Ne Aramıştın?

Yeme, içme, gezme, görme, gülme, annelik, babalık, çocukluk, sanat, çizme, boyama, müzik, tiyatro, film..

Tuesday, December 17, 2013

Güncel 15

Yine bulaştık bir "ben kendim yaparım arkadaşım alla alla yaratıcıyım, üreticiyim, aslanım, kaplanım aq ne para verip alacaamışım, bulur buluşturur, gerekirse komşudan çerçöp ister yine gidip almam mağazadan, zenginim ve manyaam var mı lan manyaam evet" işine daha. Kısaca DIY diyolla. Başıma ne geldiyse bi alkolden bi de gaza gelmekten oldu zaten. Sen tut, gerçek adı bile bi tuaf olan, emperyalist mi, siyonist mi, gomünüst mü, papaz mı ne olduğu belli olmayan banyösuyu adlı cağnım arkaaşımla 'yapak mı la? hadi yapak la!' diyaloğu ile bebeye kartondan 3 katlı oyun evi yapmaya kalkış. Kendisi istanbulun göbeende tabi. Mahallesinde en az 600 kırtasiye var. Elini sallasa uhuya, fon kaadına çarpıyo. Eh işte iki gramda yeteneği var. İnşaatin kabasını yaptı bile. Ben milletin çöpünden karton kutu bulacam diye aç kediler gibi dolanıp duruyom köyde. Hadi kutuyu buldum neyle kesecem? Zengin, varlıklı, soylu bi aileyiz. Şu yaşıma kadar ne istesem parayı basıp almışım. Üstü kalsın demişim. Ne arasın evde cetvel, maket bıçağı? Anneaa kıza ev yapacam, malzeme lazım dedim "ay ne gerek var paşa babana söyleyelim zekeriyaköyden havızlı bi tane alalım" dedi. Yok dedim anlamadın sen. Kör bir makas ve meyve bıçağı ile cetvelsiz çizdim, biçtim gayrı napam. Düşününce bu şartlarda o evi yapabiliyorsam ıssız adaya düşsem hayatta kalmayı bırak toki binası bile dikerim. İyi kötü kaba inşaatı çıktık. Evde içi kurumuş, kapağı bile açılmayan uhuları bıçakla kesip kullandım. Yıllanmış uhu kokusuyla epey güzel kafalar yaşadım. Karton kutunun çirkin görüntüsü için renkli fon kağıdı lazım. Bulunduğum yere en yakın kırtasiye 30km falan. Dergi sayfalarını kes yabıştır aq, bebe zaten içine sıçacak, boynuna sarılıp eline sağlık diyecek hali yok (yazar burda emeğine ağlıyor) oğadar da şeetme dedim. Tam son kata geldim uhu tısssss dedi. Zaten olmuş gecenin körü. Zıbardım yattım bende. Harç bitti yapı paydos. Japunyadan sipariş verdim. Evet japunya. Zoioğlu inşaat japunya güvencesiyle sıcak yuvalarınızı aşkla yabıştırır. Bu slogan satar bence..

Annemin yıllarca deterjan ve şampuanlara su katarak aile bütçesine yüklü kazançlar sağladığını, bu sayede fransada 16.yy'dan kalma zilyon dönümlük üzüm bağları içinde şato aldığımızı anlatmıştım. Kızla uzun süre çatıları altında kalacağım için sevimli görünmek, aa sen otur ben silerim, süpürürüm, ay noolcak elime mi yabışacak falan demek, yatakları toplamak, çay demlemek, en azından mutfak işlerine yardımcı olmak şart. Yannız kadının mutfak bezi artık kaç yıllıksa yosunsu, kaygan bi yapıya sahip. Çamaşır suyunda bekletilip yeniden kullanılmaktan beş on yıl önce falan ölmüş. Annem hala buharlaşıp kaybolmadığı için kullanmaya devam ediyor. Çekmeceden yeni bi bez çıkardım, sıfır daha, ambalajında. Kadının içi gitti, uykuları kaçtı. Valla bu yeni bez olayından dolayı iki güne evime postalayabilir beni. Çocuğa kot tişort giydiriyorum üşür üşür diye tişörtü kotun içine sokuyor. Kazağı hatta eşortman üstlerini bile pantolonun içine sokuyor. Yavrum evde şaban gibi dolanıyor. İlkokulda yanımda oturan bitli zeliha vardı. O da siyah önlüğün altına basma fistan giyerdi. Hep o geliyi aklıma. Çocuk iki medeniyet arasında kaldı. Benim asil avrupalı yanım ve annemin şalvarlı anadolu köylüsü. Fransız mı ingiliz mi ne asiliydim lan ben. Hep karıştırıyorum. Bi asillik var ama kaynağı belli değil. Kıçım olabilir mi acaba..

Bi de kız var ya artık. Evlerine geldiğimde kendi odalarını bana veriyorlar. Kızın altın varaklı park yatağını kuruyorum hemen odaya. Bunlarda salondaki çek yatlarda karşılıklı yazık. Evin en sıcak en konforlu odasında kaşına ossura uyurken ben bunların zabaan köründe gözlerine ışık giriyo falan. Yazık lan valla. Aslında ev iki katlı. Yukarıda eşek kadar odam var falan ama ne hikmetse üst katı ısıtacak paramız hiç olmadı. Kışın üst kat erzak odası niyetine kullanılıyor. Yemek yapion mesela, buzdolabında yer yok, at yukarıya. E bunlar salonda yatınca akşamları perişanlık. Mutfak amerikan, salonla bir. Yatıyolar saat 22de. Televizyon izleyemiyon, ışık açamıyon, mutfakta içeyim bari desen yarım saatte bi nöbetleşe tuvalete kalkıyolar. Maksat kaçıncı o kadeh? ne zaman yatacan? gözlerin ağrımadı mı yawrum ona bakmaktan? gibi sorularla insanı ankaraya ilk uçak kaçta lan diye düşündürmek. Tuvalette salonun ortasında. Liseyi 6 senede bitirmiş sevgili babam, artık mimarlık, mühendislik falan ne kadar içinde kaldıysa oturmuş bu evin planını, projesini kendi çizmiş. Kaavede pişpirik oynayan adamlara da ikişer eksport rakı vaadiyle harç kardırıp tuğla döşetmiş. Hem çizerken hem de yaptırırken kullanılan alkolün sonucu salonun ortasında nur topu gibi tuvalet. Kendimiz olunca tamam da misafir falan gelince ossurup zçmak yasak. Gitselerde salsak diye yüzümüzde gergin bi sırıtışla bekliyoz öyle..

Annemin sabahtan akşama izlediği program sıralaması var. Sabah sağlık, öğlen yemek, akşam diziler. Sabah gözünde gözlük, elinde çay, not defterine yazıyor doktorun dediklerini "iki kaşık zencefili beş bardak sütle ısıt, zoi bak bakayım evde zencefil var mı" ne bilim lan. Kilo ile ilgili haber gördü mü kaçırmaz. "Ay şu göbeem gitse yeter şekerim valla yemiyorum" der. Yıllarca kızımla aynı kiloyuz yalanını yedirdi eşe dosta. Ya göz var nizam var kadın. Karşında seni dinleyen adam da kırmamak için he hee diyor. Şimdi zoruna gitmesin ben ossekiz beden olunca bu bozuldu tabi. İki lafından biri "çocuğun var yazık hasta olup ölecen kim bakacak bu garibe anasız mı büyüsün" beni çocuktan vurmaya çalışıyo. Öyle delirdi yani anla. Öğlen yemek programını baklava börek dolu tabakla izler. Hem yer hem not almaya devam. "Ayyy pilavın içine döşedi eti yağlı yağlı olsa da yesek" He ye o pilavları daha ye. Göbee gitse yetermiş. Bir hafta oldu bebeyle şuraya geldik valla çocuğu yerden kaldıramıyorum. Sanki ayağına beton dökmüşler. Un çorbası, pirinç çorbasını ekmekle ağzına tepe tepe ceylan gibi yavrucağımı armuta çevirdi. Akşam da saçma sapan diziler. Susarak izlese taam da artık gerçek mi zannediyor olayları nedir oyuncularla falan konuşuyo. Hele bi sormaya gör aneeaa şu adam kim diye. Abovv dizinin başından anlatmaya başlar. İzlerkende kuruyemiş cips tabi. Ayol göbee gitse yeter kadının sende aaaa..

2013te bir yazı daha yazar mıyım yazmaz mıyım bilmem. O yüzden çok değerli okurlarımın yeni yılını kutlar, sağlıklı, dertsiz, neşe dolu, pırıltılı yeni bir yıl dilerim hepimize. Eğlence, mutluluk peşimizi bırakmasın. Etrafımızda kalbimizi pıtpıt attıracak güzel insanlar olsun hep. Bi de bol bol içip dağıtalım ayyyynen şöyle!

Sevgilerrrrrrr....

mobil hareketler

Location:Özbek

2 comments:

  1. Asil İspanyol Çingenesiyim olm ben.
    Bana çok feci cevap hakkı doğdu. Blogumda gerekli açıklamaları yapiiciim.

    ReplyDelete
    Replies
    1. Ben çok iyi bi insan, şayane bi kişilik, über yetenekli, diy dünyasında bir uzay resmen falan dedim senin için.. teşekkür yazını bekliyorum.. **şıwıyyyy diye gülümsedi**

      Delete

 
Designed by Beautifully Chaotic