Ne Aramıştın?

Yeme, içme, gezme, görme, gülme, annelik, babalık, çocukluk, sanat, çizme, boyama, müzik, tiyatro, film..

Wednesday, January 17, 2018

Güncel 24


Anti-depresanlardan usandım. Her allahın günü ilaç içmek zorunda mıyım arkadaş? Hani bir organın görevini yapamaz da mecbur ömür boyu destekleyici birşey içersin okey. Çocuk okula başlayınca benim tırlatmalarım da hafifledi. Dopamin, serotonin, endorfin, melatonin vücutta, beyinde ne varsa yerine oturdu. Hayatımın "dalgalandım da duruldum" bölümüne geçtim, ben niye her sabah amerikan filmlerindeki gibi avucuma ilaç boşaltıp yutuyorum yau? Çıkartın olm beni bu filmden.

Tabi bunu yakın zamanda bu filmin senaristi olan doktoruma aynen bu şekilde anlatacağım. Adam da ben böyle tuhaf örneklerle durumu anlatınca her seferinde değişik bir ilaç yazıyor. Doktor bey benim normalim bu yannız, beni o şekilde şey ederseniz diye eklemeyi unutuyorum.

Maşallah turp gibiyim. 40. sanat yılımın altın çağını yaşıyorum. Kara kalemden akrilik boyaya, akrilikten sulu boyaya, portreden ilüstrasyona, beginner'dan intermediate'e, zevkten dört köşeye geçiyorum arkaaşlar.

Yazmak kadar çizmekte fevkalade keyif veriyor. Manzara resmi yapılır mı ulen, fotoğraf makinası diye bir şey var, çek, as duvarına ehiehi diye koca tablolarla alay ederken şimdi, vay anam babam nasıl çiziyorsunuz bunları diye gözlerim beleriyor.

Beğenilerin de bir orta yaşı var kardeşim. Müzikte öyle. Evde yalnız kaldığımda açıyorum Emel Sayın'dan "Üzüldüğün Şeye Bak" ya da Muazzez Abacı'dan "Silemezler Gönlümden" ooh ev şenleniyor. O günün akşamı rakı sofrasına bağlanıyor o da ayrı keyif.

Öyle gündüz vakti pitbull dinleyecek yaşlar geçmiş bebişim.

Kereviz, dereotu, bal kabağı bunları severek yiyeceğimi hiç düşünmezdim. Bundan yirmi yıl önce bu saydıklarımı görünce radyasyondan kaçan adam gibiydim. Hele bakla (yazarın suratı buruştu), annem bakla pişirdiğinde eve giremezdim öğürmekten. Şu yaşıma geldim daha ağzıma bakla almışlığım yok. Onu 70'li yaşlara bırakıyorum. İkinci bahara.

Bitkicilik başladı. Orta yaş bitki severliği. Evi botaniğe çevirmek istiyorum. Askılı saksılardan yapraklar sarksın, kapıdan, pencereden bitkiler fışkırsın, yeşilliksiz bir köşe kalmasın istiyorum. Bunun 70'lerinde ise çiçek severliğe geçip menekşe, cam güzeli, sardunya, kasım patı yetiştirmeye başlayacağım herhalde.

Çiçeklerin o kaprisli dünyası şu an ilgimi çekmiyor. Neymiş menekşeleri her gün sevip konuşacakmışsın yoksa küsermiş. Vah g.tüm! Bitki iyidir. Bitki adamdır adam.

Bak yazılarım bile değişti. Ne kadar mülayim, saygılı, görgülü yazıyor ve minik nüktedanlıklar yapıyorum diğıl mı. Nerede o Dükün kızı havaları, nerede o osman abicilik, kankacılık, vurduculuk, kırdıcılık? yok! Pırlanta gibi insanım ayol.

Her yaşta bir keramet varmış şekerim. Rabbim ömür versin de şıkır şıkır yaşayalım. Evet yaşla birlikte biraz hidayete de eriyor insan. Gerçi diyet yaparken şeker yemeyeceğim diye kuran'a el basıp fıstıklı baklava falan yiyorum ama. Çarpılmadıktan sonra pek sorun olmuyor.

Aman canııım, masum değiliz, hiçbirimiz..

Yani onu diyorum ben artık bu anti-depresanları bırakıp beden olumlama, beyin telkin etme artık ne zkimse o olaylarına gireyim diyorum. 6 ay kan, ter içinde squat yapacağıma, ayna karşısında belirli  bölgelere kalk ve yuvarlan seni hımbıl şey diye telkinle elde edilecek maksimum değere odaklanmak istiyorum.

Çünkü neden olmasın? 
 
Designed by Beautifully Chaotic