petrön.

İki paragraf okuyup konu hakkında üç soru cevaplayacak diye yarım gün harcıyoruz. Özeti; Ali ve Ayşe pazar günü pikniğe gitmiş, top oynamış, elma yemiş olan paragraftan birinci soru pikniğe ne zaman gitmişler?

- Sabah gitmişlerdir di mi anne?
- Yazıyor ya çocum.
- Sabahtan sonra mı gitmişler?
- Evladım bak orada yazıyor.
- Ne yazıyor?
- Cevap yazıyor cevap!
- Öf bir daha mı okuyacağım şimdi! Zaten gözlerim dalıyor?!.
...
- O zaman sen yaz.
- Cevabı bilmiyorum, okumayı da bilmiyorum, yazmayı da bilmiyorum, hiçbir şey bilmiyorum ve çok mutluyum oh beee! yazayım mı çocum?
- Öeee yazma git sen ben kendim yaparım ödevimi ööeee
- Aferin yavrum bak ne güzel, kendin yap çocom.

Eve ödev getirmesin, okulda etüt dersine kalsın, orada yapsın dedim, ödev yapmak yerine bana iki sayfa sitem mektubu yazmış. Nerde kaldın anne, seni bekliyorum anne, hala gelmedin anne, üf anne, küstüm anne..

Matematik problemleri ile gerilim daha da tırmanıyor. İki işlemli problemlere geçtiler. Ahmet'in 79 lirası var, bunun 15 lirası ile kalem, 33 lirası ile kitap almış, kaç lirası kalmış?

- Toplayacağız di mi anne?
- Neyi toplayacağız mesela?
- Hepsini
- Bak şimdi Ahmet'in ..
- Tamam tamam sus çıkartacağız di mi?
- Ya bak bi dak ..
- Tamam tamam sus toplayacağız.
- Evladım bak şim ..
- Tamam tamam toplayıp çıkartacağız.
- N'aaaparsan yap çocum, topla, çıkart, fırlat, yırt sayfayı, top yap, at çöpe ooh istediğini yap!
- Öeee baba yaa, annem yırt diyo, ödevini diyo, at diyo ööee

Doğal sayılar kavramına geçmişler. Anne doğal sayı ne demek diyor; doğal sayı, doğal sayı işte. Doğal inek, doğal ağaç neyse doğal sayıda o. Otuz üç doğal sayı mı anne dedi, valla anormal bir durumu yok bence doğal dedim.

Basamak değeri, sayı değeri, sayı değeri toplamı, basamak değeri yuvarlaması derken okumaya yazmaya üşenen çocukla su kaynatıyoruz evde. İlk okuldan mezun olalı altı yüz yıl geçmiş, bana okuma yazma öğreten öğretmenimin kızlarının bile otuz yaşında çocuğu var, biz hala doğal sayı, basamak zartı..

Hafta içi her gün dolu dolu ödev, hafta sonu 15 günlük ödev daha. Bildiğin paralı askeri okul.

Öğretmenine mail yazdım, hocaanım hafta sonu dediğimiz hepi topu 48 saat biliyorsunuz değil mi? bunun 20 saati uyuduk falan desek temel ihtiyaçlarla geriye bir gün bile kalmıyor, bu ödev olayını çok mu şaaptınız acaba diye. Bu hafta tamamlayamadıysa haftaya mutlaka kontrol edeceğim dedi. Oldu o zaman ben her gece üç gibi çocuğu uyandırıp ödev yapmasını sağlarım komutanım dedim. Çünkü neden uyuyalım ki diğ mı?

Bu sene veli whats-up grubuna dahil değilim. Aslında sınıf grubu varmış ama beni eklemediler. Fark etmediklerini düşünüyorum. Ne kadar sıradan bir insansam artık yokluğum hissedilmiyor. Bazen bu iyi bir şey.

Yeni okul, yeni sınıf ve yeni arkadaşlıkları oldu evladımın. Dün de eve ilk aşk mektubunu getirdi. Tabi kendisi onun daha aşk mektubu olduğunun bilincinde değil. Utku bir şeyler yazmış bu kağıdı verdi bana dedi. Bir kız ve erkek çizip aralarına kalp koymuş ve o müthiş cümleyi yazmış "seni çok seviyorum zoigirl planet" Ne yapacağız bu kağıdı dedim, dursun orda bir yerde dedi. Umursamazlık seviyesini beğendim.

Şöyle bir bakıyorum diğer veliler çocuklarını hafta sonu bir kurstan diğerine yetiştirme derdinde. Anam bir reklam vardı ya "hem koşsun hem obua çalsın istiyorum, zaman yetmezliğinden koşarken obua çalıyor artık" diyordu anne, aynen millet koşturuyor çocuklarını.

Satrançtan baleye, yüzmeden tenise mekik dokuyorlar.

Hiç işim olmaz kardeşim. Cuma günü akşam evin kapısını kilitlerim, pazartesi sabahına kadar açılmaz. Spor desen haftada üç gün okulda spor yapıyor (zumba, jimnastik, yüzme), müzik öğretmeni -bile- hafta sonu ödev veriyor melodika çalıyoruz, ille bir etkinlik ödevi oluyor, haydi kes yapıştır, tak takıştır, ps oyna, yemek, uyku derken hop pazartesi olmuş, yallah okula.

Çocuğumun babasına da ödevlerde yardım etsin diye ingilizceyi verdim. Geçen uzaktan izliyorum, bir yandan ps oynuyor diğer yandan kıza oraya şunu yaz, buraya bunu yaz diye ödev yaptırıyor. Ödev yaptırıyor denmez aslında, soruların cevabını yazdırıyor diyelim.

Dedim bırak ya, ben en azından saçımı başımı yolsam da çocuğu düşünmeye, anlamaya zorluyorum. Neticelerini de veli toplantısında gayet iyi şekilde aldım. Gerçi tüm velilere aynı şeyleri dediklerini düşünsem de iyi yani, çocuk yaşının çocuğu işte ne olacaktı.

Kitap okurken okuduğu şeyi anlayıp gülmesi, üzülmesi ya da sinirlenmesini izlemek çok şeker. Olm anlıyor lan bu diye babasıyla kıs kıs gülüyoruz. Anne bilgisayarından okulun portalını açıp bugün yemekte ne varmış ona bakacağım diyor. Ay allaam daha dün agu bugu deyip altına zçıyordu ne ara büyüdü yareppi diye tatlı bir hüzne gark oluyoruz.

Geçenlerde teneffüs aralığı çok kısa diye okulda eylem yapmış, kağıtlara teneffüs hakkımız, söke söke alırız yazıp koridorda slogan atmışlar. Kaç dakika teneffüsünüz dedim 9 dakika dedi. Kaç dakika olmasını istiyorsunuz dedim, 10 dedi. Aferin yavrum, hakkınızı arayın dedim.

Büyüyorlar, engel olamıyorsun.


İkinci sınıftan sevgiler efenim.
.
.
.

-music-

Wednesday, March 6, 2019

İlkokul 1

Okul işi çok acayip. Bambaşka bir dünya.

Bir kere heryer anne dolu. Herkes anne. Müdür anne, öğretmen anne, aşçı anne, sen annesin, o anne, bu anne, herkes anne. Herkesin çocuğu var. Her yerde çocuklar geziyor.

Balayı çiftleri için uygun bir tatil yeri değil mesela, gürültülü. Ya da bir tek ben doğurdum, benim çocuğum var, kimsenin yok benim var, doğurdum ben, bi ben doğurdum zannedenler için iyi bir rehabilite merkezi. Bütün dünya doğurmuş, çocuğunu okula getirmiş.

O kadar çocuğa rağmen bir tek ben doğurdum diyebilen de var aralarında. Bizimkiler okulda yaşayan bir tür canlı, onun ki onun çocuğu çünkü o doğurdu.

Öğretmenler de çok şeker. Her şeye cevapları var her şeye.

Arkadaşı makasla saçını kesmiş, neden böyle bir şey oldu diyorum "makas kesiyor mu diye denemiş" diyor. Canım ya çok şeker. Kafasına tükürmüş diyorum "iki kişi tükürükleşirken ortalarından geçmiş sizinki" diyor. Zamanlama hatası yani. Kalem kutusunu fırlatmış yüzüne diyorum "bakmadan şöyle bir atıvermiş" diyor. Şöyle mi yani diye vazoyu kafasına fırlatıyorum mesela.

Yılların tecrübesi tabi. Ne desin, evet hamfendi hepsi öküz bunların, haklısınız mı desin.

Ödevler evin neşe kaynağı.

Hadi kızım, otur evladım, yaz çocuğum, okusana yavrum, evladım okula niye gidiyorsun sen, tornacıya git iş öğren o zaman yavrum, bu nasıl yazı çocuğum, insan okuyacak bunu evladım düzgün yazsana, ya altı üstü 7'den 4 çıkaracan kızım ne kadar zor olabilir ki, ay yok büyümeyecek bu çocuk, büyümüyor, kaldı böyle, eyvahlar olsun.....

Ödevler de yetmiyor "veli katılımlı etkinlik" düzenliyorlar.

Doğuran kişi otomatik olarak çocuğun velisi oluyor. Evladımın babasının bu tür etkinliklerle uzaktan yakından alakası olmadı. Doğumu gerçekleştiren sevgili doktorum bile veli etkinliğinde kendisinden daha etkin diye düşünülebilir.

Hepsi birbirinden uyduruk bir çok etkinliğe giyinip, süslenip gitmek gerekiyor. Baktılar her çağırılan yere gidiyorsunuz "sizi okul aile birliğine alalım" diyorlar. Almayalım canım ya. Okul, aile, birlik bunlar bana alerji yapıyor. Ben veli olarak mezun olmak istiyorum okulunuzdan, mümkünse.

Her haftaya bir sunum istiyorlar.

Ya bu çocuk 7 yaşında ve kimse kimseyi kandırmasın, o sunumları ben hazırlıyorum. Bak şimdi yarın pandalar hakkında sunum yapılacak diye ben ayılar dünyasını sörç ediyorum şu an. Konu babasına daha yakın olmasına rağmen adam ilgilenmiyor. Pandalar da çocuklarının sunumunu hazırlamazdı bence.

Programlı, düzgün yaşayan insanlar için okul hem şahane hem kolay. Ben her sabah "bu gün günlerden neydi yiaa" diye uyandığım için bana karmaşık geliyor.

Haftanın günlerini "bu gün forma giyme günü, bu gün serbest kıyafet günü, bu gün eşofman günü, bu gün oyuncak günü, yarın elma günü" falan diye takip edebiliyorum. Sor bak bu gün günlerden ne diye sor mesela, bu gün günlerden forma giyme günü. Artık perşembede miyiz pazartesi mi onu bilemem.

Daha da üç ay var. Daha bunun ikinci sınıfı var. Beşincisi bile var. Lisesi var. Allahım hiç bitmeyecek di mi bu? **katılarak ağlarken gülme efekti**

Küçücük bir çocukken "biyiyinci iğritmin ilicim" diyordum. Çocukluk böyle bir şey işte. Saçma yani. Ben ve öğretmen olmak.

"Haydi çocuklar şimdi hep beraber elele tutuşup camdan hooop"

Velisin sen Veli kal.

Sevgiler efenim.
 
Designed by Beautifully Chaotic