tag:blogger.com,1999:blog-91958471812374081022024-03-19T12:54:06.769+03:00zoiplanetwelcome to zo-boxzOiplaNethttp://www.blogger.com/profile/14421002913270289597noreply@blogger.comBlogger146125tag:blogger.com,1999:blog-9195847181237408102.post-12665186548427716922020-09-10T15:27:00.003+03:002020-09-11T16:52:22.293+03:00Güncel 27<div>Yeni bir ondalık yaş grubuna girmek ne heyecanlı.</div><div><br /></div><div>20ler, 30lar ve nihayet 40lar. Monica Bellucci gibi olacağımı düşündüğüm 40lar, elimde toz bezi, aynaya bile bakmadan hem de pijama ile hızla geçip gitmekte. Ben ise trene bakan çiftlik sakinleri gibi izlemekteyim. </div><div><br /></div><div>Tamam tamam o kadar da değil. Yapıyorum bir şeyler. Kollajen hapı aldım mesela. Her gün içmek gerekiyormuş. En son iki hafta önce aklıma gelip içmiştim. Kil maskesi, yüz masajı, pahalı kremler falan da aldım yanında. Ama işte o sürekli kullanım beni zorluyor. Sürekli yapabildiğim tek şey evli kalmak. </div><div><br /></div><div>Sanırım yakında bizim kızlar beni kulağımdan çekerek bir estetik cerrahi masasına yatıracak. Ya da yirmi yıl sonra falan ikna olup elimde Monica Bellucci fotoğrafı ile kendi ayağımla gidip "doktor bey, bana bunu yap" diyeceğim. Ödemeyi de böbreğimi satarak ancak karşılarım artık. </div><div><br /></div><div>Yıllardır kaşlarımı yaptıracağım ona bile tam ikna olamadım. Kalem ve farlarla kendim boyuyorum. Sevgili eşim eve her geldiğinde vay kenan abim, vay arnold, vay takashi, vay izzet naber lan diyerek yorumluyor kaşlarımı. Ne kadar fena boyuyorsam sakın kaşlarını yaptırma valla yüzüne bakamam bir daha dedi. Birbirimizin yüzüne asansörde falan bakıyoruz, sıkıntıdan. </div><div><br /></div><div>E yani kaç yıllık evlilik şimdi. Bir on yıl da öncesi var. Yani cicim aylarını falan bitirip evlendik biz. Düğünde 57 kiloydum, ertesi gün 70 oldum öyle çabuk saldım kendimi. Alnımda mission completed yazıyordu. </div><div><br /></div><div>Uzun bir İzmir tatili yaptık kızımla. Tatil dediğim de deniz gören ev karantinası. Üç koca ay, annem, babam, abim, üç çocuk. Evin heryeri mayınlarla doluydu. Arada basıp patlaya patlaya devam ettiğimiz uzun bir yolculuk oldu. Oradan ayrı bir yazı hatta kitap çıkar. Daha önce filmi yapılmış aslında, Rocky 3. </div><div><br /></div><div>İzmir'de iki bayram geçirdik. </div><div><br /></div><div>Kurban Bayramı benim içinde evladım içinde unutulmaz anlara sahne oldu. Son an'a kadar bağış yapılacak diye sevinirken, birden 95 kiloluk koca ineği leğenlerle taşımaya başladık. Çocuklar görmesin diye epey uğraşmama rağmen -ki pek başarılacak bir durum değildi- en son haşlanmış inek kafasındaki göz yuvalarına parmak sokuyorlardı. </div><div><br /></div><div>Dün online derste herkes bir anısını paylaşsın dedi öğretmen. Evladım tam olarak şöyle dedi; "kurban bayramında annem ve babam koca bir ineği bıçaklayarak öldürdü ve yedi" Hayal gücünün sınırsızlığına hayran kaldım. Bir kere babası orada bile değildi ki kendisi ateist bir insandır. İkincisi merhum islami usüle uygun kesildi. Son olarak kendisi de yedi. </div><div><br /></div><div>Ha öğretmenin burdan illa bir çıkarım yapması gerekirse, ayağımı denk almalıyım diye düşünmüş olabilir. Psikopat bir aile, her an elektrikli testereyle kapıma dayanabilirler.. </div><div><br /></div><div>Sevgili eşim ben yokken bekarlığın keyfini sonuna kadar çıkartmış. Pandemiden önce de çıktığı yoktu, iyice yapışmış eve asosyal kişilik. Televizyona burnu değecek kadar yaklaşıp bol bol ps oyunları oynamış. Zaten az gören gözleri iyice körelmiş. Şaşı kediler gibi burnunun ucundan başka bir şey görmüyor. </div><div><br /></div><div>Ehliyetler yenilenecekmiş ve tam sağlık raporu gerekiyormuş ya nah alır o gözle ehliyeti. Buradan tanıdık göz doktoru okurlarımdan fason göz muayenesi geçer raporu rica ediyorum. Yoksa Monica Bellucci gibi olmam gereken yaşta bunun şoförü olacağım bu gidişle. </div><div><br /></div><div>Ayrı kaldığımız yaz boyu bolca telefonla konuştuk tabi ki. Kendisi bir evlilik danışmanı edasıyla bu ayrılıkların ilişkimize ne kadar iyi geldiğini falan anlattı. Bu ayrılıklar bana da iyi gelebilirdi paçamda bir çocuk olmasaydı. Tüm gün camış gibi yatıp yuvarlanma şansım olsaydı ben de bu ayrılığın felsefi kafasını yaşamak isterdim. </div><div><br /></div><div>Elimde şarap, ağzımda pipo, ipek röteşambırım ile bıyıklarımı burarak "çok haklısın sevgilim, seni görememenin kalbimde yarattığı acı sıcaklığın tadını, seninle elbet kavuşma ihtimaline banıp yemek istiyorum" gibi cümleler kurabilirdim. Olmadı.</div><div><br /></div><div>Bir kere de sen al çocuğu, ben tatil yapayım be. Ama nerde, parka götürse eksik getirir. Yani gerçekten bazen sosyal bir deney için bilinçli olarak bir araya getirilmiş insanlar olduğumuzu düşünüyorum. İsviçreli bilim insanlarının bir projesiyiz. </div><div><br /></div><div>Gelecek nesillere her aşkın evlilikle sonuçlanması gerekmediği, aşık bir kadının tahammül sınırları, aşk ve evliliğin tehlikeli sonuçları, çocuktan sonra aşkın donmuş yemek yağından farkı gibi çeşitli sosyal ve ailevi konularda mercek altında olduğumu hissediyorum. Anlaşılan ömürlük bir proje.</div><div><br /></div><div>Uzun ilişki yorucu ama güzel. Mesela bazen neredeyse ikimiz tek kişi gibiyiz. Sabah aklımdan geçen, ona hiç söylemediğim bir şeyi akşam alıp geliyor. Şaşırıp kalıyorum. Telepatik bağımız çok yüksek. O'nu aramak için telefonu elime alıyorum, telefon çalıyor, O. El ele tutuştuğumuzda sanki kendimle el ele tutuşmuşum gibi hissediyorum. Etimiz, budumuz, kalbimiz, dalağımız hep bir olmuş arkadaş. </div><div><br /></div><div>Herkes farklı tabi. Olması gereken de bu. </div><div><br /></div><div>Bak bugün iki çocuğu olan bir arkadaşımla telefonda konuştum, dedi ki ya biz akşam bir salaklık yaptık, korunmayı unuttuk, çok korkuyorum ya hamile kalırsam. Nasıl yani şey mi yaptınız, onu mu yaptınız cidden öğüüü sus daha fazla anlatma kusucam kapat ya! 2 çocuklu kadınsın yakışıyor mu! Hadi ikinciyi yaptın, üçüncüye durumu nasıl anlatacaksın allaaşkına! Evladım biz babanla aslında kardeş değiliz ve zamanında çok kötü şeyler yaptık, sen de o yüzden aramıza katıldın mı diyeceksin? Çocuğun o saf pırıl pırıl zihnini böyle çirkin şeylerle ya kapat ya kapat arkadaşda değiliz bundan sonra öğüürk valla kusucam.. </div><div><br /></div><div>dedim..</div><div><br /></div><div>Herkes farklı. N'apcan.</div><div><br /></div><div>*<a href="https://youtu.be/ERT_7u5L0dc" target="_blank">okurken arkada çalacak müzik</a>*</div>zOiplaNethttp://www.blogger.com/profile/14421002913270289597noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-9195847181237408102.post-27968889981535026902020-03-25T05:10:00.000+03:002020-03-25T06:11:44.694+03:00KoronaZi<br />
Herkesin sosyal mecralarda canlı yayın yapıp toplumu bilinçlendirdiği, eğlendirdiği, özendirdiği, güldürdüğü, ağlattığı, paylaştığı, düşündürdüğü, kah aldatıp kah güven verdiği şu zamanlarda blog yazmak çok vasat bir şey olduğu için yazmaya karar verdim.<br />
<br />
Gün gelecek vasatizm de hak ettiği değeri bulacak arkadaşlar.<br />
<br />
********<br />
<br />
Tüm dünyayı düşünmeye sevk eden bu malum virüsten önce de ben burada bizzat şahsım sizi uyarmaya çalışıyordum zaten. Yapmayın diyordum.<br />
<br />
Her ne yapıyorsanız o'nu yapmayın diye defalarca uyardım.<br />
<br />
Siz de artık biliyorsunuz ki haklıydım, o yapmamanız gereken şeyi yaptığınız için dünya bu hale geldi ve siz ve şahsım bu duruma geldik.<br />
<br />
Keşke yapmasaydınız, olmasaydı, gitmeseydiniz, görmeseydiniz, yemeseydiniz, ellemeseydiniz, mıncıklamasaydınız, çorba yapmasaydınız, yapanı zavadak diye duvara şey etseydiniz.<br />
<br />
Yaptınız arkadaşlar! Hepimiz oradaydık, gördük.<br />
<br />
Yani tam olarak bir şey olmamış gibi görünse de kesinlikle bir şeyler oldu ve bu duruma geldik.<br />
<br />
Hatta şöyle söyleyeyim "İşte Kuzuuu Kuzu Geldik"<br />
<br />
Siyaseti burada bırakıyor ve gerçeklere geçiyorum. (yıllardır burada çok feci siyasi makalelerim olduğunu zaten daha önce okuyanlar bilir)<br />
<br />
********<br />
<br />
Virüsün hayatımı kısıtlamaya başladığını öğrendiğimde evde 13. günümü geçiriyordum. Aralıklı oruca başlamış, 10 kilo vermiş, acıkınca sandalye ayaklarını kemirmeye başlamıştım bile.<br />
<br />
Eve et, çocuk olduğu için giriyor ve pişiyordu.<br />
<br />
O da doğuştan vegi olduğu için "ööee yine mi et, hayvan yemem ben, kimin annesini, çocuğunu pişirip koydunuz önüme" diyor, evladım aynaya bak maruldan, hıyardan yapılmış bir halin mi var? Etten yapıldın, et yiyecen işte diye ikna edilerek tabağını bitiriyordu.<br />
<br />
Hala köfteyi nohuttan, çıtır tavuğu cipsten, balığı annelerinden izin alarak aldığımız yumurtalardan ibaret sanarak yiyor. Balığın kılçığını görmemesine dikkat ediyoruz çünkü kılçık değil iskelet olarak düşünüyor ki bence haklı.<br />
<br />
"Evladım, hayvanlarda birbirini yiyerek hayvan oluyor" diyerek hayvanlığımızı gelecek nesillere aktarmaya devam ediyoruz.<br />
<br />
********<br />
<br />
Ben zaten evdeydim de adam da farklı sürelerde fazlaca evde kalmaya başlayınca anladım ben bir virüs olduğunu.<br />
<br />
Sisteme bir virüs girmese bu kadar götgöte olmazdık.<br />
<br />
Evlilik; belirli kişilerin, belirli zamanlarda, belirli şeyler için, belirli süre birlikte olması üzerine kurulmuş bir sistem. Az ya da fazlası hata verir.<br />
<br />
Evde uzun süre birbirimize maruz kalınca şöyle oldu; sistemin içi boşaldı ve ben "Allah Allah ya, okumuş, iki üniversite bitirmiş, askerliğini yapmış aslan gibi adam, neden hala evlenip gitmiyor anlamadım" demeye başladım.<br />
<br />
********<br />
<br />
Okullar kapandı, tatil değil uzaktan eğitim dediler ama biz bunu yemedik, yiyemedik.<br />
<br />
Akşam 9'da yatırıp sabah 7'de okula çakı gibi hazır ettiğim çocuk, öğlen 11'de kalkıp "yiaa anne online ders 2'de başlıyor, brawl stars'da arkadaşlarla oyunumuz var, patates kızart bana" diyor.<br />
<br />
Müfredatta da tam bölme işlemine gelmişler. Çarpma sanki bitmiş gibi bölmeye geçince okul kapandı. Çarpmada da 5'lere kadar gelmişler, onu da bitirememişler;<br />
<br />
- Evladım beş kere beş?<br />
- 15 anne<br />
- Öyle mi yavrum?<br />
- Evet anne<br />
- Peki çocum.<br />
<br />
Hadi beş kere beş = yirmi beş bunu tekerleme gibi ezberlettin, peki beş kere altı diye soruyorum seksen diyor.<br />
<br />
Bölme hiç oturmadı. Eve ekmek almadığımız için bölmeyi ben de öğretemem. Ekmeğimi böldüm de yedim şarkısı da yardımcı olmuyor.<br />
<br />
Eba çocukların olmayan kafasını iyice karıştırdı. Bölmeyi çıkarma işlemi gibi gösterdi, yandı gülüm keten helva (bu ne demek ve ben nerden öğrendim olm lan).<br />
<br />
Öğretmenlere de gün doğdu; ınlıdınız mı nısıl ılıyırmışşşş??<br />
<br />
Peki sen anladın mı nasıl oluyormuş?<br />
<br />
Derdimiz yok, oturup sizi çekiştiriyorduk tüm gün mınako! İşini yapması gerekenler "ınlıdınız mı şımdı hı"<br />
<br />
Evde oturup göt yayma heveslisi 1-C öğretmeni 657 Necla konuştu; "nıııldı ınlıdınız mı şımdı"<br />
<br />
Anladık, anladık otur sıfır.<br />
<br />
********<br />
<br />
Annem ve babam İzmir'de ve sokağa çıkma yasağı yaşındalar.<br />
<br />
Otomatik Portakal filmi gibi oldu ülke. Yaşlılar ölsün! Yok yea??<br />
<br />
Onlara bir şey olursa Vuhan'dan başlayıp tüm Çin'i haritadan silecek yangını çıkarabilirim.<br />
<br />
Ya da içime o yangın düşerse delirebilirim.<br />
<br />
Adamlar Batman'in çorbasını içmiş, Batman ortada yok!<br />
<br />
Joker anasına sövse Batmobil'le dünyayı yakar ama lazım olunca yok işte kayıp.<br />
<br />
********<br />
<br />
Bir süre karantinada yaşamayı öyle ya da böyle öğreneceğiz.<br />
<br />
Zaten herkes çıldırıyor tavsiye vermek için.<br />
<br />
Vay arkadaş şu evde oturma işini nasıl fırsata çeviririz diye neler neler.<br />
<br />
Sanki her ay Harvey Nichols'a gidip banyo alışverişi yapıyordu da gidemeyenler için hacı şakir sabun önermiş mesela; "bu süreçte tercihim hacı şakir" valla mı??<br />
<br />
Dünyamızı kirletmeyelim tabi ama "bu süreçte tercihim çamaşır suyu"<br />
<br />
Sokak hayvanları için bir şeyler yapalım ama ben tırstım benimkini attım sokağa.<br />
<br />
Çocukları ekrandan uzak tutalım ama tabi süreç böyle olunca saldım çayıra..<br />
<br />
********<br />
<br />
Güzel günler yakın değil arkadaşlar.<br />
<br />
Yakın olan tek şey tehlike.<br />
<br />
Ama ben buradayım merak etmeyin.<br />
<br />
Arada güleriz diye.<br />
<br />
********<br />
<br />
25 Mart<br />
<br />
İyi ki doğdun Annem<br />
<br />
********<br />
<br />
<a href="https://youtu.be/QDnXEllpelQ" target="_blank">Ve Müzik</a><br />
<br />
********zOiplaNethttp://www.blogger.com/profile/14421002913270289597noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-9195847181237408102.post-24292934987555839762019-12-11T11:01:00.000+03:002019-12-12T15:59:58.952+03:00İlkokul 2<br />
<br />
İkinci sınıf, birincinin üstü olup çocuğunuzun okuma-yazmayı çok iyi bildiğini zannettiği ve fakat bir o kadar da sıkıcı bulduğu bir sınıf oluyor. Her şey kolay da o ca(ğ)nım gözleriyle okumak, o minnoş elleriyle yazmak çok sıkıcı.<br />
<br />
Artık göremiyorum anne, ellerim yoruldu anne, sen oku anne, sen yaz anne, sen boya anne, sen çöz anne hatta sen söyle anne. Sanırsın eğitim hayatını hatmetmiş seni de asistanı olarak işe almış bir petrön.<br />
<br />
İki paragraf okuyup konu hakkında üç soru cevaplayacak diye yarım gün harcıyoruz. Özeti; Ali ve Ayşe pazar günü pikniğe gitmiş, top oynamış, elma yemiş olan paragraftan birinci soru pikniğe ne zaman gitmişler?<br />
<br />
- Sabah gitmişlerdir di mi anne?<br />
- Yazıyor ya çocum.<br />
- Sabahtan sonra mı gitmişler?<br />
- Evladım bak orada yazıyor.<br />
- Ne yazıyor?<br />
- Cevap yazıyor cevap!<br />
- Öf bir daha mı okuyacağım şimdi! Zaten gözlerim dalıyor?!.<br />
...<br />
- O zaman sen yaz.<br />
- Cevabı bilmiyorum, okumayı da bilmiyorum, yazmayı da bilmiyorum, hiçbir şey bilmiyorum ve çok mutluyum oh beee! yazayım mı çocum?<br />
- Öeee yazma git sen ben kendim yaparım ödevimi ööeee<br />
- Aferin yavrum bak ne güzel, kendin yap çocom.<br />
<br />
Eve ödev getirmesin, okulda etüt dersine kalsın, orada yapsın dedim, ödev yapmak yerine bana iki sayfa sitem mektubu yazmış. Nerde kaldın anne, seni bekliyorum anne, hala gelmedin anne, üf anne, küstüm anne..<br />
<br />
Matematik problemleri ile gerilim daha da tırmanıyor. İki işlemli problemlere geçtiler. Ahmet'in 79 lirası var, bunun 15 lirası ile kalem, 33 lirası ile kitap almış, kaç lirası kalmış?<br />
<br />
- Toplayacağız di mi anne?<br />
- Neyi toplayacağız mesela?<br />
- Hepsini<br />
- Bak şimdi Ahmet'in ..<br />
- Tamam tamam sus çıkartacağız di mi?<br />
- Ya bak bi dak ..<br />
- Tamam tamam sus toplayacağız.<br />
- Evladım bak şim ..<br />
- Tamam tamam toplayıp çıkartacağız.<br />
- N'aaaparsan yap çocum, topla, çıkart, fırlat, yırt sayfayı, top yap, at çöpe ooh istediğini yap!<br />
- Öeee baba yaa, annem yırt diyo, ödevini diyo, at diyo ööee<br />
<br />
Doğal sayılar kavramına geçmişler. Anne doğal sayı ne demek diyor; doğal sayı, doğal sayı işte. Doğal inek, doğal ağaç neyse doğal sayıda o. Otuz üç doğal sayı mı anne dedi, valla anormal bir durumu yok bence doğal dedim.<br />
<br />
Basamak değeri, sayı değeri, sayı değeri toplamı, basamak değeri yuvarlaması derken okumaya yazmaya üşenen çocukla su kaynatıyoruz evde. İlk okuldan mezun olalı altı yüz yıl geçmiş, bana okuma yazma öğreten öğretmenimin kızlarının bile otuz yaşında çocuğu var, biz hala doğal sayı, basamak zartı..<br />
<br />
Hafta içi her gün dolu dolu ödev, hafta sonu 15 günlük ödev daha. Bildiğin paralı askeri okul.<br />
<br />
Öğretmenine mail yazdım, hocaanım hafta sonu dediğimiz hepi topu 48 saat biliyorsunuz değil mi? bunun 20 saati uyuduk falan desek temel ihtiyaçlarla geriye bir gün bile kalmıyor, bu ödev olayını çok mu şaaptınız acaba diye. Bu hafta tamamlayamadıysa haftaya mutlaka kontrol edeceğim dedi. Oldu o zaman ben her gece üç gibi çocuğu uyandırıp ödev yapmasını sağlarım komutanım dedim. Çünkü neden uyuyalım ki diğ mı?<br />
<br />
Bu sene veli whats-up grubuna dahil değilim. Aslında sınıf grubu varmış ama beni eklemediler. Fark etmediklerini düşünüyorum. Ne kadar sıradan bir insansam artık yokluğum hissedilmiyor. Bazen bu iyi bir şey.<br />
<br />
Yeni okul, yeni sınıf ve yeni arkadaşlıkları oldu evladımın. Dün de eve ilk aşk mektubunu getirdi. Tabi kendisi onun daha aşk mektubu olduğunun bilincinde değil. Utku bir şeyler yazmış bu kağıdı verdi bana dedi. Bir kız ve erkek çizip aralarına kalp koymuş ve o müthiş cümleyi yazmış "seni çok seviyorum zoigirl planet" Ne yapacağız bu kağıdı dedim, dursun orda bir yerde dedi. Umursamazlık seviyesini beğendim.<br />
<br />
Şöyle bir bakıyorum diğer veliler çocuklarını hafta sonu bir kurstan diğerine yetiştirme derdinde. Anam bir reklam vardı ya "hem koşsun hem obua çalsın istiyorum, zaman yetmezliğinden koşarken obua çalıyor artık" diyordu anne, aynen millet koşturuyor çocuklarını.<br />
<br />
Satrançtan baleye, yüzmeden tenise mekik dokuyorlar.<br />
<br />
Hiç işim olmaz kardeşim. Cuma günü akşam evin kapısını kilitlerim, pazartesi sabahına kadar açılmaz. Spor desen haftada üç gün okulda spor yapıyor (zumba, jimnastik, yüzme), müzik öğretmeni -bile- hafta sonu ödev veriyor melodika çalıyoruz, ille bir etkinlik ödevi oluyor, haydi kes yapıştır, tak takıştır, ps oyna, yemek, uyku derken hop pazartesi olmuş, yallah okula.<br />
<br />
Çocuğumun babasına da ödevlerde yardım etsin diye ingilizceyi verdim. Geçen uzaktan izliyorum, bir yandan ps oynuyor diğer yandan kıza oraya şunu yaz, buraya bunu yaz diye ödev yaptırıyor. Ödev yaptırıyor denmez aslında, soruların cevabını yazdırıyor diyelim.<br />
<br />
Dedim bırak ya, ben en azından saçımı başımı yolsam da çocuğu düşünmeye, anlamaya zorluyorum. Neticelerini de veli toplantısında gayet iyi şekilde aldım. Gerçi tüm velilere aynı şeyleri dediklerini düşünsem de iyi yani, çocuk yaşının çocuğu işte ne olacaktı.<br />
<br />
Kitap okurken okuduğu şeyi anlayıp gülmesi, üzülmesi ya da sinirlenmesini izlemek çok şeker. Olm anlıyor lan bu diye babasıyla kıs kıs gülüyoruz. Anne bilgisayarından okulun portalını açıp bugün yemekte ne varmış ona bakacağım diyor. Ay allaam daha dün agu bugu deyip altına zçıyordu ne ara büyüdü yareppi diye tatlı bir hüzne gark oluyoruz.<br />
<br />
Geçenlerde teneffüs aralığı çok kısa diye okulda eylem yapmış, kağıtlara teneffüs hakkımız, söke söke alırız yazıp koridorda slogan atmışlar. Kaç dakika teneffüsünüz dedim 9 dakika dedi. Kaç dakika olmasını istiyorsunuz dedim, 10 dedi. Aferin yavrum, hakkınızı arayın dedim.<br />
<br />
Büyüyorlar, engel olamıyorsun.<br />
<br />
<br />
İkinci sınıftan sevgiler efenim.<br />
.<br />
.<br />
.<br />
<br />
-<a href="https://youtu.be/bxWxXncl53U" target="_blank">music</a>-zOiplaNethttp://www.blogger.com/profile/14421002913270289597noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-9195847181237408102.post-29009802837269546382019-03-06T09:43:00.002+03:002019-12-11T08:50:23.024+03:00İlkokul 1Okul işi çok acayip. Bambaşka bir dünya.<br />
<br />
Bir kere heryer anne dolu. Herkes anne. Müdür anne, öğretmen anne, aşçı anne, sen annesin, o anne, bu anne, herkes anne. Herkesin çocuğu var. Her yerde çocuklar geziyor.<br />
<br />
Balayı çiftleri için uygun bir tatil yeri değil mesela, gürültülü. Ya da bir tek ben doğurdum, benim çocuğum var, kimsenin yok benim var, doğurdum ben, bi ben doğurdum zannedenler için iyi bir rehabilite merkezi. Bütün dünya doğurmuş, çocuğunu okula getirmiş.<br />
<br />
O kadar çocuğa rağmen bir tek ben doğurdum diyebilen de var aralarında. Bizimkiler okulda yaşayan bir tür canlı, onun ki onun çocuğu çünkü o doğurdu.<br />
<br />
Öğretmenler de çok şeker. Her şeye cevapları var her şeye.<br />
<br />
Arkadaşı makasla saçını kesmiş, neden böyle bir şey oldu diyorum "makas kesiyor mu diye denemiş" diyor. Canım ya çok şeker. Kafasına tükürmüş diyorum "iki kişi tükürükleşirken ortalarından geçmiş sizinki" diyor. Zamanlama hatası yani. Kalem kutusunu fırlatmış yüzüne diyorum "bakmadan şöyle bir atıvermiş" diyor. Şöyle mi yani diye vazoyu kafasına fırlatıyorum mesela.<br />
<br />
Yılların tecrübesi tabi. Ne desin, evet hamfendi hepsi öküz bunların, haklısınız mı desin.<br />
<br />
Ödevler evin neşe kaynağı.<br />
<br />
Hadi kızım, otur evladım, yaz çocuğum, okusana yavrum, evladım okula niye gidiyorsun sen, tornacıya git iş öğren o zaman yavrum, bu nasıl yazı çocuğum, insan okuyacak bunu evladım düzgün yazsana, ya altı üstü 7'den 4 çıkaracan kızım ne kadar zor olabilir ki, ay yok büyümeyecek bu çocuk, büyümüyor, kaldı böyle, eyvahlar olsun.....<br />
<br />
Ödevler de yetmiyor "veli katılımlı etkinlik" düzenliyorlar.<br />
<br />
Doğuran kişi otomatik olarak çocuğun velisi oluyor. Evladımın babasının bu tür etkinliklerle uzaktan yakından alakası olmadı. Doğumu gerçekleştiren sevgili doktorum bile veli etkinliğinde kendisinden daha etkin diye düşünülebilir.<br />
<br />
Hepsi birbirinden uyduruk bir çok etkinliğe giyinip, süslenip gitmek gerekiyor. Baktılar her çağırılan yere gidiyorsunuz "sizi okul aile birliğine alalım" diyorlar. Almayalım canım ya. Okul, aile, birlik bunlar bana alerji yapıyor. Ben veli olarak mezun olmak istiyorum okulunuzdan, mümkünse.<br />
<br />
Her haftaya bir sunum istiyorlar.<br />
<br />
Ya bu çocuk 7 yaşında ve kimse kimseyi kandırmasın, o sunumları ben hazırlıyorum. Bak şimdi yarın pandalar hakkında sunum yapılacak diye ben ayılar dünyasını sörç ediyorum şu an. Konu babasına daha yakın olmasına rağmen adam ilgilenmiyor. Pandalar da çocuklarının sunumunu hazırlamazdı bence.<br />
<br />
Programlı, düzgün yaşayan insanlar için okul hem şahane hem kolay. Ben her sabah "bu gün günlerden neydi yiaa" diye uyandığım için bana karmaşık geliyor.<br />
<br />
Haftanın günlerini "bu gün forma giyme günü, bu gün serbest kıyafet günü, bu gün eşofman günü, bu gün oyuncak günü, yarın elma günü" falan diye takip edebiliyorum. Sor bak bu gün günlerden ne diye sor mesela, bu gün günlerden forma giyme günü. Artık perşembede miyiz pazartesi mi onu bilemem.<br />
<br />
Daha da üç ay var. Daha bunun ikinci sınıfı var. Beşincisi bile var. Lisesi var. Allahım hiç bitmeyecek di mi bu? **katılarak ağlarken gülme efekti**<br />
<br />
Küçücük bir çocukken "biyiyinci iğritmin ilicim" diyordum. Çocukluk böyle bir şey işte. Saçma yani. Ben ve öğretmen olmak.<br />
<br />
"Haydi çocuklar şimdi hep beraber elele tutuşup camdan hooop"<br />
<br />
Velisin sen Veli kal.<br />
<br />
<a href="https://youtu.be/laov59vIvEs" target="_blank">Sevgiler efenim.</a>zOiplaNethttp://www.blogger.com/profile/14421002913270289597noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-9195847181237408102.post-12677210302787478132018-12-28T11:27:00.003+03:002018-12-28T11:27:58.954+03:00Happy New Planet 2019Koskoca bir yıl, kimine göre hızlı, kimine göre yavaş bitip gidiyor sevgili okur.<br />
<br />
2018 daha sağlıklı olabilirdi. Daha keyifli, daha huzurlu, daha dertsiz, daha borçsuz, daha pozitif, daha mavi, daha yeşil, daha sevgi dolu, daha sakin, daha adil, daha özgür, daha bereketli, daha şefkatli, daha dürüst, daha lezzetli, daha tatlı, daha mutlu..<br />
<br />
Kendisine şükranlarımızı sunup yeni bir yıla en iyi dileklerimizle gireceğiz. Gönül ister ki yeni yıla piyangonun büyük ikramiyesini kazanıp, 81 milyon önde başlamak ama hayırlısı artık.<br />
<br />
2018'de neler oldu?<br />
<br />
Neler olmadı ki.<br />
<br />
Giriş kısmında sorun vardı zaten.<br />
<br />
Yorgun, uykulu ve son derece yılgındım. Tüm yılı, hemen her şeyi erteleyip yatarak geçirmem bundandır.<br />
<br />
Saat 00 olmadan, TRT'de dansöz göbek atmaya başlamadan uyumuştuk kızımla.<br />
<br />
Yılın daha ilk aylarında arkadaşlarım botokslarını, dolgularını yaptırırken ben hiçbir şey yaptırmadan kırışmaya devam ettim. 12 ayda 15 sefer saç boyatan arkadaşlarıma benim verebileceğim rakam 4 oldu. Onlar spor salonunda hiç kimsenin bilmediği kaslarını sıkılaştırırken ben makarna tenceresiyle kanepede dizi izledim.<br />
<br />
Yaza kadar veririm ya o da iş mi? dediğim kiloları veremedim. Martta başlasam Nisan'a kalmaz, Nisanda başlasam Mayıs'a kalmaz dediğim kilolarla tatile başladım.<br />
<br />
En son kendimi "ben bu yaz kilo veririm ya" derken yakaladım. Yakalayıp orada eşek sudan gelene kadar dövmem gerekirdi. Ne var ya karpuz, peynir yiyeceksin hepsi bu, çok mu zor zoi dedim. Ama insan en çok kendini kandırıyor tatlı tatlı. Kendime inandım. Yabamadım.<br />
<br />
Dolayısı ile yaz özgüvensiz, kırık ve buruk başladı.<br />
<br />
Fazla kilo gerçekten başa bela. Dizlerimin ağrıması, nefesimin daralması, zaten aşırı sıcak olan havayı daha sıcak yaşamak tahammülsüzlüğü de beraberinde getiriyor.<br />
<br />
Olumlu düşünerek başladığım bazı insan ilişkilerinde başarısız oldum. Boşa koydum olmadı, doluya koydum tartmadı.<br />
<br />
Kalabalık, sıcak, kilolu ve öfkeli bir yaz oldu.<br />
<br />
600 yaşıma geldiğimde hala torunumun torunlarının torunlarına bu yazı anlatarak kahkaha atacağım; "2018'de kilolu ve öfkeli bir yaz yaşandı ve kimse oradan sağ kurtulamadı nihohohaa"<br />
<br />
Neyse yaz bitti, kilolarım ve ben kış hazırlığı yapmaya başladık.<br />
<br />
Tamam ya, en azından yaz boyu aşırı kilomu koruyup üstüne eklememiştim.<br />
<br />
Ekim, Kasım kilo vermek için en ideal aylar (nisan-mayıs sendromu).<br />
<br />
Yeni yıla kadar veririm ya o da iş mi? Brokoli var bir kere. Lahana, karnabahar, brokoli. Haşla, zeytinyağ-limon tamam işte oldu bu iş (karpuz, peynir sendromu).<br />
<br />
Ben bu kış kesin bu kiloları veririm (diye kıkırdadı karbonhidrat tanrısı).<br />
<br />
****<br />
<br />
Hah işte bu sefer kendimi yakaladım.<br />
<br />
3 gündür açım. Hayat şartlarım zorlu ve acımasız.<br />
<br />
Issız yerlerde yaşam savaşı veren insanların belgesellerini izliyorum. Aslanlar ceylan yakalayıp yerken ağzım köpürüyor.<br />
<br />
Bu yola "vejeteryan da olurum şimdi ha" diyerek başlamıştım ama olaylar beni cama konan saksağanlardan menü yapacak duruma sürüklüyor.<br />
<br />
Kendimi yakaladım tamam da yakalamışken kendimi de yemesem bari.<br />
<br />
****<br />
<br />
İlkokul başladı bu yıl. Hakkaten ilkmiş. Epey başıymış olayların.<br />
<br />
Ben yarı yıl karnesi ile üniversiteye kaydını yaptırırız diyordum ama çocum daha Ö harfine yeni geçmiş. Anne Ö harfini öğrendim, artık balon yazabilirim dedi. Aferin yavrum dedim.<br />
<br />
Sonra ambulans çağırdım kendim için.<br />
<br />
Zor oluyor ama alışıyor insan. Atlatıyor demiyorum bak, alışıyor.<br />
<br />
Hayat zaten zor. Pahalılık bilmem ne.<br />
<br />
Ya tek vitrinim olan yüzüm için temizlik jeli alacağım diye 600 yıl düşünüp, en sonunda zatzıns'ta 300 metre kasa kuyruğu bekleyerek aldığım biricik jel ile minişlerini yıkamış evladım.<br />
<br />
Anneeee bak tertemiz oldular dedi son damlayı sıkarken. Senin o minişlerinin ta .. suratlarına .. köpüreyim yavrum dedim.<br />
<br />
Yarı yıl tatilinde de çocuklar okula gitmiyormuş. Hakkaten tatilmiş. Karne sizde kalsın, çocuk devam etsin dedim, yok dedi.<br />
<br />
Şimdi heyecanla yılbaşı partimizi bekliyorum. Çünkü öyle bir şey yok.<br />
<br />
Ben plan yapsam sırf ben yaptım diye beğenmeyecek bir beyim var. Ooo ama kendi vasat fikirlerini midyenin içinde inci bulmuş gibi pazarlar. Küçükken mahallenin köşesindeki terziden iş öğrense, sana o zamanın Lord'luk eğitimini aldığını söyler ya, o derece. Halil pazarlama*..<br />
<br />
Yersen..<br />
<br />
Neyse ben yine de 2018'i kahkahayla uğurlayıp 2019'a muzip bir gülümseme ile gireceğim.<br />
<br />
Size de tavsiye ederim.<br />
<br />
Bir gülüş, bir jest her şeyi değiştirir.<br />
<br />
****<a href="https://youtu.be/ZtMrR971XQs" target="_blank">Mutlu Yıllar</a>****zOiplaNethttp://www.blogger.com/profile/14421002913270289597noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-9195847181237408102.post-76348660310824712822018-11-13T13:26:00.000+03:002018-11-14T07:02:04.520+03:00Güncel 26<br />
200 çift siyah çorabı var, sabah bana diyor ki siyah çorabım nerede? Ne bileyim hangisi, ne bileyim nerede? En iyisi isim takayım ben bu çoraplara, birinci kısa mehmet, üçüncü büzgülü osman diye öyle sor bana.<br />
<br />
Çamaşırı, çorabı bana zimmetli gibi diyor ki bir de "yırtılan falan varsa çekmeceye koyma, at" Sırtına şal, ayağına sıcak su, bir bardakta çay koyayım paşam sen uzan şöyle.<br />
<br />
Kızı servise verdik bu sene. Paşam sabahları stres olmasın, her zamanki gibi sadece kendine hizmet edebilsin diye. Gençlik after party'den çorbacıya giderken uyanıp kıza kahvaltı hazırlıyorum. Kör karanlık olduğu için haliyle ışıkları yaka yaka ilerliyorum evde. Orayı kapat gözüme parlıyor, şurayı kapat uykum açılıyor diye söyleniyor sıcak yatağında.<br />
<br />
Ya bir sabah da sen uyansana deve? Evden çıkacak olan ben değilim sensin.<br />
<br />
Uyan, kızını öperek uyandır, beraber ekmeğe tereyağ sürüp şakalaşın, ne bileyim burnuna labne peynir sür, mis gibi yıkanmış yumuşacık kıyafetlerini özenle çırpıp giydir, çantasına bahçemizdeki organik elmalardan bir tane koparıp koy, servise bindirip bembeyaz dişlerinle gülümseyerek el salla. Sonra bas git işine.<br />
<br />
Yok arkadaş. Koskoca ben varken..<br />
<br />
Her gün saat daha 10 olmadan arayıp akşam ne yiyoruz diyor. 6'da uyanmışım, bana öğlen olmuş, akşama ne yiyoruz? Dün et yedik bugün sebze yemeği yap diyor mesela. Ya ben dünü 3 yıl gibi yaşamışım sen akşama kadar oturduğun koltukta haftalık çetele mi tutuyorsun acaba. Sabah tezgahın üstüne yığılmış tabaklara ve tencere diplerine bakıyorum dün ne yemiştik ki diye.<br />
<br />
Sorsan hiç bir iş yapmıyorum. Parmağımı şıklatıyorum ev toplanıyor, şık şık çamaşırlar tertemiz dolapta, şık şık mis gibi yemekler ocakta, şık şık kızın ödevleri yapılıyor, şık şık kızın banyosu, şık şık kızın alışverişi, şık şık sabah paşamın kahvesi önünde.<br />
<br />
Daha hamileyken banyonun su borusu sebebiyle iki fayans kırıldı, 7 yıldır onları takacak. Salonun kornişleri sallanıyor, vida gevşemiş. Kafamıza düşmeden o iki vidayı sıkmayacak. Çamaşır makinası sıkma programına geçince zıplaya zıplaya evi dolaşıyor, balkondan düşene kadar yeni makinaya ihtiyaç duymayacak. Banyo küveti alttan su akıtıyor, ev suyla dolup şnorkel takana kadar usta çağırmayacak. Evladım zıplaya zıplaya koltukları çökertti, koltuğun altına beton gibi iki meydan larousse ansiklopedi koymuş.<br />
<br />
Liste uzar gider.<br />
<br />
Neyse ki ben de söylenip söylenip sonra unutuyorum. Yoksa bunca yıl bir arada.. yani..<br />
<br />
Geçen yine bir yerden eve dönüyoruz. Nadiren ailece katıldığımız bir davetti sanırım. Yılda bir ya da iki kez olan bir şey. Eve giderken yol üstünde bir yere uğrayalım dedim yok dedi, markette dur bir şey alacağım dedim yok dedi, evde şunu yapalım dedim hayır başka bir şey yapalım dedi, kızın kırtasiyeden alacakları var, olmaz dedi. Hayır dedi, yok dedi, hayır dedi, olmaz dedi, yok dedi, istemedi de istemedi.<br />
<br />
Adam kilitlenmiş gibi her şeyi reddediyor.<br />
<br />
- Hebe ..<br />
- hayır!<br />
- Hübele ..<br />
- hayır!<br />
- Höe ..<br />
- yok!<br />
- Hıa ..<br />
- olmaz!<br />
<br />
Sonra "ya sen ne çok bağırıyorsun" diye şaşırıyor. A ah! Niye bağırıyorum acaba ben ya?<br />
<br />
Ne dediğimi dinlemeden, cümlem bitmeden hayır diyorsun arkadaşım! Ben de alıyorum bardağı duvara çaaat diye fırlatıyorum ki kendine gel, dikkatini bana ver. Yoksa sinir hastası falan değilim. Sen algısal sağır, duyusal körsün. Kütüksün sen ya. Islak odunsun!<br />
<br />
Arkadaşları ile de herhalde konuşuyorlardır; ya bu kadınlar çocuktan sonra çok değişti diye.<br />
<br />
Çünkü siz hep o kaslı, yakışıklı, romantik, centilmen, ateşli, sürprizlerle dolu genç çocuktunuz, biz doğurup mahallenin nemrut teyzesi olduk. Evde elimizde meyve bıçağı, bak keserim topunuzu ha diye dolanıyoruz.<br />
<br />
Geçen bir film izledim. Adam 3 ayrı kadından 3 ayrı çocuk sahibi olmuş, diyor ki "çocuk doğurmuş kadınla birlikte olmak istemiyorum!" Git bahçe küreğiyle ilişki yaşa o zaman güzel kardeşim. Git tuvalet terliği ile halvet ol. Aslında demek istiyor ki "yediğim hiç bir bokun sorumluluğunu almak istemiyorum" Hah işte git o zaman su damacanasıyla evlen.<br />
<br />
Bencillik balonlarında birbirlerini pohpohlaya pohpohlaya yaşayıp gitmek istiyorlar.<br />
<br />
Hiç kusura bakmayın beyler, size o konforu veremeyiz. Biz sizi ananızdan evlatlık almadık.<br />
<br />
Hayat çok güzeldir, güzel yaşanmalıdır, hayat 1 tanedir ve o da müşterektir.<br />
<br />
****<a href="https://youtu.be/mEpfyBOdKxU" target="_blank">Sevgiyle</a>****zOiplaNethttp://www.blogger.com/profile/14421002913270289597noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-9195847181237408102.post-84925463834250661032018-10-08T10:51:00.001+03:002018-10-08T10:51:50.018+03:00Hadi ÇocumYaklaşık 600 dilde, 900 tonlama ve 1001 çeşit ruh hali ile "hadi çocum" diyebiliyorum. Kimi zaman sakin ve sevecen kimi zaman vahşi ve saldırgan. Kimi zaman tir tir titreten bir lodos kimi zaman yanaklarda ılık bir meltem..<br />
<br />
Sabahın köründe seni pek ilgilendirmeyen bir durum için alarm tarafından uyandırılıp, kendin yemeyeceğin bir kahvaltıyı hazırlayarak güne başlamak ah ne hoş bilemezsiniz. Akşamdan kendi giymeyeceğin kıyafetleri özenle hazırlayıp "hadi çocum ye, hadi evladım giy, hadi yavrum uzat ayağını" vb. sözcükler ile giydirmeye çalışmak adeta huzura aydınlanan yeni günün kanat çırpışları gibi..<br />
<br />
Çoğu sabah kendimi sıkınca vikvik eden oyuncak ördekler gibi "hadi çocum" derken buluyorum.<br />
<br />
Yemek yerken ısırıp yanağında beklettiği o parçayı çiğneyip yutması için kullandığım "hadi çocum" tonlaması; gece yarısı, uykunun en tatlı yerinde gümbürdeyen davul sesi gibi kulakları parçalıyor adeta..<br />
<br />
Sabah okula giderken ayakkabılarını giymesi gerektiğini yaklaşık 67 kez söyledikten sonraki "hadi çocum" tonlaması; japon kamikaze pilotunun şehrin en kalabalık bölgesine dalışı gibi dehşet saçıyor.<br />
<br />
Ödevlerini bitirmesinde ısrarcı olmamamızı rica eden öğretmenini dikkate alarak, diyaframımdan çıkabilecek en kılçıksız, pes sesimle "hadi çocum" diyorum, ödevlerini bitir. Bu öyle bir tonlama ki, elimde meyve kokteyli ile mercan kumların üzerinde dans ederek denize girmeye davet ediyormuşum gibi..<br />
<br />
Dişlerini fırçalaması ve yatması gereken o altın saatlerde, tonlamalar ince do sesinden kalın do sesine adeta freni patlamış bir kamyon gibi gitmektedir. "hadi çocum"dan "HADİ ÇOÇOM!!"a giden bir aksiyon-drama filmi..<br />
<br />
Hafta sonu park ve eğlence yerlerinde vaktin dolduğu ve eve dönmemiz gerektiğini bildiren çeşitli tonlamalar vardır. Önce insan gibi sabır ve şefkatle anlatmaya başlarsınız; "hadi çocum, bak akşam oldu daha banyo yapacağız, yemek yiyeceğiz". Etraf kalabalık olduğu için bağırmayı tercih etmez anlaşma yolunu seçersiniz; "tamam yarın yine geliriz, bu günlük bu kadar hadi çocum". Ya sabır diyerek bir kaç dakika daha oyuncak ördek gibi başında vikvik edersiniz, "hadi ama, hadi çocum, hadi yeter, hadiiiiii"..<br />
<br />
Hala salıncağa yapışıp gitmeyeceğim diye böğürmeye devam ettiğinde etrafa "bakın her yolu denedim görüyorsunuz, bundan sonra yapacaklarım off the record beybiler" bakışı atarak önce salıncaktan parmaklarını sökerek ayırıyor ve karga tulumba dedikleri yöntemle arabaya tıkıyorsunuz.<br />
<br />
Bir de baba faktörü var tabi. Ne yazık ki tıp hala kendi kendinle evlenip, kendinden çocuk yapılacak noktaya ulaşmadı.<br />
<br />
Çocuğun okulda olması gereken saat - 08:20<br />
Ev ile okul arası 20 dakika<br />
Evden çıkılması gereken saat - 08:00<br />
Çocuğu uyandırma saati - 07:00<br />
Babasının uyandığı saat - 07:59<br />
<br />
O bir dakika içerisinde tuvalete giriyor, üzerini giyinip kahve bile içiyor inanabiliyor musunuz?<br />
<br />
Işınlanmayı icat etmiş ya da bir şekilde o hıza ulaşmış olabilir.<br />
<br />
Cilt cilt kuantum, var oluş, bilinç altı, zamanın göreceliği, olanaksız fizik bilimi kitapları okuyor.<br />
<br />
Geçen akşam bana geçmişin aslında hiç olmadığını sadece şu anın gerçek olduğunu, tüm gördüklerimin bir hayal olduğunu ya da hiç olmadığını falan söyledi. Dedim bak bunları ulu orta söyleyip beni konu komşuya rezil etme. Bildiğin sende kalsın. Bilgi nerede? Bilgi içimizde. İçinde yaşa ne okuyorsan.<br />
<br />
Herkesin dünyaya bir görev için geldiğini belki de onun görevinin de bana bu gerçekleri anlatmak olduğunu söyledi.<br />
<br />
Ben de şöyle dedim; ---- <a href="https://youtu.be/59Q_lhgGANc" target="_blank">Hadi ordan!</a> ----<br />
<br />zOiplaNethttp://www.blogger.com/profile/14421002913270289597noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-9195847181237408102.post-51882262843852090872018-08-15T15:15:00.001+03:002018-08-15T15:15:06.365+03:00Araştırmalara Göre;Bildiğiniz üzere kurumsal anneliğin ilk yılını keyif ve zorlukları ile yaşadım, bitti. Evladı okula yeni başlayan annelere bir müjdem var; sabahtan akşama kadar okuldalar, inanabiliyor musunuz?<br />
<br />
Araştırmalara göre çocuklar doğumdan 600 yıl sonra okula başlayabiliyorlar. 600 yılda anca 6 yaşında oluyor, sonraki her 50 yılda 1 yaş ilerliyorlar. 30 yaşlarına geldiğinde normal takvime göre büyüme gösterdikleri söyleniyor. Yaşayıp görmek lazım. Ortalama bir hesapla ebeveynlerin daha sakin ve huzurlu bir hayat sürebilmeleri 3000 yılı buluyor.<br />
<br />
Okul zamanı sabah ne yedireceğim derdi yok, öğlen ne pişireceğim derdi yok. Bunun anne için en net getirisi saç beyazlamasında azalma ve dip boyası süresinin uzaması. Aşırı yemek düşünmemek ve yapmamanın kadınlarda östrojen hormonunu yükselttiği söyleniyor. Yemek düşünmeyen/yapmayan annelerin en büyük derdinin makyaj ve moda olduğunu altını çizerek belirtiyorlar.<br />
<br />
Akşam için ise bir çok seçenek mevcut. Hiçbir şey yapmamak, çok şey yapmak, dün ne yediyse onu önüne koymak, komşuya yollamak, sipariş vermek, kahvaltı överek çocuğa peynir ekmek yedirmek vs..<br />
<br />
Araştırmacılar bu noktada en dikkat edilmesi gereken tavrın "çocuksuz zamanda çocuk düşünmek" olduğunu söylüyor.<br />
<br />
Çocuksuz zamanda sosyalleşen annelerin sürekli çocuk konuşmasının nefes darlığı, beyinde tahribat, ömür kısalması, aşırı gereksizlik ve oksijen israfı olduğunu belirten araştırmacılar, mümkün olduğunca havadaki azot ve sudaki ph derecesine ya da gıybete odaklanılması gerektiğini söylüyor.<br />
<br />
Çocukların okuldaki durumunu çokta şaapmamak gerektiğini söyleyen bilimsel makaleler mevcut.<br />
<br />
Sürekli okul kapısında, öğretmen odasında "hocağnım bizimkinin durumu nasıl, ailece çok şaapıyoruz, hı, nasıl bizim çocuk?" diye bekleyen velilerin yarattığı boşluk, atmosferde ve yer altı katmanlarında çatlaklar oluşturmakta diyorlar.<br />
<br />
Okulları da inceleyen araştırmacılar hafta sonu ödevlerinin boşanmalara varan sonuçlarına dikkat çekiyor.<br />
<br />
1600 yaşına gelmiş koca koca insanların "ela ile elif elele helele gelele hebele" cümlesindeki saçmalığa maruz kalmasının sakıncalı olduğunu, "1+1 kaç eder evladım, anana mı çektin" gibi kıvılcımlar sonucu ailelerin dağıldığını, yaralanma ve ölüm olaylarının çoğaldığını söylüyor.<br />
<br />
Okullarda özel günler için hazırlanan kalitesiz, zottirik albüm ve aksesuarların fahiş fiyatlarla ailelere dayatılması üzerine yapılan araştırmalar; "kayıtta eşek yüküyle para almayı biliyorsunuz, abanoz tahtanın üzerine çocuğumun fotosunu koyup yolluyorsunuz, ne ayak?" serzenişlerinin havada uçuşması sonucu kuş familyalarının zarar gördüğünü gösteriyor.<br />
<br />
En ufak bir istek ya da şikayete gelemeyen okul yönetimlerinin "işime karışma, seni sistemin donunda sallarım" minvalindeki çıkışlarını "ulan senin maaşını kim veriyor deve?" diye karşılamak isteyen velilerin, olayları akışına bırakması sonucu taşan dereler toprak erozyonları oluşturmakta diyor araştırmacılar.<br />
<br />
Dediğim gibi keyif ve zorlukları ile dolu dolu bir yıl bitti, gitti. Hatta yaz tatilinin bile ortasına geldik. Bakalım araştırmacılar tatil ve yeni dönem için neler söyleyecekler inanın çok merak ediyorum.<br />
<br />
Bilimsel araştırmalara önem vermemiz gereken şu sıkıntılı konjonktürde hepimize dolar, avro, altın, iyilik, sağlık ve bilim diliyorum.<br />
<br />
<a href="https://youtu.be/Mgfe5tIwOj0" target="_blank">Sevgiler.</a>zOiplaNethttp://www.blogger.com/profile/14421002913270289597noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-9195847181237408102.post-39517414593072705972018-05-24T13:58:00.003+03:002018-05-24T15:57:48.311+03:00Oğlumculuk Belası<br />
Arkadaşın oğlu oldu. Babasından yadigar bir restoranları var, onu işletiyor. Restorana giriyorsun, girişteki duvarda çerçeveli babasının fotoğrafı, sağında hafif aşağıda kendisinin fotoğrafı paşalar gibi poz vermişler ama öyle böyle değil. Tanımadan, bilmeden girsen lan buranın Osmanlı'ya dayanan sağlam bir tarihi var herhalde diye bir düşünürsün. Ama yog.<br />
<br />
Gerçi şimdilerde kasaplar bile boy boy sülale fotoğrafı asıyor dükkanına. Saygı, hürmet icabı herhalde.<br />
<br />
Oğlu olan arkadaş daha çocuk 3 yaşına gelmeden gitmiş oğlunun da fotoğrafını çerçeveletip asmış. Lan bu ne acele? 60 yaşında pala bıyıklı amca, altında 40 yaşında bir tosuncuk, en altta da bu sabi sübyan. Bu ne oğlumculuk arkadaş ben anlamıyor. Direkt organını çekip koysaydınız bari diyemiyorsun tabi.<br />
<br />
Ne diyor acaba 3 yaşındaki çocuğa; "bak aslan oğlum bu gördüğün kebapçı senin, büyüyünce dedenin gizli formülünü sana vereceğiz ve kebapçılar kralı artık sen olacaksın" mı acaba? Çocuk da anca "baba çiş" diyebiliyor bu arada.<br />
<br />
Oğlumculuk çok var çok. Neydi ya eskiden abin varsa ondan önce evlenemiyordun falan. 35 yıl nişanlı kalıyorsun çünkü abin hala bekar. Abin çeşmenin başında otursa bile su istediğinde sen kalkıp vereceksin. Niye çünkü ana rahmine ilk o düştü. Bizim evde çok dramatik örnekleri yaşandı.<br />
<br />
Abi- Zoi hadi bana bir su getir.<br />
Z - Sürahi yanında, içsene.<br />
Abi- Bak bir daha söylemiycem ha!<br />
Z - Söyleme zaten.<br />
Anne - Evladım kalk su versene abine!<br />
Abi- Anne elimde kalacak bu kız bak!<br />
Z - VERMİYORUM HÜLEAN<br />
.<br />
.<br />
Sonrası tekme tokat başlayan kavga ve yerde kolonya ile uyandırılmaya çalışılan anne..<br />
<br />
Aynı trajedi "bana gömlek ütüle, kalk bir kürdan getir, kumandayı ver, orası benim yerim kalk" emir kiplerinde de ağır hasarlı şekilde yaşandı.<br />
<br />
İçimdeki -kahvehanede sürekli pişpirik oynayan, dürüst, naif ama korkusuz- Osman abi o zamanlar da vardı bence. Yoksa paşa paşa abisinin sözünü dinleyen, komut aldığında ikiletmeyen arkadaşlarım da vardı. Bir de nasıl normalmiş gibi yaparlardı ne diyorsa.<br />
<br />
Arkadaşın evindeyiz, ders çalışıyoruz. Abisi geldi, laap diye odanın kapısını açtı, "şşş karnım aç, dolaptaki yemeği ısıtta ver" dedi. Kız kalktı abisine tepsi hazırlayıp verdi, geldi oturdu kaldığımız yerden devam. Ulan ben o abinin kafasını kapıya sıkıştırır, kapı kolunu ağzına sokup al bunu ye hımmınağğğğ.... diye gayet alt kültür laflar söylerdim.<br />
<br />
Hele 6 kızdan sonra doğan bir oğlan çocuğu vardı, aman diyim. Bak abi bile değil, en küçük kardeş ama hasretle beklenen bir mucize; erkek! Babası deve kestirdi, mahallede fakir fukara bırakmadı oğlum oldu diye. Ama ne oldu şimdi elden ayaktan düştü, kızları bakıyor. Gelin yüzlerine bakmıyor. Devenin ahı diyelim.<br />
<br />
Oğlumculuk fena arkadaşım. Yapmayın.<br />
<br />
Ha o ilk başta bahsettiğim arkadaşın sonra bir de kızı oldu. Dünya tatlısı bir kız. Ay o iri yarı, tosuncuk, çatık kaşlı, oğlum var benim açılın erkek babasıyım diye gezen yarma adam kızı olunca frak giyinip papyon takacak kıvama geldi. Oğlanı tokatlayıp kızının önünde düğmesini ilikleyecek neredeyse.<br />
<br />
Benim gibi 1 milyon tane olsa şimdi dünyayı kadınlar yönetiyordu.<br />
<br />
Tabi ki kendimi öveceğim ya ne sandın?<br />
<br />
Ezdirmeyin lan kendinizi!<br />
<br />
<a href="https://youtu.be/1KhL7On1F3o" target="_blank">Hayırlı ramazanlar, hayırlı iftarlar arkaaşlar.</a>zOiplaNethttp://www.blogger.com/profile/14421002913270289597noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-9195847181237408102.post-91062634228342958322018-02-19T22:37:00.001+03:002018-02-19T22:37:27.042+03:00Güncel 25Yaş 6!<br />
<br />
Evde gözden kaybolup sesi çıkmıyorsa tehlike arkadaşlar. Bilin ki ya evi yakacak ya kendine zarar verecek birşeyler peşinde.<br />
<br />
Kartondan boyama evinin içini kendine göre dekore etti. Mutfağı, yastığı, oyuncakları ve tableti ile salonun ortasındaki gecekondusunda yaşıyor. Okuldayken tabletini kurcaladım. Kendini videoya almış; oyuncakları gırtlağına sokmalar, ip ile diş aralarını oymalar, parmağını gözüne sokmaya çalışmalar. İlginç..<br />
<br />
Aynı gün gecekondusunu pencereden fırlatmak sureti ile özel hayatına ilk darbeyi yaptım. Neden? Nedeni basit, çünkü mümkünse yaşamasını istiyorum.<br />
<br />
Yaptıklarının muhtemel sonuçlarını anlatıp neden yaptığını sorduğumda kafasını 360 derece çevirip içime şeytan girdi anneeaa tarzı bir cevap verdi. Ya da bana öyle geldi. O yüzden sesi çıkmıyorsa ve evin içinde gözden kaybolduysa bir baş sarımsağı kendinize siper ederek derhal pederi arayın.<br />
<br />
******<br />
<br />
Kızdığım zaman bağırmaktan sıkıldım. Bağırmak sadece onun da bana bağırmasını tetikliyor. Bunun başka bir yolu daha olması lazım diyerek müthiş bir fikir buldum.<br />
<br />
Bundan sonra sana kızdığımda havlayacağım, kızgınlığımı ordan anlarsın dedim. Böyle harika bir buluş tabi ki benden çıkabilirdi. Kızdığımda havlıyordum, o gülmeye başlıyordu ve o gülüş bana da sirayet ediyor ve kızgınlık yerini delice bir oyuna bırakıyordu. Harikaydı ulan..<br />
<br />
Dört duvar içerisinde yaşayan, dış dünya ile fazla bağlantısı olmayan insanlar olarak epey eğlendik bu yöntem ile. Ta ki tatil için gittiğimiz yerde semt pazarına girip, o plastik oyuncağı almak için tutturana kadar.<br />
<br />
10 liralık plastik çaydanlık setini -ki çaydanlık seti olması bile beni fazlasıyla havlatmıştı, pardon kızdırmıştı- 45 liraya satmaya çalışan yurdumun uyanık pazarcısının karşısında evladımı ikna etmeye çalışıyordum. Çok çalışıyordum.<br />
<br />
Baktım gözüm seğirmeye, etraf kararmaya, rahmetli ananemin toprak kokusunu almaya başladım ki sol elim ile tuttuğum o minik elini çekip havlamaya başladım, başlamışım yani. Öyle diyorlar.<br />
<br />
Gözümü açtığımda pazarcı "en son 28 olur" diyordu. Aldık.<br />
<br />
******<br />
<br />
Bunun babası brüt 40, net 13 yaşında olduğu için orada da sorun var.<br />
<br />
Her sabah işe giderken çocuğu okula bırakıyor olmasını bana yaptığı bir lütuf zannediyor mesela.<br />
<br />
Hele işten dönerken çocuğu okuldan alıyor olması, tarafımdan kendine yapılmış büyük bir hakaret!<br />
<br />
Havanın karlı, ayaz, yolların buz, trafiğin en kaza dolu olduğu hafta "bu hafta işim var, kızı sen götürüp alacaksın" dedi. Tamam dedim.<br />
<br />
Hava şartlarından dolayı sabah çocuğu okula on ya da on beş dakika geç bırakabildim.<br />
<br />
Hafta bittiğinde kollarını göğsünde kavuşturup gururlu bir komutan edası ile "Yaaa bir hafta çocuğu sen bıraktın, tüm derslerinden geri kaldı" dedi..<br />
<br />
Çocuk ana sınıfına gidiyor.<br />
<br />
******<br />
<br />
Sömestr tatili yaklaşıyordu ve hepimiz korku içindeydik.<br />
<br />
Babası ondan beklentilerimiz olacak diye kıvranmaya başlamıştı. Çok işi olduğunu, kendisinden birşey istemememiz için gerekirse geceleri taksicilik yapacağını üstü kapalı söylemeye başlamıştı.<br />
<br />
Ben de ele güne karşı tatil süresince Ankara'da havaların çok güzel olduğunu, bol bol gezeceğimizi ve inanılmaz, harika, eğlenceli, müthiş, süper, aşkitomla ailece çok şapşik bir tatil yapacağımızı duyurmaya başlamıştım.<br />
<br />
Çünkü biliyordum on yıldır evde yapılması gereken tamiratlar -duş başlığı, çöp öğütücüsü, çatı tamiratı ve gerekirse dış cephe yenilenmesine kadar- işte bu sömestr tatili için bekletilmişti.<br />
<br />
-Ya saçmalamayın ne gezmesi?? Evde yapılacak bin tane iş var?? Al arabayı, sizi tutan mı var, çıkın gezin diyecek ve biz yine kızımla boşanmış anne ile kız gezmesi yapacaktık.<br />
<br />
"Körün istediği bir göz..." lafı gerçek oldu ve paşa babam haydi İzmir'e gidiyoruz diye ayaklandırdı bizi. Arkamızdan timsah göz yaşları döken babasına el sallayarak tatil gibi tatil yaptık.<br />
<br />
******<br />
<br />
ve <a href="https://youtu.be/D4y_acTR0MY" target="_blank">cingıl</a> başlar<br />
<br />
******zOiplaNethttp://www.blogger.com/profile/14421002913270289597noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-9195847181237408102.post-77810514272198100172018-01-17T12:45:00.000+03:002018-01-17T14:29:59.117+03:00Güncel 24<br />
Anti-depresanlardan usandım. Her allahın günü ilaç içmek zorunda mıyım arkadaş? Hani bir organın görevini yapamaz da mecbur ömür boyu destekleyici birşey içersin okey. Çocuk okula başlayınca benim tırlatmalarım da hafifledi. Dopamin, serotonin, endorfin, melatonin vücutta, beyinde ne varsa yerine oturdu. Hayatımın "dalgalandım da duruldum" bölümüne geçtim, ben niye her sabah amerikan filmlerindeki gibi avucuma ilaç boşaltıp yutuyorum yau? Çıkartın olm beni bu filmden.<br />
<br />
Tabi bunu yakın zamanda bu filmin senaristi olan doktoruma aynen bu şekilde anlatacağım. Adam da ben böyle tuhaf örneklerle durumu anlatınca her seferinde değişik bir ilaç yazıyor. Doktor bey benim normalim bu yannız, beni o şekilde şey ederseniz diye eklemeyi unutuyorum.<br />
<br />
Maşallah turp gibiyim. 40. sanat yılımın altın çağını yaşıyorum. Kara kalemden akrilik boyaya, akrilikten sulu boyaya, portreden ilüstrasyona, beginner'dan intermediate'e, zevkten dört köşeye geçiyorum arkaaşlar.<br />
<br />
Yazmak kadar çizmekte fevkalade keyif veriyor. Manzara resmi yapılır mı ulen, fotoğraf makinası diye bir şey var, çek, as duvarına ehiehi diye koca tablolarla alay ederken şimdi, vay anam babam nasıl çiziyorsunuz bunları diye gözlerim beleriyor.<br />
<br />
Beğenilerin de bir orta yaşı var kardeşim. Müzikte öyle. Evde yalnız kaldığımda açıyorum Emel Sayın'dan "Üzüldüğün Şeye Bak" ya da Muazzez Abacı'dan "Silemezler Gönlümden" ooh ev şenleniyor. O günün akşamı rakı sofrasına bağlanıyor o da ayrı keyif.<br />
<br />
Öyle gündüz vakti pitbull dinleyecek yaşlar geçmiş bebişim.<br />
<br />
Kereviz, dereotu, bal kabağı bunları severek yiyeceğimi hiç düşünmezdim. Bundan yirmi yıl önce bu saydıklarımı görünce radyasyondan kaçan adam gibiydim. Hele bakla (yazarın suratı buruştu), annem bakla pişirdiğinde eve giremezdim öğürmekten. Şu yaşıma geldim daha ağzıma bakla almışlığım yok. Onu 70'li yaşlara bırakıyorum. İkinci bahara.<br />
<br />
Bitkicilik başladı. Orta yaş bitki severliği. Evi botaniğe çevirmek istiyorum. Askılı saksılardan yapraklar sarksın, kapıdan, pencereden bitkiler fışkırsın, yeşilliksiz bir köşe kalmasın istiyorum. Bunun 70'lerinde ise çiçek severliğe geçip menekşe, cam güzeli, sardunya, kasım patı yetiştirmeye başlayacağım herhalde.<br />
<br />
Çiçeklerin o kaprisli dünyası şu an ilgimi çekmiyor. Neymiş menekşeleri her gün sevip konuşacakmışsın yoksa küsermiş. Vah g.tüm! Bitki iyidir. Bitki adamdır adam.<br />
<br />
Bak yazılarım bile değişti. Ne kadar mülayim, saygılı, görgülü yazıyor ve minik nüktedanlıklar yapıyorum diğıl mı. Nerede o Dükün kızı havaları, nerede o osman abicilik, kankacılık, vurduculuk, kırdıcılık? yok! Pırlanta gibi insanım ayol.<br />
<br />
Her yaşta bir keramet varmış şekerim. Rabbim ömür versin de şıkır şıkır yaşayalım. Evet yaşla birlikte biraz hidayete de eriyor insan. Gerçi diyet yaparken şeker yemeyeceğim diye kuran'a el basıp fıstıklı baklava falan yiyorum ama. Çarpılmadıktan sonra pek sorun olmuyor.<br />
<br />
Aman canııım, masum değiliz, hiçbirimiz..<br />
<br />
Yani onu diyorum ben artık bu anti-depresanları bırakıp beden olumlama, beyin telkin etme artık ne zkimse o olaylarına gireyim diyorum. 6 ay kan, ter içinde squat yapacağıma, ayna karşısında belirli bölgelere kalk ve yuvarlan seni hımbıl şey diye telkinle elde edilecek maksimum değere odaklanmak istiyorum.<br />
<br />
<a href="https://youtu.be/4wYqu_YlPIM" target="_blank">Çünkü neden olmasın? </a>zOiplaNethttp://www.blogger.com/profile/14421002913270289597noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-9195847181237408102.post-45241290793621511622017-11-15T15:25:00.000+03:002017-11-15T15:25:46.209+03:00Onlar!<br />
Yıllar yıllar önce..<br />
<br />
Üniversitedeyiz, genciz, ders notları yerlerde, eğlence tavan yapmış. Yavaş yavaş yaz tatili yaklaşıyor ve bu arkadaşlarımızdan ayrı kalmak demek ki bu imkansız, çünkü ölesiye yapıştık koca bir yıl. İmkansız yani ne demek? Hayır ayrılamayız, onca dedikodu, onca entrika, onca gece gezmesi yaz tatili geldi diye hoop çöpe mi atalım?<br />
<br />
Tatilde çalışacak olanlar, aile gezmesine mecbur olanlar, otelciler, yazlıkçılar derken evet maalesef ayrılacaktık. Üniversiteli olmak, anne ve babana el sallayıp "hadi ben kaçtım" diyecek kadar özgür bir durum değildi.<br />
<br />
Sevgili ailem, bana arkadaşlarımın evinde kalma izni vermez fakat bizde kalan arkadaşlarıma benden daha sevecen ve iyi davranırlardı. Kahvaltılar daha zengin, yüzler her zamankinden daha güleç olurdu misafirimiz varken. "Kızımızın arkadaşları" mutluluğu olurdu evde. Hala da öyle.<br />
<br />
Bu sefer kararlıydım, arkadaşlarımla tatil yapacaktım. Ben de gittiğim evin biricik misafiri olacak, pamuklara sarılacak, "kalk arkadaşına çay koy" cümlesindeki dolaylı tümleç olacaktım. Hem arkadaşımdan ayrılmayacak hem de hürmet görecektim.<br />
<br />
Planımızı yaptık, teyzesinin yazlığına gidecek çılgınlar gibi bir hafta geçirecektik. Tabi bunu bizimkilere kabul ettirmek için ön çalışma, ısıtma, kafa tutma, isyan etme, kapıları yumruklama, intihar girişimi gibi bir dolu süreçten geçtim. Başarmıştım, tatile gidiyorum ulan!<br />
<br />
Gerçekten unutulmaz bir tatil olacaktı.<br />
<br />
Ellerimizde bavulla yazlığın önündeydik. Gayet kendi halinde, denize biraz uzak, havuzu ve tesisi olan, iki katlı evlerden oluşan güzel bir site.<br />
<br />
Kapıdan içeri girdik. Bizi duymamış hatta beklemiyormuş gibi koltukta uzanan teyzeye baktık. Selam, biz geldik dedi arkadaşım. Koltuktan hafifçe kaykılıp "hıı geldiniz mi" dedi. Siz geleceksiniz diye yatak odasını size vermek zorunda kaldık, biz eniştenle kanepede yatacağız diyerek yukarı çıkmamızı işaret etti. Galiba bu onun sarılıp hoş geldiniz deme şekliydi.<br />
<br />
Bizim evde misafir kapıda karşılanır, güler yüzle odasına çıkmasına yardım edilir. Ondan şaşırdım herhalde.<br />
<br />
Neyse ya tatile gelmiştik. Sorun yok.<br />
<br />
O an'a kadar evde aslında bizimle beraber 3 oğlan çocuğu daha olacağını bilmiyordum. Teyzenin 2 oğlu ve arkadaşımın küçük kardeşi. Kadının bizi frankeştaynın gelini gibi karşılaması normalmiş. Küçücük evde olduk mu yedi kişi. Başımdan kaynar su boşaldı o sıcakta. Lan niye söylemedin, ben gelmezdim! Hay sçim.<br />
<br />
Dedim ya üzerinden hayli zaman geçtiği için olaylara gülebiliyorum ama gerçekten hatırladıkça elim ayağım buz kesiyor.<br />
<br />
Neyse ya tatil.<br />
<br />
Cep telefonum olmadığı için evin telefonundan "geldik, burası şahane, herşey harika, müthiş tatlı bir aile" demek için annemi aramam gerekiyor. Daha telefonu elime alıp tuşlara basarken "yannız bu hafta telefon faturalarını kontrol edeceğim, öyle zırt pırt arama yapmayın" diye kükredi teyze.<br />
<br />
- Alo anne, bz gldik, iyyz, öpt, kib, bye! diyip kapattım.<br />
<br />
Ondan sonraki telefon görüşmelerimi havuz kenarındaki ankesörlü telefondan yaptım. Bizim evde misafirin telefonu kullanması doğaldır, ailesini sıklıkla arayıp haber vermesi için ısrar ederiz hatta. O yüzden şaşırdım herhalde.<br />
<br />
Memur aile ya, olabilir. Tatildeyiz olm.<br />
<br />
Kendi içlerinde de kavgaları eksik olmayan bir aile. Sürekli hırgür, kavga, bağırış. Günaydın yok, lütfen yok, güler yüz hiç yok. Sabah kalkan basıyor küfürü. Tatildeyim sanıyorum ama bildiğin cehennemin dibindeyim aslında. Annem sesin iyi gelmiyor, rahat değilsen atla gel kızım diyor. Arkadaşıma ayıp olur anne, az kaldı zaten diyorum. Bu zikik programı beraber yaptık, beraber bitireceğiz.<br />
<br />
Akşam yemeği için masayı hazırladık, oturduk. Elinde koca köfte-patates tabağı ile geldi teyze. Oğullarının ve kocasının tabağını tepeleme doldurduktan sonra kalan köfteyi de bize paylaştırdı. O kare o kadar komikti ki gerçekten yüzüne baktım ciddi mi diye. Arkadaşıma baktım. O bana bakamıyordu çünkü teyze çok ciddiydi. Bizim evde misafirlerin tabağı doldurulur, aa lütfen darılırım diye ısrar edilir ondan şaşırdım herhalde.<br />
<br />
Sonraki gün teyzenin kocası -belki de önceki akşam yaşanan tuhaflığı telafi etmek için- akşam size güzel bir rakı-balık yapayım çocuklar dedi. Sevindik. Çakır keyif şekilde ufak rakısı ve bir kilo sardalye ile geldi. Mangalda sardalyeleri mundar edip yedikten sonra rakısını fondipleyip yattı. Bize yanık balık ve anason kokusu bırakmıştı. Bizim evde beraber yiyip içilir, misafirle sohbet edilir o yüzden şaşırdım herhalde.<br />
<br />
Arkadaşlarının düğünü için teyze ve enişte iki gün evden ayrıldı. Buzdolabı tam takır, kuru bakır. 3 erkek çocuk kahvaltı ve yemek bekliyor. Marketten yumurta alıp bolca krep yaptık. Akşam da sebze alıp kızartma, soslu makarna derken gayet güzel idare ettik. Keyifli iki gündü. Teyze eve gelir gelmez buzdolabını açıp salçam bitmiş, unum yarıya inmiş diye çığlıklar atıp bayılmaya kalktı. Koşarak marketten un ve salça alınca düzeldi.<br />
<br />
Bizde çocuklar evde bırakılacaksa dolap yemekle doldurulur, komşulara haber verilir, ekmeğin suyun hesabı asla yapılmaz. Ondan şaşırdım herhalde.<br />
<br />
Daha fazlası da yaşandı aslında. Anlatamayacağım kadar çirkin detaylar.<br />
<br />
Tabi ki erkenden biletimi alıp evime döndüm. O kadar nevrotik o kadar gergin bir ortamdan çıkmıştım ki cenin pozisyonunda iki gün yataktan çıkmadım.<br />
<br />
O insanlar aramızda yaşıyor, ürüyor ve hepimizi germeye devam ediyor.<br />
<br />
Gelelim şimdiki aklım olsaydı onlara ne derdim köşesine;<br />
<br />
"Siz var ya hepiniz hastasınız. Bok gibi hayatlarınız var ve bunu sonuna kadar hak ediyorsunuz. Yaşadığınız evler mühürlenmeli ve sizler iğneyle uyutulmalısınız. Ben evime gidiyorum, lanetinizde boğulun"<br />
<br />
<a href="https://youtu.be/vauo4o-ExoY" target="_blank">*nanik*</a><br />
<br />zOiplaNethttp://www.blogger.com/profile/14421002913270289597noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-9195847181237408102.post-1831072215190457922017-11-04T16:38:00.000+03:002017-11-04T21:41:31.584+03:00Selam Ellerim kaşınmaya başladığına göre birşeyler yazma vakti geldi. Eze eze yaşadığım ışıltılı hayatımdan şikayet etmeye başlayabilirim. E rahat batıyor bir süre sonra.<br />
<br />
Kızım okula başladı. Yapışık yaşadığımız altı yıl sonunda zorunlu eğitim ile özgürlüğüme kavuştum. Eğitimin zorunlu olması gerektiğini iliklerime kadar hissetmiştim zaten. İkimizinde gözleri bir başka parlıyor artık. Taze aşıklar gibi günlük ayrılık ve kavuşma halleriyle cilveleşiyoruz.<br />
<br />
Erkenden hazırlıyor, alkali suyumu içerken el sallıyorum arkasından. Sabah haberleri izleyebiliyorum, oje sürüyorum, kuaförde saç bakımı, kızlarla brunch, kahkahalar, şampanyalar, çilekler ve pırlantalar..<br />
<br />
Geri dönüyorum ve dünya buna hazır mı bilemiyorum.<br />
<br />
Biraz kilo almış olabilirim, saçlarım çıtır çıtır beyazlamış olabilir, sinir hastası olmuş, tembelleşmiş, kırışmış ve bu süreçte kötü alışkanlıklar edinmiş olabilirim. Neyse ki evliliğim onuncu yılında ve bu saatten sonra kimse bunlarla ilgilenmiyor. Sözsüz bir anlaşma ile kendimizi salıvermenin tatlı huzurunu yaşıyoruz. Bu da bir çeşit özgürlük.<br />
<br />
Blog yazmayalı bir yıl olmuş. Evliliğimi ne kadar büyük bir tehlikeye attığımı düşünebiliyor musun?<br />
<br />
Daha geçen gün çorba yaparken kafasını omzumdan uzatıp "salça koydun mu salça" diye homurdandığında şişlemek istedim kendisini. Doktorum "böyle zamanlarda kızını düşün, sen maphusa, o toprağa giderse ne yapar yavrucak" demişti. Derin bir nefes alıp o burda yok, o yok, öyle biri hiç olmadı, kimse birşey demedi, yok o yok diye kendimi telkin ettim. Bir kez daha işe yaradı.<br />
<br />
Özellikle mutfakta her şeye karışır oldu. Aslında mutfakla kafayı bozdu diyebilirim. Annem beypazarından kışlık tarhana almış, bize de getirdi. Ben daha iyi yaparım deyip tarhana yapmaya başladı. Günlerce üzerine un ekleyerek yoğurduğu bulamacı salonun ortasında kuruttu. Sonunda tarhanaya benzemeyen on kiloluk toz elde etti. Kendi pişirip yiyor. Biz ilişmiyoruz.<br />
<br />
Kankalıktan teyze, yeğen ilişkisine geçtiğimizi o an anladım. Artık evde teyzem ile yaşıyorum.<br />
<br />
İşten arayıp akşam yapacağım yemekleri soruyor. Dolmaya tarçın, pilava domates, çorbaya kereviz eklememi tembihleyip böreği de gelince ben yaparım diyor. Peki teyze diyorum.<br />
<br />
Çocuğu okuldan o aldığı zamanlarda eve gelene kadar onu darlıyor; okulda ne yedin, yine mi çorba, yine mi makarna, yine mi pilav, yine mi köfte, yine mi meyve, yine mi yoğurt. Yahu okulda başka ne olsun? Mangal mı yaksınlar bahçede? Kuzu mu çevirsinler? Ne istiyon yani?<br />
<br />
Elbette her zaman olduğu gibi nankör. Yaprakta sarsam, dolma da yapsam, mantı da açsam "bu evde hiç yemek pişmiyor"<br />
<br />
Temizliğe de ilgisi var. Elinde tuz ruhu ve çamaşır suyu ile çıkıp geldi. Evladıma sarılıp napcan olum onlarla dedim. Lavaboları temizleyeceğim dedi. Ya manyak mısın, tuz ruhu kimyasal silah kapsamında, saçmalama derken ağzını burnunu sarıp daldı tuvalete. İki şişeyi de boşaltmış.<br />
<br />
Ankara'nın ayazında nefes almak için beş saat pencerede can pazarı yaşayınca kız ile boğazlarımız şişti. Hala yatak, döşek ateşler içinde yatıyoruz. Aman canım mıçtığımız yer pırıl pırıl oldu ya daha ne istiyorsam.<br />
<br />
Blog yazarak bu tür sinir sıkışmalarını hafifletiyor, tahammül eşiğimi dengeliyordum. Şablon değiştireyim, araya başka konular, konuklar ekleyeyim derken süre epey uzadı.<br />
<br />
Yine istediğim şablon olmadı. İdare edeceğiz artık.<br />
<br />
Selam sevgili okuyucu.<br />
<br />
Sahi hala blog <a href="https://youtu.be/Z0qi2anlUrg" target="_blank"><i>okuyor musunuz</i></a>?<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
zOiplaNethttp://www.blogger.com/profile/14421002913270289597noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-9195847181237408102.post-42864603459006111212016-11-17T14:08:00.001+03:002017-11-04T16:23:51.759+03:00Durum LeylaYaşlandık karşim. Bir ayağımız hastane, doktorda. Daha çukura girmedi çok şükür. Sağlığımla ilgili önemli kararlar aldım. Bu kararları daha önce almış olsaydım takriben 642 yaşına kadar gidecektim. Aldığım kararları hayata geçirebilirsem (evet henüz hayata geçmemiş kararlardan bahsediyorum) ben diyim 80 sen de 99a kadar.. Ya da işte b*kumla oynayacak kıvama gelene kadar yaşarım gibi. Görüciz..<br />
<br />
Geçen yine aldım randevuyu, bizim adam başladı bana talimat vermeye; herşeyi anlat, onu de, bunu, de şunu sor, bunu da sor. Ben manyaam çünkü elmalı turta tarifi almaya gidicem doktora. Herşeyi anlat diyor. Ulan kadın doğuma gidiyorum sen bana neyi soracağımı söyleyecek en son merciisin. Heyecan yapma sayın okuyucu, hamile falan değilim. Rutin kadınsal testler, zartlar, zurtlar mevzu bahis. Siz de gidin, ihmal etmeyin..<br />
<br />
Evladım okullu oldu. Tam tahmin ettiğim gibi okulu, öğretmeni, branş dersleri, ödevleri ve gelişimi hakkındaki herşey benim sorumluluğum. Eğer herşey yolundaysa babası sayesinde, kötü giden birşey varsa kesin benim yüzümden. Hafta içi kızla münasebeti sadece okuldan alıp eve getirmek olan sevgili eşim, onu bile yaparken beni telefonla arayıp "okulu ara, kızı çıkarsınlar, ben kapıdayım" diyor mesela. Çünkü koskoca sadrazamın sol hoşşağı çocuğunu okuldan alıyor efendiler. Boru mu? Adam arabadan inip sizinle mi uğraşacak? Armudu pişirin, ağzına düşürün bi zahmet..<br />
<br />
Hafta içi iş yerinde taş taşıyan zavallı sevgili kocam, hafta sonu geldiğinde tabi ki yan gelip yatacak. Yok bi de ailece gezmeye mi gidecektik? Evlilik aşkı öldürmüyor arkadaşlar, beklentiler aşkı da evliliği de yok ediyor. Beklemeyin. Bir odun parçasının size ne kadar faydası varsa eşinizin de ancak ona gücü yetiyor..<br />
<br />
Ben şahsen yıllarca bekledim, olmadı. Özellikle haftasonları ya arkadaşları ile bir işi(!) oluyor ya da işleri haftasonuna sarkıyor. Eğer ciddi bir işi olmazsa evde kendi eşyalarını düzenlemesi gerekiyor. Eşyaları düzenliyse hafif bir gribal durumu oluyor. Eğer benim canıma tak ettiyse "hadi sizi ikea'ya götüreyim" diyor. İşte o zaman aaah babam ah diye dizlerimi dövmeye başlıyorum. Ulan babam hala hafta sonu geldiğinde perşembeden program yapmaya başlar. Şuraya mı gitsek, burayı mı gezsek. Sen böyle aktivite dolu evden çık, hele de bebe ile olunca ayrı sıkıcı oluyor o ev hayatı, otur paşamın keyfini bekle ki gezesin. Evet ben de biliyorum alıp çocuğu bir yerlere götürmeyi de nereye kadar abicim? Zaten yüzük takmıyoruz ikimizde, bi de ben her hafta sonu bebeyi yalnız yalnız gezdirmeye çıkayım, sonra eniştem beni niye öptü? Öper..<br />
<br />
Bebenin okulu yüzünden artık öyle zırt pırt izmire gidemez olduk. Yoksa ne işim olur bu mevsimde benim angarada. Adam da diyor zaten "siz gitsenize" diye gayet kibarca! Adam okulu "kızı teyzemgillere bırakma" olayı zannediyor. Nereye gidelim olm, okul var diyorum. E bu ay gitmesin? Yoh yeaa? Öyle arada bir okula yollayalım, sonra alalım bir iki ay izmire, bodruma gidelim. Sonra sıkılınca tekrar okula verelim falan. Nerde büyümüş bu adam, hangi dağın gölgesinde, hangi ağacın kovuğunda anlamadım ki..<br />
<br />
İyiyim, iyiyim. Yine akıl sağlığımı koruyabiliyorum hane içinde. Keçiboynuzu pekmezi içiyorum sürekli ev işi yapabilmek ve bundan şikayet etmemek için. Vallahi işe yarıyor. Sabah aç karnına bir kaşık içince jet yakıtı koklamış gibi evi sil, süpür, yıka, yerleştir, yemek yap, çayı koy, kapıyı güler yüzle aç, önüne yemeği koy, çayını ver, sırtını ez, temiz çamaşırını giydir, yatır, uyut. Yannız ertesi gün içmeyi unutursan sıkıntı oluyor. İçine resmen ananenin annesinin ruhu giriyor. Anam belim, anam yanlarım, anam dizlerim dememek için sürekli içmek gerekiyor. Ev hanımları için "hızlı yaşa genç öl" iksiri ulan..<br />
<br />
Aman çocom sağlık olsun da gerisi hikaye. Hangimizin hayatı 4:4 lük di mi. Ben iyiysem herşey iyi, ben mutluysam herkes mutlu. Yuvayı dişi kuş yapar, evlilik kutsaldır, cennet anaların ayaklarındadır vs vs vs..<br />
<br />
Yaşayalım gitsin <a href="https://youtu.be/ki4FCq1xDsU">Leyla</a>..<br />
<br />
<br />
from my zoiPhone😎<br />
<div class="blogpress_location">
Location:<a href="http://maps.google.com/maps?q=Ev&z=10">Ev</a></div>
zOiplaNethttp://www.blogger.com/profile/14421002913270289597noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-9195847181237408102.post-10251979543478628832016-09-19T14:16:00.001+03:002017-11-04T16:25:13.318+03:00Güncel 23Gün geçmiyordu ki verdiğim bilimum test sonuçlarından çeşitli virüsler çıkmasın. Kollarımı açıp sen de gel, topla gel, gel abim otur şöyle, oo kimler gelmiş diye karşılıyordum tıp dünyasının kimyasal atıklarını. Kendi sıkıntılarından yola çıkarak google'dan bulduğu candida mantarını kendine layık bulan sevgili eşim, benimle birlikte testler vermeye başladı. Doktora marur bir eda ile "belirtilerim sonucunda candida'dan şüpheleniyorum" diye caka sattıktan sonra çıkan sonuçlarda kendisinde değil bende candida olduğunu öğrenince türk filmlerindeki o eşsiz sahneyi yaşadı; "nayır, nolamaz, raporlarımız karışmış olmalı" <br />
<br />
Birbirimize manasızca sarılıp ağladık uzun uzun. Sonra aniden kendime gelip candida ney laaan diye tokatı yapıştırdım suratına. Candida ney? Netten bulduğun bir aşufte mi? Bende ne arıyor? İkiniz bir olup beni zehirlediniz mi? İnsan gibi boşanalım deseydin ya ayı! Niye beni öldürüyonuz ki? Lan yazık değil mi bana! Candida ney olm?<br />
<br />
Anladığıma göre vücutta -olması gerektiği gibi- bir miktar bulunan, daha sonra sapıtıp diğer iyi bakterileri ele geçirerek fazladan üreyen ve depresyondan anksiyeteye, kaşıntıdan sırt ağrılarına kadar insanı süründüren bir dolu olaya sebebiyet veren bir baş belası. Ya da her ne boksa işte. Şu an acaip başım ağrıyor mesela. Çünkü candida, anlıyo musun?<br />
<br />
Tedavi yöntemlerini araştırıyorum. Sağlıklı beslenme, bol su, üç beyazdan uzak dur falan filan. Bildiğin klasik diyetisyen listesi. Çok ilginç şeyler deneyenlerden de var. Çok ileri derecede hasta olanların uyguladığı doğal yöntemler. Sarımsakla fazla içli dışlı olmak gibi. Neyse ki saf anadolu insanıyız, seviyoruz sarımsağı. Gerekirse akraba bile olabiliriz. Arap yağı bol bulunca ne yapıyorsa, gerekirse onu da yaparız. Sağlık söz konusu olunca tedaviden zevk almaya bakacaksın. Anladınız siz onu..<br />
<br />
Geçmiş bayramınız kutlu olsun. İyi yediniz, içtiniz, gezdiniz. Hepinizden alasını yapacağımı bildiğiniz halde koyduğunuz fotolarla şahsıma hava atmaya çalıştınız. Yamuk yumuk ayaklarınızı ucuz halk plajlarında çekip ağzımıza soktunuz. Geçen seneden rezervasyon yapıp geceliği 33 liradan cafcaflı otellerde fink attınız. Yan masadaki zenginlerin sofrasının fotolarını çaktırmadan çekip "ay amma yedik kığğğz" diye not yazıp kuru ekmek kemirdiniz. Komşunun mangal partisini gizlice fotolayıp kendinize mal ettiniz. 3-5 bebe bir araya geldi diye sanki çok eğleniyormuş gibi "çocuklar pek mutloğğ" dediniz. Yemedik bunları. <br />
<br />
Yunanistan'ı işgal ettiniz. Bodrum'da kazıklanmayak diye kahpe yunana doma.., ay pardon sırtınızı dayadınız. Sanki sayenizde esnaf kepenk kapattı. Bi siz akıllıydınız çünkü. Avrupaya dağıldınız. Gözünüz medeniyet gördü. Tv'de trilyon kez gördüğünüz roma, amsterdam, barselona'da bok var diye oralara gittiniz. Dakikada 28682 foto çekip paylaştınız. İlk üç, beş fotodan sonra vay ayı vay deyip geçtik.<br />
<br />
Bunları sırf hiçbir yere gidemeyip evde oturduğum için yazmıyorum. Gerçekler bunlar. Maalesef benim tatil yapamadığım zamanlarda sosyal medya ortamı bombok paylaşımlarla doluyor. Hayır ben de plan yapmıştım, ben de en havalı yerlerde en pahalı biçlerde en sofistike kokteyller eşliğinde fakirliğinizi, sıradan ve basitliğinizi yüzünüze çalacaktım ama olmadı. Hayat ben planlar yaparken çok gülüp eğlenmiş olmalı ki baĞzı nedenlerden dolayı ankaradaki lüks villamda hapis kaldım. Önümüzdeki maçlara bakıcaz artık..<br />
<br />
Ya üzülme, ben seni ankaradaki en kral yerlere götüreceğim, hiç sıkılmayacaksın diyen biricik eşim evde 7/24 don atlet tv izledi. Ya al arabayı git nereye istiyorsan diye çemkirdi arada. Ulan dul kadın gibi bayramda bebemle akraba ziyaretine mi gideyim ayıoğluayı? Kaldı ki en fakir akrabamız bile tatilde amk. Hangisine ne yalan söylediğimi unuttum "aa neden gitmediniz biryerlere" dediklerinde. Birine arabayı çarptık, diğerine hastaydık, öbürüne ay eşim bol sıfırlı bir anlaşmaya imza attı da o yüzden, maldivlerde ayarladığımız bungalova bred pit aylesiyle gitmiş inanamıoğrağm. Atmadığım sükseli yalan kalmadı. <br />
<br />
Netçe olarak hepinize kin ve nefret doluyum. Bir daha da bu kadar uzun bayram tatili yokmuş, oh canıma değsin. Anca ramazan çadırında içtiğiniz arrrrmut hoşafını paylaşırsınız artık.<br />
<br />
Bebeyi de okula ekim-kasım gibi veririm diyordum. Evde otur otur otur otur otur baktım çürüyüp ölmeye başladık bari o kurtulsun diye bugün hayırlısı ile başlattık. Evladım "anne biz neden izmire, bodruma gitmiyoruz" diye her sorduğunda mermiyi namluya verip sıktım adamın alnının ortasına. Ölmedi ayıoğluayı. Onun da suçu yokta işte. Biri ölmeli di mi. Ben mi öleyim. <br />
<br />
Şimdi hepiniz işinizin başına hadi bakim. Gevşediniz iyice puding gibi heryeriniz oynamaya başladı. O şaaşaalı tatiliniz de bitti çok şükür. Üç kuruş ekmek parası için sefil sefil çalışmaya devam edin. Aferin çocum. Canımı sıkmayın benim.<br />
<br />
<a href="https://youtu.be/Zp76WEnwFBE">Selametle</a>..<br />
<br />
<br />
from my zoiPhone😎<br />
<div class="blogpress_location">
Location:<a href="http://maps.google.com/maps?q=Ev&z=10">Ev</a></div>
zOiplaNethttp://www.blogger.com/profile/14421002913270289597noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-9195847181237408102.post-47526196415606177572016-08-12T00:48:00.001+03:002016-12-14T23:05:26.030+03:00Apandisit Apandist DeğilÖyle başı, gözü ağrıyınca piremses kaprisi yapabilen biri değilim. Kırkta yılda hasta olduğumda "birşeyin yok ya domuz gibisin" diye sevgi ve şefkatle yaklaşır ailem. Dolayısıyla ay başım döndü şuraya biraz oturayım bile demem. Başım döner, düşer bayılırım, üstümden atlayıp geçerler. Yok o kadar olmasa da ona benzer diyelim. Akşam üstü karnım ağrımaya başladı. Olabilir, ağrır, geçer. Geçmedi, dolanmaya başladı. Soldan başladı, sağa kaydı, sağa çöktü hatta. Olabilir, ağrıyabilir, geçer. Erken yatayım da bari sabaha geçmiş olur diyip uyku ilacı aldım. Normalde yarım dozu öküz bayıltan ilacı tam aldım. Yattım, ağrıyor, sola dön ı ıh, sağa dön imkansız, sırt üstü yatınca tekbir getirecek duruma geliyor ağrı. İlaç etkisini gösterse diye beklerken netten semptomlarıma bakayım dedim. Direkt apandisiti işaret ediyor. Teşhisimi koydum ama uyuyayım da sabah şaaparız. Öyle sancı olmaya başladı ki uyusam belli ki sabahı göremeyeceğim. Biricik eşim ve kızım da tv izliyor. Şey bi bakar mısınız diye usulca yanlarına yanaştım. Bi acile neyin mi gitsek ben galiba ölüyorum da dedim. İki saniyelik olayı uzun uzun açıklayan göz temasından sonra atladık arabaya. <br /><br />- Yavaş kullan arkadaşım karnım ağrıyor ya!<br />- Ya bişeyin yok öff!<br />- Olm çukura girmesene ayı, argghh karnım yaa!<br />- Acile böyle gidilir.<br />- Acile değil direkt mezarlığa gidelim ölüyom!<br />- Az kaldı dayan.<br />- Ulan evinde uzat ayağını çek sancını ne buna laf anlatıyon ya, ah eşek kafam!<br /><br />Hastanedeyiz, bebenin iyice uykusu geldi. Anne sen burada kal, biz babamla gidip yatalım, iyileşince gelirsin dedi armudun en dibine düşen bebesi. Yörü git şunu ananesine bırak gel dedim. Neyin var dedi doktor. Belirtiler apandisiti gösteriyor diyip netten okuduğum tıp terimleriyle teşhisimi destekledim. Şaşkınlıkla karışık hayran bakışlar beklerken hamfendi apandisit 11-30 yaşları arasında görülür, bu kağıtta sizin yaşınız .... demeye başlamasın mı. Başlatma lan diplomana pzvnk, ona bakarsan 20 yaş dişleri de 20li yaşlarda çıkıyor ama 50 yaşında insanda da görülüyor diye bağırdım içimden. O zaman şöyle söyleyeyim doktor bey; karnımın içinde sığırlar tepişiyor, oldu mu canım. İlla hasta hiç birşey bilmesin, herşeyi siz bilin amk. Yaptılar kan testi, röntgen, mr, muayene, dönüp yarım ağızla "evet bir apandisit şüphesi var ama bla bla bla" İşte o şüpheyi al sana lazım olur dedim yine içimden..<br /><br />Sabaha karşı (4 gibi) yatışınız yapıldı, sizi odaya alıyoruz dediler. Aha dedim zoi postunu delecekler kızım hazır ol. Valla canımı bile alacak olsalar önce uyumam lazım, perişanım. Biricik eşim de yanımda. Çıktık odaya, prosedür gereği tekerlekli sandalyede götürüyorlar ama karnım her zıplamada sancıyor. Hastaneye yatıyorsun ya havaya sokuyorlar tekerlekli sandalye ile. İki kişilik odada yaşlı bir teyze geçmiş olsun diye karşılıyor. Refakatçisi uyurken o yatağının köşesinde oturmuş meraklı gözlerle bizi izliyor. Sohbet edecek o saatte. Biricik sevgili kocam ile yataklara attık kendimizi. "Uyuyacak mısınız?" dedi. Teyze saat 4 diye tısladım. Bu arada televizyon açık, sesi de. Davul çalsa uyuyacağım için ses etmedim. Sabah oluyor kızım uyunur mu, kalk kocana bi kahve yap dedi. Yeminle dönüp güldüm ya. Yani o kadar komik geldi ki o lafı. Güzel espiriydi. <br /><br />Neyin var senin diye devam etti. Artık gözlerim kapalı cevap verdim. Apandisitte insanın canı hiç et çekmezmiş, canın et çekiyor mu dedi. Hebee hö he diyebildim. Yok teyze uyuycam ben dedim. Çocuklar benim karnım çok aç, bi döner olsa da yesem, doktooooooor, doktooooor bana döner getirin, tava, kebap, et getirin diye bağırmaya başladı. Siparişleri eşliğinde uyumayı başarabildik. Sabah 6-6:30 gibi birinin dürtmesiyle uyandım. Kalkın ameliyat olacaksınız diyor biri. Ulan dur gözüm açılmıyor daha. Ameliyat mı olacağım, ya doktor durumunu izleyeceğiz demişti, ameliyat demedi bana kimse. Hayır ameliyat olacaksınız diyor ısrarla. Al ulan al böbreğimi mi istiyon al da uyuyayım ya. İyi olayım o zaman dedim. Ne ameliyatı olacaksınız diye sordu. Lan? Ameliyat olacaksın diyen sensin? Ben mi sana bilgi vereyim? Apandisitimi zaten kendim teşhis ettim, lokal yapın açıp bi de kendim alayım o zaman. Siz kimsiniz pardon dedim. Tamam yatabilirsiniz diyip elindeki kağıda bir şeyler karalayıp gitti. Birbirimize baktık biricik eşimle. Manyak mı la diyip geri yattık. <br /><br />Sabah vizitine havalı doktorlar geldi. İcra memuru gibi daldılar odaya. Acaip ciddiler. Sana da geçiriyolar o ciddiyeti. Lan çok ciddi hastayım de mi lan ben. Ölücem de mi. Olm apandisit diye geldik adamlar üç hafta ömrüm var gibi bakıyo bana. Yanımdaki teyze hamile olduğumdan emin. Benim adıma doktorlara bilgi veriyor "karnı şiş karnı, hamiledir o" Hasbinallah. İzlemeye devam edecekler, bilmem ne kanalından bilmem ne şeysini şey edecekler falan japonca konuşup gittiler. Tek anladığım daha bir kaç gün daha buradayım. Bir de "oral kapalı" dediler. O da yemek yemeyecek demekmiş. Yanımdaki teyze yine müdahale etti "hamile kadın aç olmaz, komposto içsin"<br /><br />Orali açık olan biricik eşim refakatçi kahvaltısını ettikten sonra eve kıyafet neyin almaya gitti. Süslü stajyer sağlıkçılar gelip rutin kontrollerimi yapıyor. Birinin ağzında da ciklet. Kolumdaki damar yoluna şırıngayla sürekli ilaç sıktığı için ağzına bi tane patlatamıyorum. Gülümseyip teşekkür ediyorum. Yanımdaki teyze belli ki epeydir orada ve hafiften üşütmeye başlamış. Sürekli bağırıyor "doktooor et verin bana, çiğneyeyim tüküreyim lütfen doktoor" diye. Arada bana dönüp canın et çekiyor mu diyor. Konuşmalarından kendisini yiğeni diye tanıttığı refakatçisini günlük ücretle tuttuğunu anlıyor ama çaktırmıyorum. Teyzenin telefonu çalıyor, arayan tamirci, arabasının tamiri için daha fazla para gerektiğini söylüyor. Telefonu kapattıktan sonra refakatçisi "anne ben senin araban olduğunu bilmiyordum" diyor. Cevap "bilmen mi gerekiyordu?" Vay arkadaş olaylar olaylar diyorum elimdeki gazeteden kafamı kaldırmadan. Yetmiyor ağız dalaşına girip kavga ediyorlar. Kız teyzenin oğlunu arayıp işi bıraktığını söylüyor. Oğlu geliyor, doktorlarla görüşüp teyzeye psikiyatrik ilaçlar verilmesi gerektiğini söylüyor. <br /><br />İçiniz iyice şiştiyse devam ediyorum..<br /><br />Bu arada bende ne ağrı ne sancı kalmadı. Günde iki miligram antibiyotik yiyince turp gibi oldum. Devletin hastanesinde boş yere yatak işgal ediyorum. Bütün değerler normal. Yok bir gün daha kalacaksın diyorlar. Ağlayacağım artık öyle sıkıldım. Ertesi sabah vizite daha havalı ve daha ciddi gelen doktorlar nasılsın diye sorunca valla süpermen gibiyim doktor bey bırakın beni demekle yetinmiyor ajitasyon baabında benim küçük bir kızım var yanına gitmem lazım diye de ekliyorum. Homurtulu japonca konuşmalar oluyor, anlamıyorum, yine 3 hafta ömrüm kalmış gibi bakıp gidiyorlar. Arkalarından daha az havalı bir kaç doktor gelip büyük tuvaletimi yapmazsam taburcu olamayacağımı ve lavman yapacaklarını söylüyor. Nööey? Biricik eşime hemen beni hastanenin bahçesine çıkarmasını söylüyorum. <br /><br />- Şşş hadi bahçeye çıkak mı?<br />- Lavmanı duyunca uçukladın de mi ehiehi<br />- Kes lan tut şu serumun ucundan hadi çıkalım.<br />- Ne o kaçacan mı?<br />- He kaçacam.<br />...<br /><br />- Sigara var mı yanında?<br />- Yok artık!<br />- Olm iki nefes çekeyim şehrin kanalizasyonunu hoplatırım.<br />- Söyleyecem doktora ehiehi<br />- Zçayım da ondan sonra söyle bari.<br />...<br /><br />Tuvaletten çıktığımda yüzümde trilyonluk transfere imza atmış yozgatlı futbolcu sevinci vardı. Öğlen çıkışım yapıldı, elimde reçete, kucağımda evladımla evime döndüm. Aynı günün akşamı da darbe oldu. Fetö beni de öldürmek istemiş olabilir. Milleti güldürüyor pis soytarı, öldürün bunu falan dedilerse..<br /><br />Yannız şunu söyleyeyim gittiğim en temiz, yemekleri en leziz (kaynak; eşim), yatakları ve odaları en rahat devlet hastanesi. Tabi kimse benden normal insan takdiri ve teşekkürü beklemesin. Buradan beni o hastaneye yönlendiren, ilgi ve alakasını esirgemeyen caanım arkaaşlarıma teşekkür eder, cumartesi günü bira-pizza partimizde yanaklarından öpeceğimi bildirmek isterim. <br /><br />Allah düşürmesin, eksikte etmesin, tüm hastalara şifa, doktor ve personele sabır, güç, kuvvet versin diyor ve "ameliyat olacaksınız, olacaksınız evet, ameliyat olacaksınız, ama ne olacaksınız" diye beni sabahın köründe kaldıran denyoya nanik yapıyorum. <br /><br /><a href="https://youtu.be/L13FtTq2UwM">Sağlıkla kalın</a>.<br /><br /><br />from my zoiPhone😎<br /><p class='blogpress_location'>Location:<a href='http://maps.google.com/maps?q=Ev&z=10'>Ev</a></p>zOiplaNethttp://www.blogger.com/profile/14421002913270289597noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-9195847181237408102.post-8764523917859237112016-07-29T11:35:00.001+03:002016-12-14T23:05:40.854+03:00Hayır!Dört buçuk yaş annelerine psikolojik yardım yapılmalı, koruma altına alınmalı ve gezici araçlarla sokaklarda çıldırmış halde gezen bu anneler toplanıp uyutulmalı. Dört buçuk yaş anneleri hatıra ormanı kurulmalı. İsimleri köprülere, caddelere verilmeli, hayratlar yapılmalı. Dört buçuk yaş anneleri anma günü olmalı. Hayatını kaybedenler şehit, aklını kaybedenler gazi kabul edilmeli. Dört buçuk yaş annelerine bazı ayrıcalıklar tanınmalı, belediye evlerine yemek yollamalı, tekel bayilerinde kullanılmak üzere açık çek verilmeli, buna karşılık oy kullanma ve gündeme ilişkin görüş bildirme hakları ellerinden alınıp geçici fasulye muamelesi yapılmalı. Vergilere eklenecek dört buçuk yaş annelerine yardım paraları ile ıssız bir ada 99 yıllığına kiralanıp mağdurlara tahsis edilmeli. Adaya çocuk girişi yasaklanmalı, denizde köpek balıkları, karada ise dikenli tellerle gerekli önlem alınmalı. <br /><br />Gereğini arz eder, ekte geçerli nedenlerimi sunarım.<br /><br />zoi planet.<br /><br /><br />- Günaydın güzel kızım.<br />- Hayır, günaydın falan deme!<br />- Ama bak sabah oldu.<br />- Hayır sabah falan olmadı, konuşup durma!<br />- İyi sen uyanma o zaman, uyumaya devam et.<br />- Ya hayır devam edemem konuşup duruyosun!<br />- İyi sustum, hadi bye!<br /><br />10 dk sonra<br /><br />- Ay uyanmış benim bıdığım, gel bi öpeyim.<br />- Ya hayır bıdığım deme! öpme, sen kokuyosun!<br />- Ne kokuyorum beaa! Kahve içtim, ne kokuyorum aptal kafalı bok!<br />- Bok deme, kaka kızlar bok der!<br />- La havvvleğğğ.. Süt içer misin?<br />- Ya hayır akşam içtim ya süt, hep süt hep süt ya offf!<br />- Meyve suyu?<br />- Off hayır meyme suyu sabah sabah içilmez!<br /><br />Sakinleşmek için 10 dk ara.<br /><br />- Acıktın mı? <br />- Hayır ben acıkmam.<br />- İyi, bir şey istersen söyle.<br />- Ya hayır birşey istemem dedim ya!<br />- Lan tamam istersen söyle diyorum!<br />- İstemem diyorum ya hayıııııır!<br />- Başına o hayır kadar taşlar düşsün evladım.<br /><br />.....<br /><br />- Ben sabahları kek yemeyi çok severim.<br />- Kek yok, omlet yer misin?<br />- Ya hayır kek istiyorum! Kek, kek, kek, kek, kek, kek!<br />- Kek yok çocom. Sandviç, tost, omlet?<br />- Ananem nerde?<br />- Evinde.<br />- Ananem gelsin bana kek yapsın.<br />- Ben seni camdan fırlatayım, sen git ananen sana kek yapsın.<br />- Imm tost yap o zaman. Hayır sandviç yiycem, peynir koyma.<br /><br />10 dk sonra<br /><br />- Ya peynir koyma dedim, ıyyy peynir var bunda! (sandviçi yere atar)<br />- Lan peynir koymadım bebe, tereyağ o, al onu yerden ye şimdi!<br />- Hayır peynir o peyniiiir ıyyyy!<br />- Bak evladım o yere attığın sandviçi ya it gibi alıp yersin ya da akşama kadar ulursun yemek diye!<br />- Hayır yemiycem!<br />- Yeme çocum, yeme allahın cezası, yeme yavrum, yeme.<br /><br />2 saat sonra<br /><br />- Anne kediler sandviç yer mi?<br />- Aç kalınca herşeyi yerler.<br />- Ben kedi oldum şimdi o yerdeki sandviçi yiycem.<br />- Aaa akıllı kedicik, aferin sana.<br />(sandviçi yer ve ikincisini ister, onu da yer)<br /><br />- Hadi parka götüreyim seni?<br />- Hayır, eee tamam parka gidelim ama büyük parka!<br />- Tamam bisikletini de alalım.<br />- Ya hayır orda çok hızlı kullanıyorum bisikleti sonra düşüyorum olmaz!<br />- Lan iyi almayalım o zaman bebe!<br />- Ama yavaş kullanırsam düşmem, alalım.<br />- Allağğm tut beni, şeytana uydurma yarabbiiğğğ!<br /><br />yolda<br /><br />- Parktan dönüşte ağlamak yok tamam mı, gidelim deyince 'peki annecim' diyeceksin?<br />- Tamam annecim. Ama çok duralım parkta, 100 kadar duralım tamam mı?<br />- Tamam çok duralım.<br /><br />2 saat park mesaisi sonrası dönüş;<br /><br />- Hadi gidiyoruz.<br />- Ya hayır daha yeni geldik, gitmiyoruz.<br />- Evladım iki saat oldu, heykelimizi dikecekler parka, hadi diyorum!<br />- Hayır diyorum, hayır, hayır, hayır.<br /><br />Kaçma, kovalama, yakalama, bağrışmalar, hırpalama, arabaya sokma, bağlama..<br /><br />- Kızım hani peki annecim diyecektin, öyle anlaşmıştık.<br />- Hayır anlaşmadık, seni sevmiyorum, sen kötü annesin!<br />- (Vay amk kötü de olduk) Kötü müyüm?<br />- Evet (aha evet dedi) sen kötüsün, bi daha seninle parka gelmiycem!<br />- Evet böyle yaparsan bir daha asla parka gelemiyceksin doğru.<br />- Ööeeee babamı istiyorum, babaağğğğ ööeee!<br />- Hay senin babayın şarap çanağına!<br /><br />...........<br /><br />- Susadım ben.<br />- Bardağın orada, doldurup içebilirsin.<br />- Hayır sen getir!<br />- (cinnete 5 kala) Ben susadığımda senden mi istiyorum?<br />- Hayır sen getir işte!<br />- Kalkıp içebilirsin.<br />- Hayııııııırrrrr! Ben içemem, senin getirmen lazım öööeee!<br /><br />.........<br /><br />- O kıyafetleri neden oraya koyuyorsun?<br />- Yıkandı bunlar, asıyorum ki kurusun.<br />- Tamam sen as ben toplarım. (astıklarımı çekiştirerek yere fırlatır)<br />- (cinnete 4) Bebe bin tane oyuncağın var, düşsene yakamdan, defol git oyun oyna hasbinallah yaaa!<br />- Hayır ben sana yardım etcem.<br />- Kıpırdamadan ve konuşmadan dur şurada bana en büyük yardım bu olur. (imkansızı istemek)<br />- Ya hayır duramam, hem çişim geldi benim.<br />- İyi hadi gel.<br />- Hayır ben kendim yapıcam.<br />- İyi yap ama düşme!<br />.<br />.<br />.<br />- Anne düştüm ben. (vol. 9253728)<br />- (cinnete 3) Ya bıktım senden yeminle bıktım ya yeter ya yeterrrrr!<br /><br />......... <br /><br />- Anne ne güzel koktu, ne yapıyorsun?<br />- Fasulye.<br />- Iyyy ben fasulyeleri sevmem!<br />- Pilav var yanında, seversin.<br />- Hayır pilavları hiç sevmem, bana makarna yap.<br />- (cinnete 2) Sana bok yapayım, eşşeğin bokunu yer misin?<br />- Hihihihii bok yemem ben, sen şaka mı yaptın?<br />- Hee şaka yaptım. (çok ciddiyim)<br /><br />.............<br /><br />- Bana çizgi film aç.<br />- Açar mısın annecim denir!<br />- Açar mısın annecim?<br />- Hayır haber dinliyorum, bekle biraz.<br />- Ya hayır bekleyemem hemen çizgi film aç! Çizgi film ööeeee aç diyorum, açıcaksın, aç!<br />- (cinnete 1) Lan on dakika haber bakıcam bi sus bebeeeee!!<br /><br />Kapı kilidi açılır ve keyifli bir iş gününün tatlı yorgunluğu ile baba eve girer;<br /><br />- Selaaaam, nasılsınız bakalım? <br />- ...... (NASIL OLACAZ HAYVAN HERİF NASIL OLACAZ DELİRDİK BU SAATE KADAR, NASILMIŞIZ, NASILIZ SEN SÖYLE, NASIL GÖRÜNÜYORUZ ORADAN)<br />- Babaaa, babacığımmm, seni çok özledimmm..<br /><br /><br /><a href="https://youtu.be/D6r4ygOWuVI">Game over</a>.<br /><br /><br />from my zoiPhone😎<br /><p class='blogpress_location'>Location:<a href='http://maps.google.com/maps?q=Ev&z=10'>Ev</a></p>zOiplaNethttp://www.blogger.com/profile/14421002913270289597noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-9195847181237408102.post-82952120002525885862016-06-19T12:46:00.001+03:002016-06-19T13:40:56.164+03:00Diyaloging08:30<br /><br />- Sabah iki lokma peynir yedi onunla duruyor.<br />- Hı iyi.<br />- İki lokma peynirle karın mı doyar? Sor birşey istiyorsa yap şu çocuğa!<br /><br />- Evladım ne istiyosun, ne yapayım?<br />- Benim karnım top anne.<br />- Hı iyi.<br /><br />- Ay ne rahatsın zoi, çocuk aç, iki lokma peynir diyorum yaa!<br />- Sordum anne, karnı tokmuş. Aç olan çocuk tokum demez di mi?<br />- Üfff ne biçim annesin, çocuk iki senedir aynı kiloda, çırpı gibi yavrucak, yazık çok üzülüyorum, sevdiği bir şeyi yapsan yer, git yoğurda muz falan doğra onu yer belki.<br /><br />- Çocom yoğurda muz doğrayayım, yer misin?<br />- Ya söyledim ya anne, benim karnım TOP!<br />- Hı iyi.<br /><br />- Sorana kadar yapıp kaşıkla yedirsen olmuyo mu? Senin üşengeçliğinden vitaminsiz bu çocuk. Ananeciiiiim sana muzlu yoğurt yapayım mı piremsesim? (ulan ben de sordum ya, sordum diye kızdın, git yap dedin ya, sen niye soruyon ki şimdi)<br />- Üfff anane yaa yemiycem, topum ben!<br /><br />- Yemiyor. Haftada iki yumurta yese kar. Ne sebze yiyor ne meyve. Doktora gidelim bi. Vitamin yazsın, iştah açıcı versin.<br />- Anne yeni gittik, kadın boyu-kilosu iyi. Her zaman herşeyi sizin istediğiniz ölçüde yemek zorunda değil. O damak zevki olan bir birey. Vitamin ya da iştah açıcı vermek istemiyorum. Kilosu düşük olsa belki ama ihtiyacı yok dedi ya ANNEEEE!<br />- Dedi ama yemiyor işte?!?!*<br />- İnnaaytanyakelkevser...<br /><br /><br />11:00<br /><br />- Sabah iki lokma peynirle duruyor, ne yapıcan bu çocuğa?<br />- Fasulye var, yanına da salata yaparım sever o.<br />- Hiç et yemiyor bu çocuk, iki de köfte kızart yanına da yesin.<br />- Anne yumruğu kadar midesi var, neresine yesin hepsini.<br />- Et yemesi lazım kızım, kan olsun, can olsun. Kızart ordan iki köfte.<br />- Hı iyi.<br /><br /><br />12:30<br /><br />- Yedi mi köfteleri?<br />- Yedi ve doydu anne. Fasulye ve salatayı yemedi.<br />- İki köfteyle mi duruyor şimdi bu çocuk?<br />- İki lokma peynir ve iki köfte evet anne.<br />- İlk başta köfteyi vermeseydin, fasulye yeseydi azıcık!<br />- Anne ev kebapçı gibi köfte koktuktan sonra bebeye fasulyeyi önce ye çocom diyemedim.<br />- Deseydin yerdi o.<br />- Anne bu çocok 4 yaşında 4. O işler öyle olmuyo.<br />- Hiç sebze yemiyor bu çocuk. Bacakları, kolları çırpı gibi. Yok yemiyor!<br /><br /><br />14:00<br /><br />- Ananeciiiiim, annen sana meyve tabağı yapsın mı? Elma, armut hıı?<br />- Havuç yiycem ben.<br />- Annesi havuç getir piremsesime. Biraz da meyve getir yer o.<br /><br />- Yedi mi meyvesini?<br />- Anne kol kadar havuç yedi, elmayı ısırıp çöpe attı.<br />- Yemedi mi elmayı? Ay hiç meyve yemiyor bu çocuk. Vitaminsiz işte. Ne var soyup koysan önüne!<br />- La havle vela kuvvet inna binna...<br />- Soyup koysan, oyuna daldırıp ağzına tıkıversen yer o. <br />- LAN YEMİYOR İŞTE YEMİYOR ANNEAA!<br />- Bağırma, biz sizi böyle mi büyüttük! Sabah 6'da kalkar, fırına kek koyar, meyve suyu sıkardım ben size. Böreğim, salatam eksik olmazdı. Dolmalar yapar yedirirdim. Çeşit çeşit yedirdim ben size. Doktorlar, öğretmeniniz teşekkür ederdi. Herkes pazardan pazara yıkardı çocuğunu, ben sizi perşembe ve pazar yıkardım. Bir kere bitlenmediniz (ben pirelendim ama onu saymıyor demek ki). Öksürseniz doktora giderdim. Aah ah.<br />- Bi madalya ne bileyim bi plaket, bi kupa falan verdiler mi peki?<br />- Terbiyesiz!<br /><br /><br />16:30<br /><br />- Havuçla duruyo bu çocuk. Akşama ne yediricen? Makarna ile büyüyor. Vitamin yok ki onda.<br />- Fasulye, salata, ayran.<br />- Fasulyeye kıyma koysaydın.<br />- Anne yaz günü taze fasulyeye niye kıyma koyayım ya? Manyak mıyım ben?<br />- Et, sebze bir arada olurdu, azıcık kilo alırdı çocuk. <br />- Ayhhh içimi şişiriyon içimi. İçim böyle balon oluyo, şişiyo şişiyo, sonra hööeeeerrk diye patlamak istiyorum anne. Böyle masayı kaldırıp fırlatmak istiyorum anlıyo musun? Bebeyi yere yatırıp kollarını bağlayıp ağzına kıyma tepmek istiyorum. Sonra tencereyi kafasından aşağı boşaltmak, ayranı burnuna dökmek istiyorum anne. Nöeee yemek istemiyor musun köpeeeek diye tokatlamak istiyorum. Anlıyo musun?<br />- Kabahat çocukta değil ki. Sen kafayı yemişsin. Git tedavi ol. Yazık bu çocuğa. Hem yediremiyorsun hem bana laf sayıyorsun. Dizim iyi olsa ben bakarım torunuma. Topaç gibi yaparım iki ayda. Ne biçim annesiniz ne biçim insanlarsınızkjnskkknckjsdcmzöxkxvbldmvöçcknx.... (sonu gelmiyor)<br /><br /><br />20:30<br /><br />- Yatarken süt ver eline. <br />- Daha yeni ayran içti anne!<br />- Sen ver, iki yudum içse kar.<br />- KALK SEN VER ANNE!<br /><br />Söylenerek, oflayıp puflayarak kalkıp süt veriyor.<br /><br />- Hadi benim piremsesim, hadi ananecim bi yudum iç.<br />- I ıııh içmiycem.<br />- Hadi benim güzel kızım, hadi ananem, hadi kuzum.<br />- Karnım top anane, istemiyorum.<br />- Hadi fındığım, hadi fıstığım, bak kocaman abla olucan.<br />- İstemeeeem, aylan içtim ya.<br />- Bak nehir ablan gibi büyüycen, kocaman olucan.<br />- Ben kocaman olmak istemiyorum anane, içmeeem.<br />- Bok iç eşşoleşşeğin bebesi bok iç, ayağına kadar süt getirdim kaç yaşında kadınım, dizlerim ağrıyor, sırtım ağrıyor, bok iç!<br /><br />- Isısısısısısısısıısısısısıssss<br /><br /><br />08:30<br /><br />- <a href="https://youtu.be/lTjBm4F54-U">Sabah iki lokma pey</a><br /><br /><br />from my zoiPhone😎<br /><p class='blogpress_location'>Location:<a href='http://maps.google.com/maps?q=%C3%96zbek%20&z=10'>Özbek </a></p>zOiplaNethttp://www.blogger.com/profile/14421002913270289597noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-9195847181237408102.post-21587648974038251162016-06-11T13:24:00.001+03:002016-06-11T13:25:24.235+03:00Talih Kuşu Evde paçamda bebeyle ocağı siliyorum. Sabah yaptığım yenmeyen krepleri pikniğe falan gidersek frizbi oynarız diye tabakta öylece bırakmışım. Ayağım yarı çıplak. Çünkü bir topuğumda mavi diğerinde pembe oyun hamuru yapışık. Öğleden sonra olmuş ama hala üzerimde pijama. Bu eve mi yüzümü yıkayıp makyaj yapacağıdım? Bu pislikte mi kar beyaz elbise giyip salınacaktım ki? Ocağı da terapi olsun diye siliyorum zaten. Örgü örmek, kitap okumak, yoga yapmak gibi. Gözlerim bile yarı açık. Komple açıp etraftaki tozları, penceredeki parmak izlerini, salyaları görmek istemiyorum. Beşinci kahvemi içiyorum. Ne zaman ağzıma bir lokma atsam "anneeğğğğ kakam geldieğğ" dediği için yeme refleksimi kaybettim. Kendi tuvaletini ve temizliğini yapabildiği halde ne zaman ekmeğin köşesini ısırsam bok aromasıyla yutturuyor bana. Ben de en iyisi yemeyeyim de öleyim diye bi tepki geliştirdim. Hiç bir şey yemeyip hiç kilo vermeyen ilk insan olabilirim. <br /><br />Annem İzmir'de. "Ev boyanıyor, pencereler, camlar değişiyor. Gelmeyin daha temizlik yapılacak vıdıvıdı bıdıbıdı" başından savıyor beni. Ya bir şey olmaz bir köşede otururuz biz gelelim diyorum, bu sefer de "Öhhöee öhööe valla boğazlarım fena, kız hasta falan olur" diye işini sağlama alıyor. İyi anne iyi. Yok yani zaten benim de hiç tatil falan yapasım yok bu sene, bütün yılı evde anti-depresan ilaç kutularından kule yaparak geçirmek istiyorum. Çok yoğunum anne çoook! Bildiğin gibi değil. Hani gel desen de gelemem. Yoğunum annee!<br /><br />Ağzım köpürmüş halde tırnak törpüsü ile ocağın kenarlarını temizlerken sevgili eşim gelip "hazırlan, yarın izmire gidiyorsunuz" dedi. Kulaklarım dikildi ve ona baktım. Hazırlan dedi. Kuyruğumu sallayıp etrafında bir kaç tur attıktan sonra sevinçten kucağına atlayıp yüzünü yalamaya başladım. Kafamı okşayıp sevdi, sakinleştirdi beni. <br /><br />Her gittiğimde koca valiz hazırlıyorum, hiçbirini de giymiyorum, bu sefer minik bir çanta yapacağım diye başladığım hazırlık üç bavul ve iki çanta ile sona erdi. Sabahın kör saatinde babamla çıktık yola. Evladım da en az benim kadar sevinç içinde kuyruk sallıyordu tabi ki. Hatta yolda ara ara bana bakıp "anne bir daha o eve dönmeyelim olur mu" diyordu. İkimiz de kusacak kadar eve tıkılmıştık çünkü. Olur kızım, dönmeyelim. Dönmeyelim anasını satiim..<br /><br />Evi gayet temiz ve düzenli buldum. Dış cephe boya işi bile az kalmış. Annemin öksürüğü de biz geldikten iki gün sonra aniden kesildi. Dolayısı ile ben de eve yayılmak sureti ile kısa sürede yerleştim. Kızımın yeni ikameti ananesinin paçası olduğu için pek rahatladım. Annem bunalıp babama, babam bunalıp anneme paslamak suretiyle akşamı ediyorduk. Yemiyor bu çocuk, aç bu aç, annesi yedirsene, sen yersen o da yer(?!), ay aç bıraktı çocuğu diye darlamaya başladıkları noktada netten okul bakmaya başladım.<br /><br />Sonra olaylar pat-küt gelişti;<br /><br />PAT<br />Bir davetten dönerken gözüme nette gördüğüm anaokullarından birinin tabelası ilişti. Babaağğ dön şurdan dön diye can havliyle direksiyona atladım. Daha ne oluyor, neresi burası, kim bu, ne? demeye vakit bırakmadan ön kayıt evraklarını imzalıyordum ben. Tamam o zaman yarın sabah bırakıyoruz hamfendi, saygılağğğrr diye çıktım kapıdan. Çünkü o an kayıt için sağ elinizin küçük parmağını satırla kesmemiz gerekiyor deseler, ya lafı mı olur kolumu alın diyecek durumdayım. <br /><br />KÜT<br />Ertesi sabah saat 8'de kızı bırakıp 5km yürüyüş yapıp, iki saat güneşlenip, iki saat duş alıp, iki saat dergi okuyup, iki saat uyumak sureti ile günümü gün ettim. Ve akşam şıkır şıkır giyinip sanki bunları hep yapıyormuşum gibi burnum havada kızı almaya gittim. Ve sonsuza kadar mutlu yaşadım.<br /><br />Tatil gibi tatil ulan. Tamam buraya servis olmadığından ben götürüp getireceğim ama 15 dakikalık yol için yas tutamam yani. Ha yolda hiç durmadan "gitmek istemiyorum, beni bırakma, daha ne kadar gidicem okula, ne zaman bitecek, gitmek istemiyorum, istemiyorum, öeee" diye söylenerek beyin ölümümü gerçekleştiriyor olsa da dönüşteki sessizlik herşeye bedel. Okul ne zaman bitecekmişmiş. Diyemiyorsun ki daha 15-20 yıl okul ulan. Aklı erse düşüp bayılır herhalde bunu desem. Vah yağzııık..<br /><br />Akşama kadar tepemdeyken bir türlü geçmeyen zaman okuldayken zırt diye geçiyor. Bilim insanları bunu açıklasın lütfen. Ayrıca aman yazın okula başlasın, hasta olmaz, o olmaz, şu olmaz derken daha üçüncü gün ateşi zirve yaptı amk. Hasta çocuklarını okula yollayan sorumsuz ebeveynler yüzünden biz de onların konumuna düştük. Öksürük, burun akıntısı, ateş bunların yazı, kışı yok karşim. "Sınıfta hapşuran çocuk yüzünden hasta oldum, gidip ona kızıcam ve tekme atıcam" dedi benim edepli narin piremsesim. Tekme atma da git ensesine bi tokat atıp anana selam söyle de diye kibarca uyardım ben de. Çünkü damarlarımızdaki asil kan bunu gerektirir.<br /><br />Ya öyle sevgili okur. Bildiğin talih kuşu kafama zçmış bu yaz. Herkes aiiyy okullar kapanıyor, ne yapcas bebeyle tüm gün diye inim inim inlerken, kolunda dizi dizi burmalar olan kayserili zengin kodaman karıları gibi kasım kasım kasılıyorum bu aralar. İki lafımdan biri okul. Yıllarca okula gidiyor mu? neden gitmiyor? sorularına ezik cevaplar aramaktan usanmışım zaar. Sorun arkadaşlar sorun. Böyle ağrıyan kulunçlarıma doğru sorun. Ohhhşş..<br /><br />Herkese hayırlı ramazanlar, hayırlı oruçlar, <a href="https://youtu.be/U8Mv8dG8T_A">huzurlu</a> tatiller.<br /><br /><br />from my zoiPhone😎<br /><p class='blogpress_location'>Location:<a href='http://maps.google.com/maps?q=%C3%96zbek%20&z=10'>Özbek </a></p>zOiplaNethttp://www.blogger.com/profile/14421002913270289597noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-9195847181237408102.post-5602779468393050682016-05-10T23:17:00.001+03:002016-05-10T23:18:12.667+03:00Mayıs Hoşgeldin mi?Sabah işe gitmek için kurmuş alarmını. Galiba 6 küsürlü bir saatte, bangır bangır son ses alarm çalıyor. Allaaaahuekber diye fırlıyorum yataktan, deprem mi oluyor lan bu ne? Savaş alarmı değil telefon alarmı olduğunu anlamam bir kaç saniyemi alıyor. Bakıyorum adam hala horul horul uyuyor. Bu seste, valla hayret. Tabi o sinirle buna bi tepik atıyorum, hııaağ nolio ya diye homurdanıyor. Kapatsana olm şunu, ömrümden on yıl gitti bu ne ses amk, uyan nereye gideceksen elimden bir kaza çıkmadan bas git. Ya tamam, beş dakka sonra uyandır beni diyor hala. Tavada yağı kızartıp dök kulağından diyor şeytan, ne duruyorsun? Beş dakika sonra 'şşş bilader kalksana' diye dürtüyorum, "taam anne yiaa" diyor. He anne hee, kalk oğlum servis kornaya basıyor aşağıda! Tövbe yarebbi, şu saatte suçum yok, günahım yok mehter marşıyla ayağa diktin beni, ulan alacağın olsun diye kahvesini hazırlıyorum. Öpüp uğurluyorum sonra, hadi işin rast gitsin diyerek. Çelişkili bir sabaha daha uyanıyorum..<br /><br />Bunun bebesi de akşam benim başımı beklediği için erken uyanamıyor. Kızım git yat, uyu diyorum, ı ıh. Aman onu bırakıp alemlere akarım diye kaynana gibi tepemde. Akşam saat 23 olmuş, bizim evde sanki yeni yıl coşkusu. Bütün ışıklar açık, müzik, dans, yalnız kalma ihtiyacı olan bir insanı kederinden öldürecek cinste bir eğlence vukuu buluyor. "Ben uyumayı seemem anne" elinin körünü sev evladım. Neyse, ben de bu sayede sabahları komple ıslanacak kadar duş alabiliyorum. Neredeyse iki sene sırtına su deymeden duş alabilmiş insanım ben. Uzun uzun suyun altında kalmanın lüksünü anlayamazsınız. Hangisi iyi karar veremiyorum. Erken uyusa akşam ve hatta gece bana kalır, kafam, gözüm dinlenir. Geç yatıp öğlen uyanınca da tüm sabah benim. Bu sene okula başladığında elimi, kolumu nereye koyacağımı şaşıracağım eminim. Kafası kesik tavuk gibi gıdaklar dururum artık. İlahi okul disiplinini dört gözle bekliyorum..<br /><br />Öğlen uyanan bebeyi akşam yorgun düşürebilme stresini bilir misin abidin? Yakınlardaki büyük parka gidiyoruz. Her seferinde giderken çantama kitap koyuyorum. Ne kadar amerikan filmi izlemişim hesabet. Evladım gözümün önünde şen kahkahalar atarak eğlenirken kitabımın 178. sayfasından gözümü hafifçe kaldırıp ona bakacağım ve vicdanımın sıcacık battaniyesinin altında esrarengiz roman kahramanının hikayesine devam edeceğim. Bu daha bebekken de çantama allık ve ruj koyardım. Bir yerde es verip yapmadığım makyajımı tazelerim belki diye. Hep bu filmler yüzünden herşey çok kolay ve eğlenceli geliyor amk. Film onlar olm film. Hepsi rolünü yapıp evine, mutsuz hayatına devam ediyor..<br /><br />Geçen bir arkadaş arabasını geri geri park ederken kaza yapmış. Ne oldu, nasıl oldu, geçmiş olsun dedim. İlk defa çocuğu babanesine bırakıp kız kıza dışarı çıkmış. Bir an önce arabayı park edip arkadaşlarının yanına oturmak istiyor. İyi de araba kullanır. Hava karanlık, geri vitese takıp sağ elini yandaki koltuğa koyup hizalama yaparken arkadaki sensörlü oyuncak "merhaba ha ha ha" deyince korkusundan gaza bir yüklenmiş, çöt diye duran arabaya bindirmiş. Elim, ayağım boşaldı lan orda diyor. Ben olsam altıma ederdim. Gecemin rezil olmasına mı, parkçılarla papaz olduğuma mı, sinirden gülerken kocama durumu anlatamama mı neye üzüleceğimi şaşırdım dedi..<br /><br />Çocuksuz dışarı çıkmak bile başlı başına atraksiyon. Bazen kız kıza buluştuğumuzda kulağıma ses geliyor; "anneeee ben hamburger istiyorooom". Hayır diyorum bu bir kabus, sakin ol zoi, lütfen duyma bunları "anneee çişim geldiii" hayır zoi, geçicek, karşındakinin ne anlattığına odaklan, "anneee yere tükürdüm, hadi sil hihihi", ne içiyorsan koca bir yudum al zoi, müzik çalıyo onu dinle. Telefona bakma dakkada bir! Babası ile iyi vakit geçiriyordur. En kötü aypede bakmaktan miyop falan olur, senin delirmenden iyidir. Di mi..<br /><br />Eylül'ü bekliyorum, gözlerim kapalı..<br /><br /><a href="https://youtu.be/4X35I6pjZME">Öperim</a>.<br /><br /><br />from my zoiPhone😎<br /><p class='blogpress_location'>Location:<a href='http://maps.google.com/maps?q=Ev&z=10'>Ev</a></p>zOiplaNethttp://www.blogger.com/profile/14421002913270289597noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-9195847181237408102.post-54601545020617008452016-04-13T12:31:00.001+03:002016-04-13T12:32:25.807+03:00Hasta MenüsüOrta okuldayım. Her o yaş kişisi gibi ben de ambalajlı, ambalajsız bütün sokakta satılan leş şeyleri afiyetle yiyorum. Cebimde 1 lira kalarak eve gelmiyorum. O 1 lirayı bile o leş macuncuya verip vıcık vıcık renkli şeyi bitirerek giriyorum eve. Evde (şimdi olsa mis gibi) iğrenç kapuska kokusu. "Yo onno yono mo koposko" diye havlayarak odama geçiyorum. Kapıyı kilitleme huyum var. Neden? Çünkü pencereden belime kadar sarkıp sigara içicem. Hatırlamıyorum nerede saklıyordum, eve sigara nasıl giriyordu ama hiç sigarasız kalmadım. Zaten bir alışkanlık değil mini bir ritüeldi o içiş. Hatta isyandı sıradan hayatıma. Olması gerektiği kadar isyankar ve asi halimle akşam yemeğini de reddediyorum. Ama sigarayı içince bir tuvalet ihtiyacı oluyor ya. Giriyorum tuvalete, ulan sanki bağırsağıma çimento dökmüşler. Çıkmıyor namussuz. Annem kapıyı çalıyor "yo onno bo got yoo" diye kovalıyorum. Sonra baktım olay ciddi "onno çokmoyor booğğ" diye bağırıyorum. Kadın tuvalete kayısı suyu ikramı yapıyor. Tabii ki pisikolocik olarak ve duvarları yumruklamak suretiyle rahata eriyorum. Kabız bir ortaokul insanı..<br /><br />Lise de aynı. Kantin tostu ve kola ile beslenen gençlik tuvalette duvara karşı boks yaparak zçabiliyordu. O zamanlar tuvalette bir tetris bir de "laf sokma" defterim olurdu. Hani şimdilerde twitter'da 150bin rt alan o kasılmış aforizmaları biz orta okul, lisede deftere yazardık. Bir elime geçse o defter ne eğlenirim şimdi. Kayboldu gitti. <br /><br />Geldik üni'ye. Birbirini tuvalette kalma süresine kadar bilen kankalıklar kurulduktan sonra başladı bir yarış. "Kızım ne kadar kısa kalıyorsun wc'de oha" dedi birisi. <br /><br />- Oha zoi, ne yapıp çıktın la sen?<br />- Çşimi yaptım lan işte!?<br />- Olm kaç saniyede yaptın?<br />- Lan sanane, yalan mı söylücem?<br />- Bi daha ki sefere yarışak mı?<br />- Yarışak amk!<br /><br />İşte böyle başladı iç hastalıkları profesörüne kadar giden o acılı yol.. Yıllarca gerek okulda gerek beraber gittiğimiz her yerde yarış. Oldu mu sana bi alışkanlık. Evde kimse yokken bile saniye tutuyorum. Bir ıkınma, bir ıkınma ki sorma. İki saniye erken çıkmak için dalağımı bırakabilirim orada. Sıkmaktan dişlerim, ıkınmaktan belden altım iflas etti. Ulan herkes malını mülkünü yarıştırır bizim hale bak..<br /><br />Neyse yıllar sonra bu sidik yarışının daimi birincisi olan ben kronik hemoroid olurken ikinci ve üçüncüler fistül dedikleri hafif çatlaklarla hayatlarına devam ettiler. Öyle lafta sidik yarıştırmayız biz hacı. Kendine güveneni toalete beklerim. Ya da evde test edin, el yıkama da dahil 9 saniyeyi geçebiliyonuz mu? Sanmam.<br /><br />Konu bulamayınca b*ka sarmak dedikleri durumu hep beraber bizzat yaşamış bulunuyoruz. Hepimize geçmiş olsun.<br /><br />Ama bak bu hemoroid için benim canım annem neler neler denedi üstümde. Ya hangi hastalık sıcak kiremite oturarak tedavi edilir arkaaşım? Ana fikir popoyu sıcak tutmak anladım da kiremitin sürece etkisi ney? Çünkü Sebayat teyzenin görümcesinin halasının kızı kiremite oturmuş, g*tü iyileşmiş. Tam bir şehir efsanesi. İyileşmedi tabii ki..<br /><br />Kirpi eti. Evet evet kirpi eti. Sebayat teyzenin görümcesinin halasının kızının kuzeni kirpi eti yemiş, ertesi gün iyileşmiş. Ya kirpide et olduğunu nerden çıkardınız. Kirpi hareket edebilen diken değil mi arkaaşım. Ayrıca ben kirpi eti yesem g*tüm iyileşir mi bilmem ama miğdemi ağzımdan çıkarabilirim yani..<br /><br />Salyangoz. Ama her salyangoz değil; yağmurdan sonra çıkangiller. Ne kadar b*ktan bir hastalık yarebbi. Bizzat pişirip koydu önüme. Fığansız usulü salyangaçyo dö la piğer (gırtlaktan okuyun lütfen). Kapat gözlerini ve harika bir dana eti yediğini düşün dedi. Gözümü kapattığımda ciyak ciyak kaçışan salyangozlar görüyordum. Kaşığı ağzıma kadar getirdim, ı ıh, ağzım açılmadı..<br /><br />Turunç dedi sonra. Sebayat teyzenin görümcesinin halasının kızının kuzeninin amcası turunç rendeleyip poposuna sürmüş. Adam bildiğin manyak yani. Sülalece manyaklar. Ya niye kimsenin aklına doktora gidip ilaç yazdırmak gelmiyor anlamadım ki. Yeterli derecede inandırıcılığı olmadığından onu da denemedim.<br /><br />Ankara'da meşhur bir doktor var. Konuyla alakası olanlar şıp diye bilir. Adam sihirli değneğiyle bir dokunuyormuş yeni doğmuş bebek şeysi gibi oluyormuş fln fln. Bundan yıllar önce aradım. Dehşet bir ücret söyledi telefondaki kadın. Nööeeyy, ulan o paraya uzayda seyahate gidiyor millet be. Bir de nakitmiş, kredi kartı kabul etmiyormuş. O kadar parayı bir arada görmemişim ben daha, bulup g*tüme basacam he? Hamfendi kamera şakası mı, nereye el sallıycam demişim sonra..<br /><br />Tam ulan kurtuldum, geçiyor herhalde derken hamilelikle tekrar hortladı. Malum karnında insan olan bir insanın bağırsakları sol omzunda falan oluyor. Omuzundaki dışkıyı çıkarmakta üç günü buluyor. Bir bakmışsın belden altın lale bahçesi..<br /><br />Tamam tamam. Bu kadar yeter..<br /><br />Bir daha ki sefere konu bulup oturayım ekran başına..<br /><br />Bunu saymam seyırcı, yine beklerim ehi!<br /><br /><a href="https://youtu.be/bOIUnqfcQiQ">Sevgiler</a>.<br /><br /><br />from my zoiPhone😎<br /><p class='blogpress_location'>Location:<a href='http://maps.google.com/maps?q=Ev&z=10'>Ev</a></p>zOiplaNethttp://www.blogger.com/profile/14421002913270289597noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-9195847181237408102.post-48902454845825910152016-03-09T22:06:00.001+02:002016-04-13T13:31:23.167+03:00Suziyle Hayat No. 2
Bir aydır İzmir'deyim. Malum bu şehir bir vakit sonra annemle ikimize dar gelmeye başlıyor. Hah işte o vakitlere freni patlamış kamyon gibi hızla yol almaktayız. Sabah birbirimizi görüp günaydın yerine "ayhh yine bu kadın" diyerek başlıyoruz. Ben kahve içiyorum o çay koyuyor, ben yumurta haşlıyorum o sabahın köründe düdüklüye nohut atıp evi kokutuyor, sabahın köründe düdüklü çalışır mı kardeşim? Hadi nohut bir derece geçen sabah kelle, paça kokusuyla uyandık. Burnum o leş gibi kokudan morarmış, tek gözüm kapalı, ağzımın kenarında kusmukla gittim yanına; <br /><br />- Neabion kadın sabah sabah?<br />- Paça haşlıyorum, akşama çorbasını içeriz.<br />- Anne akşama 94 saat var daha bu acelen niye?<br />- Anca pişer, yeriz mis gibi.<br />- Anne saat 8 ya??<br />- Oldu mu o kadar? Zaman çok hızlı geçiyor.<br />- YA ZABAAN KÖRÜ DİYOM ZABAAN KÖRÜ YA<br />- Aman beğenmediysen içmezsin ne bağırıyosun?<br />- İÇMEDİM ANNE ÜSTÜME GİYDİM ÇORBAYI <br /><br />Hiçbir şey bulamazsa evin temizliğinden olay çıkartıyor. Güne söylenerek başlıyor mesela "rezil oldu ev rezil, bugün bi süpürge bi vileda yapmak lazım, ah dizlerim böyle olmasa durur muyum ben, bu saate kadar uyur mu çocuklu kadın, bak çocuk bile senden önce uyandı, aç aç bekliyor, erkenden kalk bi çay koy, kime çektin bilmem ki" Kelimesi kelimesine her sabah bu alarm ile uyanıyorum. Sürekli ne kadar pis, tembel bir çocuk ve umursamaz bir anne olduğum şeklinde olumlanarak günüme başlıyorum. Evin kızı mıyım anneme gelin mi geldim anlamadım. <br /><br />Kısa süreli kalışlarımda çok iyi oluruz. Kimse kimseye karışmaz, herkes rahatına bakar, bir şekilde kimse dırdır etmeden yemekler yapılır, temizlik hallolur. Ama o zaman da babam yanımıza geldiğinde kaynana gibi beni şikayet eder. Yine çok mutlu bir sabaha uyanmışızdır mesela, akşam Ankara'dan babam gelecek diyelim. Akşam üstü asar suratını oturur. Kafasında neler kuruyorsa artık, babam gelip ee nasılsınız deyince "of kızın işte, bikbik vikvik" diye başlıyor arkadaş. Ben de sanki Ankara'dan babamla gelmişim gibi dinliyorum. Olaylar o kadar uzak ve yabancı. Hep halama çektim diye gıcık oluyor bana. Zamanında halamı babama şikayet edememiş, içinde kalmış galiba. Sabahları çay koymuyor, laf söyleyince de yere yatırıp böğrüme böğrüme yumruk atıyor, kafamı yerden yere vuruyor, çok eziyet ediyor falan diyecek yakında. <br /><br />Gayet iştahsız bir evladım var. Sebze, meyve, su, süt başlıca gıdaları. Ki benim için fevkalade yeterli. Annem istiyor ki sabah sahanda yumurtaya bi somun ekmek bansın, öğlen iki tabak pilavla onbeş köfteyi ayranla gömsün, akşam kuru fasulyenin yanına soğan kırsın falan. İştah şurubu alalım diye tutturdu. Ben de iştah şurubu yerine çocuk doktorundan randevu aldım. Gittik doktora. Genel muayenesini yaptı, kilosunu, boyunu ölçtü. Yaşına göre uzun boylu olduğu için kilosu normal, iştah şurubu vermek istemiyorum dedi. O evde bana basbas bağıran AÇ BU ÇOCOK AÇ diye kükreyen kadın doktorun karşısında "ama doktor hanım çok üzülüyorum hiç yemiyor ehiehi" diye insan gibi derdini anlatabiliyor. E bağırsana, doktorun masasını yıkıp sen ne anlarsın çocuktan, yedirmekten, iki çocuk büyüttüm ben, seni mi dinliycem, hadi ordan, bu mu senin diploman diyip caaart diye yırtsana annecim? Bu sakinlik niye? Çok şaşkınım şu an..<br /><br />Onu geç, çocuğa bir kaşık çorba içirmek için atmadığı yalan kalmıyor;<br /><br />- Yavrum bak bu kaşığı içersen seni parka götürücem.<br />- İçtim anane hadi gidelim?<br />- Ama şimdi hava soğuk gidemeyiz.<br />- Hıı :(<br /><br />- Yavrum bak bunu da ye seni Nehir ablana götürücem.<br />- Yedim anane hadi gidelim?<br />- Ama Nehir şimdi okulda gidemeyiz.<br />- Hıı :(<br /><br />- Evladım şu son lokmayı da ye sana sürpriz vericem.<br />- Yedim anane hadi ver?<br />- Ama bugün markete gitmedik alamadık sürpriz, yarın veririm.<br />- Hıı :(<br /><br />Ben olsam ben de yemem amk! <br /><br />Arkadaşları arıyor nasılsın, ne yapıyorsunuz diye. Ay bir överek anlatıyor beni; "Zoi de ne yapsın bize bakıyor işte sağ olsun, yemek, temizlik, şimdi çay koydu önüme, çocukla da ilgileniyor, iyi iyi pek iyiler kocasıyla maşallah" Ele güne karşı başımı öne eğmiyor güya. Öyle hamarat bir kız yetiştirdim ki allah allahhhh ayaklarım yere basmıyor havası veriyor. Ola ki karşısındaki arkadaşının boşanmış kızı/oğlu varsa yarım ağız onu soruyor beni övdükten sonra. "Hııııı, senin Zehra da bi mutlu olamadı kızceez" Oysa ki abim ikinci karısını geçen sene boşadı. İşte elde ne varsa onu kullanıyor gibime geliyor. Oğlunun işleri iyi, kızı da hala boşanmadı daha ne olsun di mi..<br /><br />Bir ayı iyi, kötü geçirdik. Daha en az iki hafta daha buradayım. Kendimi bahçe işlerine verdim. Prozack tahammül eşiğimi sabitlerken toprakla yaptığım elektrik alışverişi annemle ilişkilerimi düzenliyor. Az önce kendisine 2 saat hamur açmak suretiyle poğaça pişirdim. Ayaklarıma kara sular indi. Ilık süt ile ikram ederken "bugün hürmetinden pek memnunum" dedi. Biliyorum ki sabah viledanın sapıyla dürterek uyandıracak. Çocuklu kadın bu saate kadar uyur mu kalkta evi bi sil süpür diye söylenecek. Evi silip süpürsem çayı koymamışımdır, çayı koysam çocuk açtır, çocuk doysa çamaşırı niye sermemişimdir, çamaşırı serdiysem bu mutfağın hali nedir, mutfağı kaldırsam çocuk ağlıyordur. Güne sabah 6 da süperman kıyafetiyle çay koyarak başlasam bile yaranacağımı sanmıyorum..<br /><br />Hayatımda ilk kez bu kadar kilo aldım. Yıllardır içinde tuttuğu, kimi zaman tutamadığı kıskançlık iyice gün yüzüne çıktı. Her gün en az on sefer güreşçi gibi oldun, o önde giden göbeğin mi, az ye az, onu da mı yiycen, sana da kilo hiç yakışmıyor diye tacizde bulunuyor. Geçen de kendi giymediği battal boy pantolonlarını çıkardı ben giyeyim diye. Canım daha 44 beden olmadım be. Ama sen de haklısın. Yıllardır medium beden giyiyorum diye "kızım hasta olacaksın ye biraz, ayy bacakların değnek gibi, insanda biraz dekolte olur liseliler gibisin, bak bendekilere" epey kinlenmiştin. Al hırsını izin veriyorum. Çünkü gerçekten AYI gibi oldum..<br /><br />İki hafta bahçede hazine olduğuna kendimi inandırıp taşla toprakla zaman geçirirsem vukuatsız evime dönerim. 1,5 - 2 ay sonra artık evi nasıl bulacağımı az çok kestirebiliyorum. Ki daha önce konu hakkında şuraya kusmuştum; <a href="http://www.zoiplanet.com/2014/09/dondum-bebeyim.html">http://www.zoiplanet.com/2014/09/dondum-bebeyim.html</a><br /><br />Güya bu sene daha sık yazacaktım. Bi silkinip kendime geleyim ben.<br /><br />Haydin, <a href="https://youtu.be/Bps8xTtRifE">dans</a>!<br /><br />from my zoiPhone😎<br /><p class='blogpress_location'>Location:<a href='http://maps.google.com/maps?q=%C3%96zbek%20&z=10'>Özbek </a></p>zOiplaNethttp://www.blogger.com/profile/14421002913270289597noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-9195847181237408102.post-49912161731614077012016-02-01T15:36:00.000+02:002016-03-09T22:29:03.938+02:00Bazı Minnoşlar, Minnoşluklar...<br /><i>"Bazı insanlar tanırsın anlatmak için sayfalar dolusu yazar yine de onu tarif edemezsin ne ilmin, ne irfanın yeter. Bazı insanlar tanırsın 'arkadaşlar bu bildiğiniz bok' deyip geçer, gidersin."<br />
zöyü pilavet..</i><br /><br /><br /><br />Annecilik ya. Büyük meslek yemin ediyorum. Kendimden biliyorum. Ben hamileyken bu müessese yeni yeni yuvalanıyordu. Ben de hamilelik sarhoşluğundan hiçbirini öyle deli gibi takip etmiyordum. Uyu, uyu, yat uyu modundaydım. Yaklaşık 5 ayda 30 kilo almak hiç mi hiç zor olmadı. İnstagram ve tiwitter'dan bir kaç hamile birbirimizi bulup çocuğumuza ne isim koysak diye makara yapıyorduk. Yeni yeni civcivlenen baby shower partileri, doğum odası şaşaları, aile büyüklerine ve dostlara en fantastik sunumlar, bebeğin ultrason fotosundan magnetler, doğum anında merceği gtüne sokan fotocular ve hatta doğum makyajcıları hepsi daha çok yeniydi. Ya da ben her zamanki gibi salaktım. Aynı filmlerdeki gibi olmadık bir zamanda suyum gelecek, alelacele hastaneye gidicem, ıkına sıkına doğurup hoop annemin yaptığı sıcacık lohusa şerbetini içecektim. Lohusalık dediğin de 40 gündü. 40 gün anne evde yalnız bırakılmaz, hizmet, hürmet eksik edilmezdi. Doğurdun diye kocanın baş tacı olmazdın, çünkü zaten hep öyle değil miydin? Anne ve baba olmaktı ulan sonuç. Abartılacak bir şey yok. Nasıl sade, kendi halinde bir düğünüm olduysa bu da öyle olacaktı. Bir tek daha minnacık bir çocukken kodladıkları kırmızı lohusa tacım illaki olacaktı. Gerisi annemin, teyzemin, kuzenlerimin olduğu gibi tatlı ama telaşlı, su akar yolunu bulur şeklinde devam. <br /><br />Ama gel gör ki olay öyle olmadı. Paylaşılanlar, düğünler, nişanlar, yapılan kutlamalar, sunumlar, şatafat yüzünden yıllar önceki kendi düğünümden soğudum. Havalarda uçuşan dolarlar, <a href="http://galeri2.uludagsozluk.com/365/padaung-kabilesi_417376.jpg">padaung kabilesinden</a> ülkemize gelin gelen gırtlağına kadar altın tepilmiş (altın tepmek) kadınlar gördü bu gözler. Neyse ki kocam 'Evet' demeden önce (ki yüz kere izledim hala evet mi viyykk mi diyor orada çözemedim) iki şişe viski içtiği için çok sarhoştu ve düğün videomuzda hiç yoktu. Ben de 90 dakikalık videonun 10 dakikasını işgal edebilmişim. Oraya bi makas atsak "Ya biliyom bunu rüküş melaatin düğünü bu" diye yuttururum. Bak ne geldi aklıma, düğünümüzde çıkacak orkestranın kesinlikle oyun havası çalmaması için nasıl bastırıyor bizim salon erkeği. "Bakın, düğünü terk ederim eğer halay havası çalınırsa" diye tehdit bile ediyor. Ancak bütün akşamı düğün odasında içmeye devam ederek geçirdiği için halaya ilk kalkanların kendi familyasından olduğunu göremedi. Ama ne zaman bana kızıp küçümsemek istese "hee şu senin düğünde göbek atan akrabaların" diye başlar söze.<br /><br />- Ney lan bu mutfağın hali, nebçim kadınsın lan sen?<br />- Aman kocacım hemen topluyorum, 6'da kalktım yetişemedim, bebelere tek başıma bakıyorum, bakıcım da yok benim, tek başımasknxjabnsja..<br />- Hadi ordan rezil kadın "senin düğünde göbek atan akrabalarının da" mutfağı pistir! Şrrraaakkk!<br /><br />gibi..<br /><br />İşte efenim bu sosyal mecralarda görüp bir yerimiz şişmesin diye biz de yavaştan esnafın yüzünü güldürmeye başladık. Çok istememe rağmen nasıl yapılır anlamadığım için baby shower yapamadım. Gelenlere ben mi hediye verecem, onlar mı bana altın takacak, kim kime ne takacak, gün gibi kısır-çay yeter mi yoksa godivadan pasta mı olacak, davetliler için uçak mı kaldırayım yoksa akbil basıp mı gelsinler bir türlü bilemedim. İşin ucunda çarşaf çarşaf foto çekip "ne eksiğim var lan benim, paraysa para amk, arabamı satar yine de rezil olmam size" diye bir sidik yarışı var. Neyse araba hala duruyor. Klasik pastaneden gidip beyaz tüllü, içi bademli bebek şekeri neyine yetmiyor di mi? Yetmez abicim. Bakıyorsun kadın hastanede doğum yapacağı odayı satın almış. Oda kapı kolundan, pencere pervazına kadar pembe saten fırfırla çevrili. 5x5m duvara swarovski taşlarla "Hoşgeldin ZenginSu" yazdırmış. Yetmemiş doğumu için davetiye bastırmış, davetlilere fraklı garsonlar somonlu kanepe ikram ediyor. Ensesi kalın kocası, para dolu lv bavulu doğum doktoruna verirken, İtalya'dan özel getirttikleri fotoğrafçıya poz veriyorlar. Sen de bir elinde çikileta kavonozu diğerinde mendil, kaderine lanet ederken aynı zamanda fotonun altına "tibrik idirim cinim, zinginsu siğlikli biyisin" deyip layk yapıyorsun. Sonra kim gider de mahalle pastanesinden bayat bademli doğum şekeri alır? Tüm ananelerimizin içine zçtınız amk. <br /><br />Biter mi? E bu bebeklerin ilk gülüşü, ilk agu demesi, b*ku, dişi hepsinden ziyade ZenginSu'nun ilk doğum günüsü.. "Zoruna gidiyorsa takip etme o zaman şekeraam" dediğiniz herkes unfollow'a bassaydı şimdi sizi anca kuru temizlemeci rıfkı abiniz izliyor olacaktı. O yüzden susup sindirecen bu lafları. Hem bunlar hep hikaye. Hepsini ben uyduruyorum. Bunu unutmadan okumak lazım. <br /><br />İsviçreli bilim insanlarının araştırmalarına göre, uzun süre bu şaşalı hayata maruz kalan denek (denek dedim AVHABHJKAHKJA gülmek benim de hakkım) bir süre sonra kendini o hayatın içinde zannediyor. Maaşını aldığı her gün, onların gidip kendi gidemediği o her yaz tatili, bilmem ne kafede tabağı 55 liradan ton balıklı salatayı yiyemediği o her fotoğraf suratına tokat gibi patlasa da, yine araştırma sonuçları diyor ki; bir süre sonra deneklerin beyinleri bu fotoğrafları hafızaya kayıt etmeyi reddediyor. İşte beyinin muhteşem savunma mekanizması!! Dahiyane değil mi?..<br /><br />Sonrası işte tam da şimdi geldiğimiz nokta. Annecilik müessesesinin kısmen kaliteli, kısmen varoş, apaçi stayla insanların elinde mıncıklanması. Çok yakın bir zamanda yaşadığım tecrübe ile kendini geliştirmiş hiç bir annenin çokta takılmayacağına emin olduğum, ama bu değişen sistemin çarkında, avını bekleyen örümcek gibi sinsi ve sabırlı, avını bir başka sürüye kaptırmayı göze almayacak kadar toynaklılar. Tavsiyem, o bana b*k atmaya çalışan k*çlarınızı kollayın. Çünkü bugün bana, yarın size..<br /><br />Şimdiye çoktan topuğuma sıktırmak için bir tetikçi bulmuşlardır. "Tez kellesi alına" diye çıkmıştır ferman. Ulan bana bir şey olursa bunlarla bir olup lansman lansman gezecek, bloglarınıza zkindirik bültenler koyup cebinizi dolduracaksınız biliyorum. <br /><br />Az değilsiniz siz. Şark kurnazları sizi. Tatlı su balıkları. Aman bana dokunmasıncılar. Ay benim hiç haberim yokçular. Ay ben onu sana söylemedimciler. Sen yanlış anladıncılar. O iyi kızdır aslında ama öteki çok fenacılar. Aslında birbirini bir kaşık suda boğacak olup kol kola geziciler. Ay bana neler neler diyoğlar, beni mağdur ediyoğlar diye prim yapıcılar. Bana ahlak dersi vermeye kalkan ama daha iki hafta önce kendisine yapılan eleştiri yüzünden o kibar kibar laf anlatmaya çalışan insanlara "kömsönöz lön sözzz?? hödsözlörrr!! kömsönözzz" diye çemkirenler. Ah siz var ya siz. <br /><br />Müessese o kadar dar ki ç*k gibi meydandayız, meydandasınız. Yu nov mi, ay nov yu.<br /><br />Benden uzak, Allah'a yakın olun.<br /><br /><a href="https://youtu.be/en9i7pcRm4I">Selametle.</a> <br /><br />from my zoiPhone😎<br /><p class='blogpress_location'>Location:<a href='http://maps.google.com/maps?q=Ev&z=10'>Ev</a></p>zOiplaNethttp://www.blogger.com/profile/14421002913270289597noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-9195847181237408102.post-85225688434574821822016-01-04T19:18:00.001+02:002016-03-09T22:28:25.396+02:00Bodoffffff!!!!!Bakın ben buradan para kazanmıyorum. Bir kaç kez Adsens'ten reklam almaya çalıştım, beceremedim. Becerseydim de ne kadar kazanırdım hiç bir fikrim yok. Blogger'lıktan nasıl para kazanılır bilmem. Nereden baksan 9 senedir yazıyorum. Artık bir kazanç kapısı haline geldiğini geçen sene öğrendim. Evet biraz salağım. Herşeye eğlence gözüyle bakarım. Lan şurdan benim payıma ne düşer, şurdan ne koparırım, bize kaça olur gibi uyanıkça fikirlerim hiç olmadı. İyi ki de olmadı. Blog şablonunda "Kazançlar" butonu var, oraya basarken bile utandım lan. Sanki birilerinin cebine göz dikmişimde onlar da bana pis pis bakıyorlarmış gibi hissettim. Kazansam belki hoşuma gidecek, donunuza kadar alıp üstüne bir de hareket çekecem "şşrrraaak!!" diye ama kazanmadım. Rica üzerine, biraz da merakla katıldığım bir organizasyonda yanımda oturan, benim gibi 9-10 yıllık blogger kız "küçük oğlumu blog reklamları ile okuttum" deyince hafif bi aydınlanma oldu bende. Şık bir restorantta beleş yemek yiyip, üzerine bir de harika bir markadan koku hediye almış, hepsinden ziyade florasan gibi aydınlanmıştım orada. Eşeğin aklına karpuz kabuğu düşmüştü işte o vakit.<br /><br />Ayrıca benim bir blogum olmasına rağmen organizasyonda, yazarı olduğum x-anneleri sitesini temsil ediyordum. Ben de sizi, yani gerçekten sizleri, burayı okuyanları böyle binlerce, milyonlarca kişi zannediyorum ya, soranlara hafif artist bir gülümsemeyle zoi, zoiplanet (bond, james bond) diyorum. Ulan bir kişi bile aa sen O'musun demediği gibi "nası yazılıyo şekerim, zöyü pilavet mi?" dediler. Yani yola x-anneleri ile devam etmek daha mantıklıydı. Ama sürekli annelikle ilgili yazmak benim için işkence. 1-3-5 ööeehh tıkandım. Aksatmaya başladım ve karşı tarafında beni anlamasıyla oradaki yazarlığım buharlaştı. O sıralar buraya bir şeyler karalamak bile eziyet haline gelmişti. Uzun uzun aralar verdim. Yapmak istediğim şey bu değil diye düşünmeye başlamıştım. Hala da öyle düşünüyorum. Burası sadece bana iyi gelen bir alan. Yazdıklarımın beğenilmesi tabii ki gülümsetiyor ama en az beğenilmemesi kadar umurumda değil. <br /><br />Ne demiştim, florasan aydınlanması, evet. Bir çocuğu okutmak ciddi bir maliyet. Ve evet benim de bir çocuğum var. O kız yaptıysa ben neden yapmayayım diye bir harekete geçeyim dedim, vazgeçtim. Bu annecilik piyasası, içinde mayınların, bilinmedik canlıların, ısırgan otlarının, deniz analarının ve köpek balıklarının olduğu derin bir deniz. Suya bir adım atıyorsun güm havaya uçuruyorlar, lan serin serin bir dalıp çıkayım diyorsun hop deniz anaları her yanını morartmış, ulan tamam iskeleden ayaklarımızı uzatalım bari diyorsun köpek balıkları sinsi sinsi geziniyor etrafında. Suya girmeye niyetin olmasa, yalnızca etrafında gezinip keyif almak istesen bile taraf olmazsan bertaraf ederler. <br /><br />Bu çetrefilli hayatı seven, bundan beslenenlerde var tabi. Çok içine girmeden şöyle ucundan bir baktım, bana yetti de arttı. Şakşakçısı da değilim, tü kakacısı da. Kokmaz bulaşmaz sakin insanlara bile "ulan hepinizin aazına zçarım en iyisini ben doğurdum" travmasını yaşatabiliyorlar. Ya onu bırak daha evlenmemiş, çocuğu olmayan kızlar bile neyin olduğunu bilmedikleri bir tarafın mensubu olabiliyor. Çünkü o kadar kolay ki insanları kandırmak. İnsanları kandırmak için sosyal medya uzmanlığı diye bir meslek icat edildi olum. <br /><br />- Melabağğ ben Giiğzem, soşılmedia uzmanıyaam, nasıl yardımcı olabiliraam?<br />- Ee ben bu anaların hepsinin mına komak istiyorum, para para diye titriyorum, hepsini istiyorum anlıyo musaan?<br />- Anlıyoraam ama öncaa benim sizin mınıza komam lağzaam, paralar peşaan kırmızı meşaan<br />- Kabul ediyoraam<br /><br />gibi..<br /><br />Çeşitli sosyal medya hesapları açıyorsun, ne çeşitlisi hepsinden, ne var ne yok hepsinden açıyorsun. Yetmedi kocana da açıyorsun, yetmedi çocuklarına da, kaynanasına açanı görmedim. Bir blogcuanne'nin kayınvalidesi bulgur işine girdi, o da parayı bulup maldivler'de ada aldı diyorlar. Yalan. <br /><br />Site açıp sağdan soldan çakma yazılar döşüyorsun, çakma olmasa bile boş içerikli yazılar, slayt şeklinde analı, babalı, bebeli görseller, iki üç mağaza ya da marka reklamı da ekledin mi tamam. Tercihen sarışın olmanız, sürekli düğündeki görümce saçı ve makyajı ile kameralara poz vermeniz, yayvan geniş ağızlı olmanız, 7/24 değil 9/55 video ve foto ekleyerek herkese tek tek cevap vermeniz gerekli. Bazı fotoğrafları ve altındaki yorumları okudum, kadın bildiğin Adnan Hoca olmuş. Müritlerine günaydın diye gözünün 1/4ünü koymuş altında 1562 tane "Allahım böyle güzel günaydın denir mi, siz günaydın dediyseniz aymıştır, o gözün güzelliğine hastayaağm, ay maşallah yok böyle bir göz yarısı, sizinki gözse bizim ki ney" diye birbirinden ezik yorum. Bu kadar salak olmayın arkadaşlar. Sizi de Allah yarattı. O sarışın/esmer/kumral çemçük ağızlı kadın sizin tırnağınız bile olamaz. <br /><br />Sonra ajanslar varmış, gidip onlara yalvarıyorsun. Ajans yüzüne baksın diye de medya hesaplarına takipçi satın alıyosun. Hani bu seçimlerde yapıyorlar ya olmayan mahallede oturan 1800 kişi x-partiye oy vermiş görünüyor mesela, hah o hesap. Kol gibi takipçi sayısıyla cillop gibi işleri alıyosun, ya da zaten işleri almış olan kodamanların peşine takılıyorsun. Bu da Kurtlar Vadisi dizisi gibi. Baronesler var abicim. Onların da yalakası, tetikçisi, yancısı, koruması, haremi olduğu kadar düşmanı da var tabi. Değişik bir dünya. Köpek kolonileri alanlarını işeyerek korur ya, bu çeşitli annecilik grupları da belli ajans ya da markalara işemiş, ay yani onlarla anlaşmış ve kesinlikle sınırlarını koruyorlar falan anladın mı. <br /><br />Para, ışıltılı bir hayat, milyonlarca takipçi, herşeyin daha fazlası, dahası, en dahası için insanlar neler yapabilir konulu bir belgesel adeta.<br /><br />Her meslekte olduğu gibi biraz da karakter işi. Ne kadar doğru, dürüst olarak başlasan da bir çakala dönüşebilirsin. Madara da olabilirsin. Ya da bla bla bla..<br /><br />Bazıları da çok zavallı. Her çağırıldığı yere gitmiş, yemiş, cukkalanmış, fotoğraflar paylaşmış ve dolayısı ile karşı tarafa gebe kalmış. Dürüst olmak istiyor olamıyor, iki laf sokmak istiyor sokamıyor, şu-şu yönden haksızsınız ulan demek istiyor ama diyemiyor. Öyle mal mal izliyor yapılan çirkinlikleri. Aman zaten ona ne. Zavallı diyorum ama o da yolunu bulmuş işte.<br /><br />Neyse gençler diyeceğim o ki.. Kimseye eyvallahım yok, olmadı, olmaz. <br /><br />Eski lemancılar hatırlar bir "zıçan adam" vardı..<br /><br />Ben de bu yazıyı <a href="https://youtu.be/JgffRW1fKDk">bodofffff</a>!! diye şuraya koyayım istedim.<br /><br /><br />from my zoiPhone😎<br /><p class='blogpress_location'>Location:<a href='http://maps.google.com/maps?q=Ev&z=10'>Ev</a></p>zOiplaNethttp://www.blogger.com/profile/14421002913270289597noreply@blogger.com19tag:blogger.com,1999:blog-9195847181237408102.post-34444033411020964872015-12-20T11:48:00.001+02:002015-12-20T11:49:58.541+02:002016 Vay Arkadaş!Yeni yıl, yeni yıl, yeni yıl, yeni yıl<br />herkese mutlu olsun.<br />Yeni yıl, yeni yıl, yeni yıl, yeni yıl<br />herkese kutlu olsun.<br /><br />diyerek oturumu açıyorum arkadaşlar..<br /><br />Kafam hep eskilere gidip duruyor. Şaka maka fosil olduk iyice. 70lerde bebeklik, 80lerde çocukluk, 90larda gençlik. Ne gençlik ama. Sigara içmek çok havalıydı. Lisede staj yaptığım bankanın müdiresi kısa samsun içerdi. Öyle içerdi ki hayran kalırdım. Sırf onun gibi içebilmek için attan inip eşeğe binmiş, ordan bi kısa samsun versene demiştim köşedeki bakkala. Aynanın karşısında onun gibi şuh bakışlarla sigaramı yakıp, dumanından kalın bir dalga havaya bırakıp, paketi de telefonmuş gibi kulağıma tutup "adnan bey mevduat hesabınızdaki 10 milyonu dolara çevirip istanbul şubesine havale ediyorum" gibi saçma cümleler kurardım. Şimdi adını bile hatırlamadığım, güzel, bakımlı o şuh kadını taklit etmiştim. Sonrasında samsunun tütününden ağzım, dilim ve dudağım iltihaplanmış, hastanelik olmuştum. Sonuçta ata binmeye alışık g*te eşek sırtı uymamıştı. Atla yoluma devam etmiştim. <br /><br />Kendi klasmanımda bir okula gitmediğim için vasat ötesi bir de sevgilim olmuştu. Vasat bir mahallenin kasabının oğlu ile seviyeli bir ilişkimiz vardı. 14 şubatta akranlarım evine uyduruk söz yüzüğü, bir demet çiçek, kol altı rollonu falan götürürken ben iki kilo kıymayla giriyordum eve. Vasat bir de arabası vardı. Beni bu vasat okulun havalı kızı yapabilecek kadar vasat bir araba. Okul çıkışı diğerleri otobüs, minibüs parası denkleştirmeye çalışırken, permadan düğüm olmuş saçlarımı savura savura binerdim o vasat arabaya. Seviyeli ilişkimiz staj yaptığım bankada aynı bana benzeyen başka bir kıza aşık olmasıyla son buldu. Evet, kız tıpkı bana benziyordu. Hatta banka personeli ile çektirdiğimiz bir fotoğrafta o yoktu, ben vardım fakat herkes beni gösterip "aa şenay o gün gelmemişti, nasıl fotoğrafta olur" diye şaşırmışlardı. O bendim be. Nedense çok üzülmemiştim. Ulan adam klonuma aşık olmuştu. Ben de eve pirzola, kıyma taşımaktan sıkılmıştım. Yakın bir tarihte kasabın oğlunu o meşhur evlendirme programlarından birinde gördüm. Allaan salaa yaa..<br /><br />Vasat okuldan çıkıp birden kolejlerde okumuş tikilerin olduğu bir üniversiteye başladım. Bildiğin travmaydı benim için. Artık kendi arabam vardı ve bu nispeten havalı bir şeydi. Yani sınıfta 10 kişiden 7 sinin zaten arabası vardı ve bu çok normaldi. Hatta marka ve model bazına inersek araba değil taksi kullanıyordum. Okul daha yeniydi ve servisler çok azdı. Ben de arkadaş edinmek zorunda olduğumdan sınıftaki kızları yakın otobüs duraklarına bırakıyordum. Arabada o zaman sürekli dinlediğim İbrahim Erkal'ın kasedi dönüyordu. Abim Erzurum'da askerdeydi ve sanırım bu kasedi o yüzden almıştık. "Hadi geeel erzuruma geeell, erzurum yahşi güzel" ile başlıyor "canısığğ canısığğğ" ile kapatıyordum günü. İbrahim Erkal'dan Tiesto'ya, Sasha'ya, Thivery Corporation'a evrilmem iki senemi aldı. Zaten abimde askerden gelince arabesk hayatım son buldu. Artık bende tikiydim, bende cikstim. <br /><br />Üniversite çok şeyin başlangıcı oldu. Arabeskten teknoya, bepanthenden dior'a, limon kolonyasından armaniye, kotondan diesel'e, hatta gobit ekmekten sushiye. Ha arabayıda sıfırlamıştım arada. Artık mahalledeki mehmete değil şanelde cengize fön çektiriyordum. Ama hala o her ay saç rengini değiştiren kızın gittiği ultra lüks kuaföre adım atmaya cesaretim yoktu. Her haftasonu mutlaka gidilmesi, boy gösterilmesi gereken piyasa yerlerde rezervasyonumuz hazırdı. Zamanın meşhur içkileri, bol kahkaha, ciks saçlar, kış vakti göbek açık dolaşmalar, preclublar, after partiler vs. Ha bir de sevgiline yan gözle bakan o kızlara omuz atma halleri. Mezuniyette gidilen mekanda arkadaşının sevgilisine göz koyan o kızı tekme tokat dövmeler falan. Yannız iyi koymuştum kıza. Ne kadar ayıp. Şimdi olsa akıllı olsun diye bi makas alırdım yanağından. Deli dolu zamanlara denk geldi gariban..<br /><br />Üniversitede de staj yaptım. Babam forsunu kullanıp koskoca holdinge soktu beni. Bundan önce abimin askerlik yeri için kullanmıştı forsunu, izmirde yapacak diye beklerken Erzurum'a gitmişti sabi. Hiç unutmuyorum acemilik yaptığı yerde bekliyoruz annemle. Uzun dönem yapacağı yer belli olacak. O kadar eminiz ki izmir çıkacak. Babam o kadar insanı soktu devreye. Hatta paşanın şoförü falan olacak, beklenti öyle yüksek. Geldi yanımıza, annem ağlamaklı bakıyor yüzüne "neresi, neresi oğlum, neresi çıktı?", "Aşkale" dedi abim. Anlamadı annem sarıldı, sevindi falan. "Aşkale İzmir'in neresi ya" dedi sonra. Sonrasını hiç birimiz hatırlamıyoruz. Ailece bayılmışız orada. Ama ben havalı okulumun havalı bir öğrencisi olarak havalı bir yerde stajı kapmıştım işte. Son derece gereksiz, patrona çay getir, kahve götürden ibaret uzun bir staj döneminden sonra hoop mezuniyet balosu..<br /><br />Çok çabuk bitti be üniversite. Daha dün gibi babamın "ikmale kalırsan parasını ödemem, alırım seni okuldan" diye tehdit edişleri. Okulda parasını yatırmayan öğrencilerin listesi girişe asılırdı çarşaf çarşaf. Ulan elimde araba anahtarı, kolumda gucci, yüzümde dior, saçım şanelden, kotum dieselden, yürüdükçe armaniyim ben armani ulan diye bağıran kokum ile o listeye nasıl girerim. Skandal!! Artık ben mi zekiydim yoksa okulun yeni açılmış olan bu bölümünden hepimizi mezun edip bölümü komple kapatmak istediklerinden midir nedir derslerim hep iyiydi. Hiç çalışmadan girdiğim hukuk sınavının "yerinden yönetim nedir" sorusuna "yerinden kalkmadan yönetmektir" cevabı ile ortalama bir puan alarak geçmişliğim var. Şiirden nefret ettiğim için beni bırakacağını söyleyen edebiyat hocasının gönlünü, odasına aşık gibi kırmızı güller göndererek almıştım. Yani aslında zekiydim ama alanlarım farklıydı. <br /><br />Bütün bunlar yıllaaar yıllar önce yaşandı. İnsan hayret ediyor. <br /><br /><a href="https://youtu.be/asaCQOZpqUQ">Öyle işte</a>.<br /><br />Başta sağlık olmak üzere huzur, başarı, mutlulukla dolu bir yıl olsun.<br /><br />Yeni yılınız kutlu olsun.<br /><br /><br />from my zoiPhone😎<br /><p class='blogpress_location'>Location:<a href='http://maps.google.com/maps?q=Ev&z=10'>Ev</a></p>zOiplaNethttp://www.blogger.com/profile/14421002913270289597noreply@blogger.com1