Annemin yıllarca deterjan ve şampuanlara su katarak aile bütçesine yüklü kazançlar sağladığını, bu sayede fransada 16.yy'dan kalma zilyon dönümlük üzüm bağları içinde şato aldığımızı anlatmıştım. Kızla uzun süre çatıları altında kalacağım için sevimli görünmek, aa sen otur ben silerim, süpürürüm, ay noolcak elime mi yabışacak falan demek, yatakları toplamak, çay demlemek, en azından mutfak işlerine yardımcı olmak şart. Yannız kadının mutfak bezi artık kaç yıllıksa yosunsu, kaygan bi yapıya sahip. Çamaşır suyunda bekletilip yeniden kullanılmaktan beş on yıl önce falan ölmüş. Annem hala buharlaşıp kaybolmadığı için kullanmaya devam ediyor. Çekmeceden yeni bi bez çıkardım, sıfır daha, ambalajında. Kadının içi gitti, uykuları kaçtı. Valla bu yeni bez olayından dolayı iki güne evime postalayabilir beni. Çocuğa kot tişort giydiriyorum üşür üşür diye tişörtü kotun içine sokuyor. Kazağı hatta eşortman üstlerini bile pantolonun içine sokuyor. Yavrum evde şaban gibi dolanıyor. İlkokulda yanımda oturan bitli zeliha vardı. O da siyah önlüğün altına basma fistan giyerdi. Hep o geliyi aklıma. Çocuk iki medeniyet arasında kaldı. Benim asil avrupalı yanım ve annemin şalvarlı anadolu köylüsü. Fransız mı ingiliz mi ne asiliydim lan ben. Hep karıştırıyorum. Bi asillik var ama kaynağı belli değil. Kıçım olabilir mi acaba..
Bi de kız var ya artık. Evlerine geldiğimde kendi odalarını bana veriyorlar. Kızın altın varaklı park yatağını kuruyorum hemen odaya. Bunlarda salondaki çek yatlarda karşılıklı yazık. Evin en sıcak en konforlu odasında kaşına ossura uyurken ben bunların zabaan köründe gözlerine ışık giriyo falan. Yazık lan valla. Aslında ev iki katlı. Yukarıda eşek kadar odam var falan ama ne hikmetse üst katı ısıtacak paramız hiç olmadı. Kışın üst kat erzak odası niyetine kullanılıyor. Yemek yapion mesela, buzdolabında yer yok, at yukarıya. E bunlar salonda yatınca akşamları perişanlık. Mutfak amerikan, salonla bir. Yatıyolar saat 22de. Televizyon izleyemiyon, ışık açamıyon, mutfakta içeyim bari desen yarım saatte bi nöbetleşe tuvalete kalkıyolar. Maksat kaçıncı o kadeh? ne zaman yatacan? gözlerin ağrımadı mı yawrum ona bakmaktan? gibi sorularla insanı ankaraya ilk uçak kaçta lan diye düşündürmek. Tuvalette salonun ortasında. Liseyi 6 senede bitirmiş sevgili babam, artık mimarlık, mühendislik falan ne kadar içinde kaldıysa oturmuş bu evin planını, projesini kendi çizmiş. Kaavede pişpirik oynayan adamlara da ikişer eksport rakı vaadiyle harç kardırıp tuğla döşetmiş. Hem çizerken hem de yaptırırken kullanılan alkolün sonucu salonun ortasında nur topu gibi tuvalet. Kendimiz olunca tamam da misafir falan gelince ossurup zçmak yasak. Gitselerde salsak diye yüzümüzde gergin bi sırıtışla bekliyoz öyle..
Annemin sabahtan akşama izlediği program sıralaması var. Sabah sağlık, öğlen yemek, akşam diziler. Sabah gözünde gözlük, elinde çay, not defterine yazıyor doktorun dediklerini "iki kaşık zencefili beş bardak sütle ısıt, zoi bak bakayım evde zencefil var mı" ne bilim lan. Kilo ile ilgili haber gördü mü kaçırmaz. "Ay şu göbeem gitse yeter şekerim valla yemiyorum" der. Yıllarca kızımla aynı kiloyuz yalanını yedirdi eşe dosta. Ya göz var nizam var kadın. Karşında seni dinleyen adam da kırmamak için he hee diyor. Şimdi zoruna gitmesin ben ossekiz beden olunca bu bozuldu tabi. İki lafından biri "çocuğun var yazık hasta olup ölecen kim bakacak bu garibe anasız mı büyüsün" beni çocuktan vurmaya çalışıyo. Öyle delirdi yani anla. Öğlen yemek programını baklava börek dolu tabakla izler. Hem yer hem not almaya devam. "Ayyy pilavın içine döşedi eti yağlı yağlı olsa da yesek" He ye o pilavları daha ye. Göbee gitse yetermiş. Bir hafta oldu bebeyle şuraya geldik valla çocuğu yerden kaldıramıyorum. Sanki ayağına beton dökmüşler. Un çorbası, pirinç çorbasını ekmekle ağzına tepe tepe ceylan gibi yavrucağımı armuta çevirdi. Akşam da saçma sapan diziler. Susarak izlese taam da artık gerçek mi zannediyor olayları nedir oyuncularla falan konuşuyo. Hele bi sormaya gör aneeaa şu adam kim diye. Abovv dizinin başından anlatmaya başlar. İzlerkende kuruyemiş cips tabi. Ayol göbee gitse yeter kadının sende aaaa..
2013te bir yazı daha yazar mıyım yazmaz mıyım bilmem. O yüzden çok değerli okurlarımın yeni yılını kutlar, sağlıklı, dertsiz, neşe dolu, pırıltılı yeni bir yıl dilerim hepimize. Eğlence, mutluluk peşimizi bırakmasın. Etrafımızda kalbimizi pıtpıt attıracak güzel insanlar olsun hep. Bi de bol bol içip dağıtalım ayyyynen şöyle!
Sevgilerrrrrrr....
mobil hareketler
Location:Özbek
Asil İspanyol Çingenesiyim olm ben.
ReplyDeleteBana çok feci cevap hakkı doğdu. Blogumda gerekli açıklamaları yapiiciim.
Ben çok iyi bi insan, şayane bi kişilik, über yetenekli, diy dünyasında bir uzay resmen falan dedim senin için.. teşekkür yazını bekliyorum.. **şıwıyyyy diye gülümsedi**
Delete