Ne Aramıştın?

Yeme, içme, gezme, görme, gülme, annelik, babalık, çocukluk, sanat, çizme, boyama, müzik, tiyatro, film..

Sunday, May 19, 2013

Güncel 13

Ne güzel bir pazar. Neşeyle uyanır genç çift. Baba bebekle oyunlar oynarken anne mutlulukla, adeta bir kelebek gibi kahvaltıyı hazırlar. Ekmekler kızarır, tereyağına cozt diye yumurta kırılır, ıslık çalarak portakal suyu sıkılır.

Neşe ile biten bir kahvaltı sonrası baba bebekle kitap okurken anne etrafı yerleştirir. Bebek uyur ve evde hafif bi müzik açılır, gazeteler okunur, çaylar yudumlanır, öğleden sonra gezmesi planlanır. Kahkahalar, öpücükler havada uçuşur. Bebek uyanır, herkes tiril tiril kıyafetlerini giyer, güneşli güzel havanın tadını çıkarmaya, yemyeşil kırlara gidilir.

Anne şemsiye altında kitabını okurken baba ve çocuk uçurtma uçurur. Mangalda etler, sebzeler pişer bir yandan. Ailece gülücüklerle koşarak yakalamaca oynanır. Bebek kucaktan kucağa havalarda uçurulur. Ekmek arası sucuktan bi ısırık alınır, biralar açılır, bebek kendi biberonundan sütünü içer ve uyuyakalır. Arabaya binip önce uyuyan bebelerine sonra birbirine mutlulukla bakan genç çift evlerine döner ve huzurlu bir pazar geçirmenin keyifli yorgunluğu ile günü bitirir..

Gelelim acı gerçeklere.

Cumartesi akşamı kör kütük içip, sabahın körüne kadar dışarlarda sürten adam, eve geldiğinde yatağa alınmaz. Salonda donarak ölmeye terk edilir. Sabah kalkınca bu sefer salonda ittirilme, tepilme yöntemiyle uyandırılmaya çalışılır. Zar zor yatak odasına sokulur.

Bebeğin rutin işleri söylene söylene yapılır. Artık bebek kucağındayken tuvaleti kullanmayı öğrenmiştir anne. İşi bir nebze kolaylaşır. Bebeğin öğlen uyuma saatinde baba olacak 'değişik' uyanır. Uykusu gelmiş, esneyen bebeği hoplata zıplata sevmek suretiyle canlandırır. Sonra da hadi annesi uyut diye geri verir. Annenin gözleri yakınlardaki ekmek bıçağını arar. Bulamayınca eline geçirdiği bi oyuncağı kafasına fırlatır. 'Ne oluyor ya bu ne sinir?' diye başlayan tartışma karakolda biter. Mahkemelik olan çift, hakimin 'bu kadında iyi sabır var, bu adamı daha yirmi yıl idare eder' kararıyla yaşayacakları başka pazarlara doğru yol alır.

Akşam ben eve geliyorum, sen tuvalete giriyorsun on dakika çıkmıyorsun diyo. Ne yapayım, sen eve geldin diye göndere bayrak çekip marş mı okuyayım?

Ben evde rahat rahat oturuyorum, o gelince de sanki tavır yapar gibi tuvalete giriyorum sanıyor. Bekle bekle, tut tut, beş dakika, on dakika derken bağırsaklar balon oldu. Şaşkınlıktan verecek cevap bile bulamadım. O da kendini çok haklı sandı.

Sen beni evde rahat rahat oturup, yan gelip yatıyorum san, ben de seni işte bi b*k yapmayıp, boş boş oturuyorsun sanayım sonra herkes kendini haklı sansın. İşte ideal evlilik. Kim gülücükler saçıp, keyifli bir pazar geçiriyormuş ya. Reklamlarda olur anca. Tereyağ reklamlarında. Güne gülerek başlayan, ekmeğine yağ sürüp yarısını kocasına ısırtan o mutlu çift.

Çocuğunu büyütmüş, üniversite sınavlarına hazırlayan bir yakınımızı ziyarete gittik. Hayatlarını çocuk odaklı yaşayan bi çift. Daha kapıdan girerken "aaa tüh berkecan evde yok, keşke o da olsaydı" bi dur teyze ayakkabımı çıkarayım. Kapıda devam, berkecan ders çalışmaya gitti, o da olsaydı, çok çalışıyor, bu sene çok kritik. Teyze anladık tamam, nereye oturalım onu söyle.

 Zor bela oturduk, elinde berkecanın fotoğrafıyla geldi "bak berkecan bu, o da burda olsaydı şimdi çok sevinirdi, berkecan ders çalışıyor". Berkecanın oyuncakları, bebekliği, maceraları derken içimiz şişti.

E siz nasılsınız ne yapıyorsunuz diye sorup konu değiştireyim dedim ama ne mümkün; "ne yapalım berkecan ders çalışıyor, çok çalışıyor, bizde onunla çalışıyoruz" diye başlayınca tamam tamam dedim. Tamam berkecan ekseninden çıkamayacağız anladım. Allah sonumuzu böyle etmesin diye dua okudum içimden.

Yanımda sütlaç vardı, bebe acıktı, çıkardım onu yediriyorum "hazır mı o sütlaç" dedi burnunu kıvıra kıvıra. Belli ki hazır olduğu için ne kadar yetersiz, bilgisiz bir anne olduğumu düşünecek. Yok dedim hazır değil, kendi böbreğimden yaptım. Akşamdan çıkardım böbreğimi, şekerli suya yatırdım, sabah süte bandırıp....

Bu arada 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramımız kutlu olsun.

Gülüp eğlendiysek dağılabiliriz.

mobil hareketler
Location:Ev

12 comments:

  1. kahkahalarla okudum dersem kafama birşey fırlatmazsın di mi :)

    ReplyDelete
  2. lafi agzimdan aldin, benim demek istediklerimi sen pek bi guzel demissin eline saglik..

    ReplyDelete
  3. yaaa ben sizin çakiyi çok merak ediyorum. bi foto isteyebilirmiyim imzalı:D

    ReplyDelete
  4. bizim evdede var hep ayni seyi yiyorcu ben yiyor diye kina yakicam o hep ayni seyin derdine dusmus

    ReplyDelete
    Replies
    1. on dakka oynamaya sabrı yok ama dil pabuç..

      Delete
  5. Hakkateen yaa. Evde sabahtan akşama kadar çocuğun kahvaltısı, meyve püresi, yoğurdu, çorbası, muhallebisini hazırlarsın sebzeler, meyveler, etler dönüşümlü binbir titizlikle hazırlanır, kırk yılda bir dışarı çıkarken bi kuple rahat edeyim diye yanına hazır mama alırsın, "hazır mama mı veriyosun hmmm" derler. Hey Allam ya aklıma mukayyet ol dersin sen de. Bunu diyenin kendi zaten ya anne olmamıştır daha ya da o kadar uzuuun zaman önce olmuştur ki bebelerini sade şekerli suya pirinç unu muhallebisi, vita yağlı pirinç pilavı vb yiyeceklerle büyüttüğünü unutmuştur. Bu konuda çok doluyum o bakımdan, arz ederim.

    ReplyDelete
    Replies
    1. bi de lafın sonuna "onlar zararlı ama tabi siz daha iyi bilirsiniz" ekliyolar ya.. ağzının ortasına topuğunu gömecen orda..

      Delete
    2. Aynen! Benim anneme de sorsan hazir sebze puresi tu kaka, ama biz muhallebiyle buyumusuz, surekli uyumusuz, o cok iyi. Basenlerimi birakmayan etlerin o muhallebilerin urunu oldugunu dusunuyorum.

      Delete
  6. yazıyı okuyunca herkes kendinden bir şeyler buluyor :) çok teşekkürler. bu yazıyı nasıl paylaşabilirim?

    ReplyDelete
    Replies
    1. yazıların altında paylaşmak istediğiniz sosyal alanların küçük butonları olması lazım. onlara basarak paylaşabilirsiniz :)

      Delete

 
Designed by Beautifully Chaotic