Ne Aramıştın?

Yeme, içme, gezme, görme, gülme, annelik, babalık, çocukluk, sanat, çizme, boyama, müzik, tiyatro, film..

Sunday, June 19, 2016

Diyaloging

08:30

- Sabah iki lokma peynir yedi onunla duruyor.
- Hı iyi.
- İki lokma peynirle karın mı doyar? Sor birşey istiyorsa yap şu çocuğa!

- Evladım ne istiyosun, ne yapayım?
- Benim karnım top anne.
- Hı iyi.

- Ay ne rahatsın zoi, çocuk aç, iki lokma peynir diyorum yaa!
- Sordum anne, karnı tokmuş. Aç olan çocuk tokum demez di mi?
- Üfff ne biçim annesin, çocuk iki senedir aynı kiloda, çırpı gibi yavrucak, yazık çok üzülüyorum, sevdiği bir şeyi yapsan yer, git yoğurda muz falan doğra onu yer belki.

- Çocom yoğurda muz doğrayayım, yer misin?
- Ya söyledim ya anne, benim karnım TOP!
- Hı iyi.

- Sorana kadar yapıp kaşıkla yedirsen olmuyo mu? Senin üşengeçliğinden vitaminsiz bu çocuk. Ananeciiiiim sana muzlu yoğurt yapayım mı piremsesim? (ulan ben de sordum ya, sordum diye kızdın, git yap dedin ya, sen niye soruyon ki şimdi)
- Üfff anane yaa yemiycem, topum ben!

- Yemiyor. Haftada iki yumurta yese kar. Ne sebze yiyor ne meyve. Doktora gidelim bi. Vitamin yazsın, iştah açıcı versin.
- Anne yeni gittik, kadın boyu-kilosu iyi. Her zaman herşeyi sizin istediğiniz ölçüde yemek zorunda değil. O damak zevki olan bir birey. Vitamin ya da iştah açıcı vermek istemiyorum. Kilosu düşük olsa belki ama ihtiyacı yok dedi ya ANNEEEE!
- Dedi ama yemiyor işte?!?!*
- İnnaaytanyakelkevser...


11:00

- Sabah iki lokma peynirle duruyor, ne yapıcan bu çocuğa?
- Fasulye var, yanına da salata yaparım sever o.
- Hiç et yemiyor bu çocuk, iki de köfte kızart yanına da yesin.
- Anne yumruğu kadar midesi var, neresine yesin hepsini.
- Et yemesi lazım kızım, kan olsun, can olsun. Kızart ordan iki köfte.
- Hı iyi.


12:30

- Yedi mi köfteleri?
- Yedi ve doydu anne. Fasulye ve salatayı yemedi.
- İki köfteyle mi duruyor şimdi bu çocuk?
- İki lokma peynir ve iki köfte evet anne.
- İlk başta köfteyi vermeseydin, fasulye yeseydi azıcık!
- Anne ev kebapçı gibi köfte koktuktan sonra bebeye fasulyeyi önce ye çocom diyemedim.
- Deseydin yerdi o.
- Anne bu çocok 4 yaşında 4. O işler öyle olmuyo.
- Hiç sebze yemiyor bu çocuk. Bacakları, kolları çırpı gibi. Yok yemiyor!


14:00

- Ananeciiiiim, annen sana meyve tabağı yapsın mı? Elma, armut hıı?
- Havuç yiycem ben.
- Annesi havuç getir piremsesime. Biraz da meyve getir yer o.

- Yedi mi meyvesini?
- Anne kol kadar havuç yedi, elmayı ısırıp çöpe attı.
- Yemedi mi elmayı? Ay hiç meyve yemiyor bu çocuk. Vitaminsiz işte. Ne var soyup koysan önüne!
- La havle vela kuvvet inna binna...
- Soyup koysan, oyuna daldırıp ağzına tıkıversen yer o.
- LAN YEMİYOR İŞTE YEMİYOR ANNEAA!
- Bağırma, biz sizi böyle mi büyüttük! Sabah 6'da kalkar, fırına kek koyar, meyve suyu sıkardım ben size. Böreğim, salatam eksik olmazdı. Dolmalar yapar yedirirdim. Çeşit çeşit yedirdim ben size. Doktorlar, öğretmeniniz teşekkür ederdi. Herkes pazardan pazara yıkardı çocuğunu, ben sizi perşembe ve pazar yıkardım. Bir kere bitlenmediniz (ben pirelendim ama onu saymıyor demek ki). Öksürseniz doktora giderdim. Aah ah.
- Bi madalya ne bileyim bi plaket, bi kupa falan verdiler mi peki?
- Terbiyesiz!


16:30

- Havuçla duruyo bu çocuk. Akşama ne yediricen? Makarna ile büyüyor. Vitamin yok ki onda.
- Fasulye, salata, ayran.
- Fasulyeye kıyma koysaydın.
- Anne yaz günü taze fasulyeye niye kıyma koyayım ya? Manyak mıyım ben?
- Et, sebze bir arada olurdu, azıcık kilo alırdı çocuk.
- Ayhhh içimi şişiriyon içimi. İçim böyle balon oluyo, şişiyo şişiyo, sonra hööeeeerrk diye patlamak istiyorum anne. Böyle masayı kaldırıp fırlatmak istiyorum anlıyo musun? Bebeyi yere yatırıp kollarını bağlayıp ağzına kıyma tepmek istiyorum. Sonra tencereyi kafasından aşağı boşaltmak, ayranı burnuna dökmek istiyorum anne. Nöeee yemek istemiyor musun köpeeeek diye tokatlamak istiyorum. Anlıyo musun?
- Kabahat çocukta değil ki. Sen kafayı yemişsin. Git tedavi ol. Yazık bu çocuğa. Hem yediremiyorsun hem bana laf sayıyorsun. Dizim iyi olsa ben bakarım torunuma. Topaç gibi yaparım iki ayda. Ne biçim annesiniz ne biçim insanlarsınızkjnskkknckjsdcmzöxkxvbldmvöçcknx.... (sonu gelmiyor)


20:30

- Yatarken süt ver eline.
- Daha yeni ayran içti anne!
- Sen ver, iki yudum içse kar.
- KALK SEN VER ANNE!

Söylenerek, oflayıp puflayarak kalkıp süt veriyor.

- Hadi benim piremsesim, hadi ananecim bi yudum iç.
- I ıııh içmiycem.
- Hadi benim güzel kızım, hadi ananem, hadi kuzum.
- Karnım top anane, istemiyorum.
- Hadi fındığım, hadi fıstığım, bak kocaman abla olucan.
- İstemeeeem, aylan içtim ya.
- Bak nehir ablan gibi büyüycen, kocaman olucan.
- Ben kocaman olmak istemiyorum anane, içmeeem.
- Bok iç eşşoleşşeğin bebesi bok iç, ayağına kadar süt getirdim kaç yaşında kadınım, dizlerim ağrıyor, sırtım ağrıyor, bok iç!

- Isısısısısısısısıısısısısıssss


08:30

- Sabah iki lokma pey


from my zoiPhone😎

Location:Özbek

Saturday, June 11, 2016

Talih Kuşu

Evde paçamda bebeyle ocağı siliyorum. Sabah yaptığım yenmeyen krepleri pikniğe falan gidersek frizbi oynarız diye tabakta öylece bırakmışım. Ayağım yarı çıplak. Çünkü bir topuğumda mavi diğerinde pembe oyun hamuru yapışık. Öğleden sonra olmuş ama hala üzerimde pijama. Bu eve mi yüzümü yıkayıp makyaj yapacağıdım? Bu pislikte mi kar beyaz elbise giyip salınacaktım ki? Ocağı da terapi olsun diye siliyorum zaten. Örgü örmek, kitap okumak, yoga yapmak gibi. Gözlerim bile yarı açık. Komple açıp etraftaki tozları, penceredeki parmak izlerini, salyaları görmek istemiyorum. Beşinci kahvemi içiyorum. Ne zaman ağzıma bir lokma atsam "anneeğğğğ kakam geldieğğ" dediği için yeme refleksimi kaybettim. Kendi tuvaletini ve temizliğini yapabildiği halde ne zaman ekmeğin köşesini ısırsam bok aromasıyla yutturuyor bana. Ben de en iyisi yemeyeyim de öleyim diye bi tepki geliştirdim. Hiç bir şey yemeyip hiç kilo vermeyen ilk insan olabilirim.

Annem İzmir'de. "Ev boyanıyor, pencereler, camlar değişiyor. Gelmeyin daha temizlik yapılacak vıdıvıdı bıdıbıdı" başından savıyor beni. Ya bir şey olmaz bir köşede otururuz biz gelelim diyorum, bu sefer de "Öhhöee öhööe valla boğazlarım fena, kız hasta falan olur" diye işini sağlama alıyor. İyi anne iyi. Yok yani zaten benim de hiç tatil falan yapasım yok bu sene, bütün yılı evde anti-depresan ilaç kutularından kule yaparak geçirmek istiyorum. Çok yoğunum anne çoook! Bildiğin gibi değil. Hani gel desen de gelemem. Yoğunum annee!

Ağzım köpürmüş halde tırnak törpüsü ile ocağın kenarlarını temizlerken sevgili eşim gelip "hazırlan, yarın izmire gidiyorsunuz" dedi. Kulaklarım dikildi ve ona baktım. Hazırlan dedi. Kuyruğumu sallayıp etrafında bir kaç tur attıktan sonra sevinçten kucağına atlayıp yüzünü yalamaya başladım. Kafamı okşayıp sevdi, sakinleştirdi beni.

Her gittiğimde koca valiz hazırlıyorum, hiçbirini de giymiyorum, bu sefer minik bir çanta yapacağım diye başladığım hazırlık üç bavul ve iki çanta ile sona erdi. Sabahın kör saatinde babamla çıktık yola. Evladım da en az benim kadar sevinç içinde kuyruk sallıyordu tabi ki. Hatta yolda ara ara bana bakıp "anne bir daha o eve dönmeyelim olur mu" diyordu. İkimiz de kusacak kadar eve tıkılmıştık çünkü. Olur kızım, dönmeyelim. Dönmeyelim anasını satiim..

Evi gayet temiz ve düzenli buldum. Dış cephe boya işi bile az kalmış. Annemin öksürüğü de biz geldikten iki gün sonra aniden kesildi. Dolayısı ile ben de eve yayılmak sureti ile kısa sürede yerleştim. Kızımın yeni ikameti ananesinin paçası olduğu için pek rahatladım. Annem bunalıp babama, babam bunalıp anneme paslamak suretiyle akşamı ediyorduk. Yemiyor bu çocuk, aç bu aç, annesi yedirsene, sen yersen o da yer(?!), ay aç bıraktı çocuğu diye darlamaya başladıkları noktada netten okul bakmaya başladım.

Sonra olaylar pat-küt gelişti;

PAT
Bir davetten dönerken gözüme nette gördüğüm anaokullarından birinin tabelası ilişti. Babaağğ dön şurdan dön diye can havliyle direksiyona atladım. Daha ne oluyor, neresi burası, kim bu, ne? demeye vakit bırakmadan ön kayıt evraklarını imzalıyordum ben. Tamam o zaman yarın sabah bırakıyoruz hamfendi, saygılağğğrr diye çıktım kapıdan. Çünkü o an kayıt için sağ elinizin küçük parmağını satırla kesmemiz gerekiyor deseler, ya lafı mı olur kolumu alın diyecek durumdayım.

KÜT
Ertesi sabah saat 8'de kızı bırakıp 5km yürüyüş yapıp, iki saat güneşlenip, iki saat duş alıp, iki saat dergi okuyup, iki saat uyumak sureti ile günümü gün ettim. Ve akşam şıkır şıkır giyinip sanki bunları hep yapıyormuşum gibi burnum havada kızı almaya gittim. Ve sonsuza kadar mutlu yaşadım.

Tatil gibi tatil ulan. Tamam buraya servis olmadığından ben götürüp getireceğim ama 15 dakikalık yol için yas tutamam yani. Ha yolda hiç durmadan "gitmek istemiyorum, beni bırakma, daha ne kadar gidicem okula, ne zaman bitecek, gitmek istemiyorum, istemiyorum, öeee" diye söylenerek beyin ölümümü gerçekleştiriyor olsa da dönüşteki sessizlik herşeye bedel. Okul ne zaman bitecekmişmiş. Diyemiyorsun ki daha 15-20 yıl okul ulan. Aklı erse düşüp bayılır herhalde bunu desem. Vah yağzııık..

Akşama kadar tepemdeyken bir türlü geçmeyen zaman okuldayken zırt diye geçiyor. Bilim insanları bunu açıklasın lütfen. Ayrıca aman yazın okula başlasın, hasta olmaz, o olmaz, şu olmaz derken daha üçüncü gün ateşi zirve yaptı amk. Hasta çocuklarını okula yollayan sorumsuz ebeveynler yüzünden biz de onların konumuna düştük. Öksürük, burun akıntısı, ateş bunların yazı, kışı yok karşim. "Sınıfta hapşuran çocuk yüzünden hasta oldum, gidip ona kızıcam ve tekme atıcam" dedi benim edepli narin piremsesim. Tekme atma da git ensesine bi tokat atıp anana selam söyle de diye kibarca uyardım ben de. Çünkü damarlarımızdaki asil kan bunu gerektirir.

Ya öyle sevgili okur. Bildiğin talih kuşu kafama zçmış bu yaz. Herkes aiiyy okullar kapanıyor, ne yapcas bebeyle tüm gün diye inim inim inlerken, kolunda dizi dizi burmalar olan kayserili zengin kodaman karıları gibi kasım kasım kasılıyorum bu aralar. İki lafımdan biri okul. Yıllarca okula gidiyor mu? neden gitmiyor? sorularına ezik cevaplar aramaktan usanmışım zaar. Sorun arkadaşlar sorun. Böyle ağrıyan kulunçlarıma doğru sorun. Ohhhşş..

Herkese hayırlı ramazanlar, hayırlı oruçlar, huzurlu tatiller.


from my zoiPhone😎

Location:Özbek

 
Designed by Beautifully Chaotic