Ne Aramıştın?

Yeme, içme, gezme, görme, gülme, annelik, babalık, çocukluk, sanat, çizme, boyama, müzik, tiyatro, film..

Sunday, February 2, 2014

Normal Bir Hayat

Sen hiç kendi saçıyla kavga eden çocuk gördün mü abidin? Kalem, kağıtla, burgu makarnayla, yastıkla kavga eden çocuk gördün mü? Uzaylı bi aileyiz sonuçta diye robot aldık. Di dut di dut konuşuyor, hareket ediyor diye yerden yere vurdu garibi. Yanından her geçtiğinde bir tekme savuruyor robota. Lan daha yeni 50kaat saydım ona eşolusu. Tepikleyeceğini bilsem lastik top alırdım. Ne uğraşıyon ver eline tas tarak oynasın de mi. Yazık günah. Üstüne yirmi daha koyup bi büyük rakı alırsın o paraya. Kalemle gözünü oymaya çalışıyo şimdi de. Duvarları çizmesine izin vermediğim için etrafa fırlattığı kalemlerden biriyle. Hevesli aktivist anne olarak çocuğum bir frida kahlo bir dali bir picasso neden olmasın diyerek gidip gazlı kalem aldım. Sandalye, koltuk, halı ne varsa boyadı. Silecem diye uğraş dur. Anayın uşağı yok evde diye topladım kalemleri attım camdan aşşaa. Eşekliğime doymadım, gittim pastel boya aldım. Ulan kağıdı çizip boyasana bebe. Pastelle de evin duvarlarını boyayıp anamdan emdiğim sütü burnumdan getirince kuru boyaya geçtik. İyi bok yedik. Yerdeki parkeler rengarenk soyut eserlerle dolu. İki çizik atılmış boş resim sayfaları ve karalamaya doymadığı parkeler. Otuz yıl sonra ünlü bi ressam olacakta, dergilere trilyonluk röportaj verirken "resim yapmaya biricik annemin parke ve duvarlarıyla başladım, kendisi çok güzel ve asil bir kadındır" diye beni gösterecek, bütün kameralar bana dönecek, ben de botokstan pörtlemiş mimiksiz yüzümle kafamı iki milim aşağı yukarı oynatmak suretiyle gralıça selamı vereceğim. Altımda dizi çıkmış yırtık eşortman, sırtımda terle o parkeleri nasıl sildiğimi kimse bilmeyecek. Hee oldu canım. Oldu anam..

Eskisi gibi yazamıyorum çünkü sana belki normal gelen, tahammül edebildiğin günlük rutinlere kafam/beynim dayanmadığı için sakinleştirici ilaçlar alıyorum. İlaçlar sayesinde fiziken ot gibi olan hayatımı ruhen de ota çeviriyorum. Bu gün biraz geç içtim. Tesir etmeden iki satır yazayım bari. Sabah evde bağırıp duruyordum pazar da kime pazar? pazar da bana mı pazar? bu pazarlar kime pazar ulan diye. Tam duvara kafa atacaktım ki aklıma geldi ilaç içmedim lan ben diye. Biraz sonra kanıma karışacak olan ilaç, içinde bulunduğum şartlara uyum sağlamam için bana yardımcı olacak. Kız kahvaltısını yapmadığı için omuzlarıma çöken fil kaybolacak mesela. 1500kez anniii dese bile gülümseyerek bakabileceğim. Düzen takıntım yüzünden sinir krizi geçirmeyeceğim. Yerdeki yiyecek, içecek lekelerini, oyuncakları sabırla temizleyip kaldıracağım. Saat 11:45 olmasına rağmen uyumaya devam eden "sevgili eşim" kalktığında şikayet etmeyeceğim. Hatta belki "nasıl iyi uyudun mu bari" diyeceğim. O da zaten cümle içindeki kinayeyi anlamayacak. İyi ya sorun yok diyecek, kahvesini alıp bilgisayarın başına geçecek. Evdeki hayalet casper gibi. Ben de bir ot olarak bitkisel hayatıma bu fanusta devam edeceğim. Şimdi ilaç almayıp kendim olmayı tercih etsem bir dolu huzursuzluk. Bağır, çağır, kır, dök ne gerek var? Yuvayı dişi kuş yapıyor ya şekerim. Yapıyoruz işte. Kuş olarak değil ot olarak ama. Başka türlü olmuyor..

Annem her zamanki gibi bir ay çocuk baktım, her yanım ağrıyor bahanesiyle kafa tatiline gitti. Antalya'da havuz keyfi yapıyor ve beni arıyor "ee nasılsınız, kız nasıl?" Nasıl olabilir anne? Gören, duyan da bir ay bebeyi kadına bırakıp her sabah gezmeye, her gece diskoya çıktım zannedecek. Ne yaptıysak beraber yaptık. Bir tane bebeye tek başına bakamazken bana ikinciyi yap, ben buna bakarım, yalnız kalmasın diyor. Ulan ikinciyi de yaparsam bebeler anasız kalacak bunu düşünen yok. Sanki ben demir gibi sağlam, beton gibi güçlüyüm aq. İçim çürüdü be. Doktora gitsem, anlatmaya başlasam üç ay yatış verir. "Allah sabrını verir yavrum, dayan!" Yok valla sabrı ilaç veriyo annem ya. Öyle ilahi bişii yok yani. İçiyosun ohh. Yağmurlu bir new york sabahında, şemsiyeyle dans ederken fonda I'll be your baby tonight çalıyor gibi oluyor hayat. Yüzünde salak bi sırıtış. Acımadı kiii, acımadı kiii diyen bir ifade. Normal varsayılan günlük olaylar. Normaller. Sonra bir bakıyorsun hoop akşam olmuş. Normal bir akşam. Üzerinden sığır sürüsü geçmiş gibi hissettiğin normal bir akşam. Odaklanabileceğin ne bir kitap ne bir dizi ne bir film kalmamıştır. Tek derdin evi toplayıp uyumak. Evi yarına hazırlamak. Normal olarak..

Şubat ayı hem 92587231095481. evlilik yıldönümümüz hem kızın doğum günü hem de ömrümüzdeki en kısa ay olması nedeniyle özel bir ay bizim için. Ha bir de sevgililer günü var tabi. Ay sonu da kayınvalidenin doğum günü. Bandıra bandıra yemelik bir ay yani. İçimde de azıcık bir heyecan olsa bari. Ulan ilaç kana karıştı galiba be. Ohh valla bi gevşeklik bi rahatlama. Adam da uyandı. Saat 12:50. O da ilacın etki etmesini bekliyo herhalde uyanmak için, haklı. Huzursuzluk çıkmasın diye bekliyo. Ne düşünceli adam ya. Valla çoğ seviyom. Çocukta çocukluğunu yapıyor işte şekerim. Annii annii günde yüzbin kere. Hangisi yapmıyor ki. Aman hangimiz mutluyuz zaten. Çok şükür neler neler var. Napayım bey uyandı ben bi çay koyup karnını doyurayım bari. Evimin diree, çocuğumun babası. Daha allahtan belamı mı istiyorum ben ya. Hadi tutmayın beni, normal bir gün geçirmem lazım..

Öperim..

mobil hareketler

Location:Ev

4 comments:

  1. Vahh yavrummmm benim gibi elektrikler kesilmiş kafada. İşin kötüsü ben eskiden ilacı bıraksam diyordum daktır bırakma diyordu, şimdi ben ohhh o pespembe dünyay alıştım o bıraktırcam sana diyor. Kimse kusura bakmasın bırakamam artık,nasıl cuğara alışkanlık olduysa artık ben bir antidepresan bağımlısıyım. Ayrıca ben de ikinciyi yaparsam herhalde akıl hastanesinde emziririm bebeyi..Vahh yavrummm...

    ReplyDelete

 
Designed by Beautifully Chaotic