Ne Aramıştın?

Yeme, içme, gezme, görme, gülme, annelik, babalık, çocukluk, sanat, çizme, boyama, müzik, tiyatro, film..

Friday, December 20, 2013

Torun Sevdası

Bebe diş çıkartıyor yine. İnsan allaam niye bu kadar çok dişimiz var niye! diye düşünüyor bazen. Sekiz üst, sekiz alt neyimize yetmiyo, neden daha fazlasını istiyoruz, bizi niye böyle açgözlü yarattın yarappp diye isyan ediyor insan. Efenim bilirsiniz işte klasik diş çıkarma süreci, uykusuz geceler, iştahsızlık, mızmızlıkta tavan yapma, şımarıklık, öfke nöbetleri gibi annelik müessesini cennete taşıyan bir sabır turizmi. "Ya sabır turizm, annelikten cennete - havva elmayı yediğinden beri güvenle" Olm ben bu slogan işinde iyiyim lan. Torununun hep gülen, yiyen, uyuyan, melek yüzüne alışık olan paşa babam, bebeyi böyle görünce kendi tecrübeleriyle çeşitli sebep ve sonuçlar üretmeye başladı. "Yemiyo mu o? Tuzu mu çok koydunuz? Sıcak ya üfleyin nası yesin çocuk! O yemeği ezin biraz çatalla bak nası yiyo!" gibi "Uyumuyo mu o? Altına bakın altına, işedi o! Bezi kaşındırıyo onu, eli hep orda! Aç tabi çocuk uyumaz!" gibi "Niye ağlıyo o? Verin ne istiyosa torunuma! Çikilata mı istiyon yawrum al bakiim! Üstünü başını silin şunun her tarafı çikilata oldu!" gibi zaten cennetlik olan halime ekstra bonuslar ekliyor gün be gün. Hayır kendisi abim 3 aylıkken askere gitmiş, ben 3 yaşındayken dönmüş! Adam bebe zırıltısı çekeceeme askerliğimi yakarım demiş olm lan. Şimdi de gelmiş bana "biz sizi böyle büyütmedik" diyor. İçimden lan oğlum bak git diyorsam da dışımdan "ya baba bu yeni nesil bebeler öyle bildiğin gibi değil" falan diye kıvırtıyorum. Arkadaşlarına güle oynaya anlattığı hikayelerin başında, yıllar önce kamp kurmak için gittiğimiz bir yerde, dayanamayıp abimi ağaca bağlaması var. Çadır kurarken ayak altında dolaşmasın diye el kadar bebeyi iple ağaca bağlamış. Annemin de çok sabırlı, sakin olduğunu sanarken ondan da bi bağlama hikayesi çıktı sonradan. İki bira içip derin mevzulara girdiğimiz bir vakit "sen de bi başına iki bebeyle nasıl başa çıktın anamm canım anam dertli anam" falan diye tam duygulanıp ağlamak üzereydim ki "nası olcak abini kalorifere bağlayıp sana yemek yedirirdim" falan dedi. Noluyo la? Nebçim bi aileye düşmüşüm lan ben. Dışarıdan bakınca da herkes bi sakin, mülayim falan. Karı koca beni kesip arka bahçeye gömseler, ihbar aldık diye polis kapıya dayansa, yüzlerini görüp özür dileyip gider lan..

Annem feyzbuktan ibaret zannettiği internette "x anne"lerden birinin biloonu bulmuş, yazılarını okumuş, paylaşmış falan. Bana da anlatıyor "ay ne güzel yazmış kadın tane tane, aç oku" diye. Ulan ben o x annenin yazdıklarını yoğurda sarımsak diye döverim be. Tabii orda aklıma ilk gelen "lan yarın beni de bulur bunlar zıçarım valla" olsa da "öyle miii, ayyy ne güzel ne güzel, açayım okuyayım tabi o teyzenin şeysini, kim bilir bilmediğim ne faydalı bilgiler vardır"dan girip "ya çogzel yemek bilogları var, pazı sarması biliyon mu sen, yaz bak şuraya hepsi çıkar şimdi" diye hedef şaşırtıyorum. Yemekleri, tarifleri görünce kadının aklı başından gidiyor. Biloo annem okusa ben miyim, değil miyim pek anlamaz da, babam okursa trilyonluk mirastan üstümü çiziktirir o kesin. Biz sizi böyle mi büyüttükmüşmüş. Ulan sen zaten askerdesin, anana ne zaman gitsek "evimi bozuyo, camımı kırıyo, dolaplarımı karıştırıyo sıpaların" diye ya azar işitiyoruz ya tokat yiyoruz, şımartan yok, çikilata vermeyi bırak, yediğimiz lokmayı sayan anan yüzünden çocukluğumuzu yaşayamadık be! Tutmayın lan beni! Neyse bunları diyemesem de, dayanamayıp "ööeehh yeter ayol herkesin analığı, babalığı kendine" diye yüksek desibelden ayar verdim. Herkes çok biliyo şekerim. Anama, babama carlıyorum seni fena harcarım ona göre. Kimse bana annelik sabır işi, sabredecen yıwrım, böyle böyle büyüyo bunnar, e kolay değil falan demesin valla hattori hanzo kılıcıyla beşe ayırırım adamı. Turizmine çomak soktuumun sabrı..

"Çilek aldım çocuk yesin diye!" Baba aralık ayında çilek mi olur, ayva al, armut al, elma al baba niye çilek? "Üzüm aldım yedir bol bol" Yaw hormon mormon hiç bişii aklınıza gelmiyo mu arkadaşım. Memleket kar altında, bunlar gitmiş torun yesin diye limon büyüklüğünde çilek almış. Güneş yağı da alaydınız bari. Ben bu boyumu, posumu, endamımı, güzelliğimi, asaletimi hep küçükken aralıkta yediğim çileklere mi borçluyum lan yoksa? Hormonlu mormonlu yedirdilerse demek. Torun olayı abicim, çok farklı. Günlerdir elleri kolları torba dolu geliyor adam. Gelir gelmez de boğuşmaya başlıyorlar, evde bi koşturmaca, patırtı, gürültü. Babama "yawrum hava karardı, annen seni merak eder hadi evine git" diyesim geliyo yeminle. Yatarken de ah belim, vay boynum, oy sırtım. Yaa, bizi anamın kucaana bırakıp askere gittiğin yaşlarda değilsin tabi. Şimdi kaçacak yerin de yok. Kariyerine torun maskaralığı titriyle devam ediyor paşa babacığım. Hep annemi anlatmışım da, yıl bitmeden iki de babama giydireyim dedim. İkisinden de daha çok hikaye çıkar. Ama benim şimdi mutfak görevime dönmem lazım. Değerli ailem, sevgili büyüklerim beni evde bebeyle bir başıma bırakıp, deniz kıyısında bir restoranta yemeğe gittiler. Öyle düşünceli, öyle naifler yani. Kaç gündür bebesiyle yalnız kalamadı, şu mübarek cuma günü anne kız otursun sevişsin diye düşündülerse gereksiz. Arayayım da bebe ağlıyo, koşun yetişin diye iki rahatsız edeyim. Huzuru kim kaybetmişte biz bulalım diyıl mı abidin?

Yeni yılınızı bir önceki postta kutlamıştım. O yüzden şindi dağılabilirsiniz. Yeni yıla kadar Teneffüs!

mobil hareketler

Location:Özbek

No comments:

Post a Comment

 
Designed by Beautifully Chaotic